Yazar Osman Şahin ilk edebiyat ödülünün sevinciyle annesini arar. “Ana, ödülü bana verdiler. Birinci oldum ana birinci!” Kısa bir sessizlikten sonra, annenin oğlunu teselli eden sözleri duyulur: “Üzülme oğul, ileride inşallah ikinci de olursun, üçüncü de olursun, dördüncü de.”
“Her rüzgârda otlar gibi eğilip bükülürsen, Dağ bile olsan bir ota değmezsin.” MEVLANA Tanrı ördeğe de ihtiyaç olduğunu düşünmüş ve ördekleri ördek olsunlar diye ördek gibi yaratmıştır. Ama ördeklerin yeryüzü serüvenlerinde başlarına gelmedik kalmamıştır. Bunun sebepleri de yine ördekgillerin bizzat kendileridir, tabiatlarıdır. Ördek
Reklam
Gerçek
Adam düşünülürken kadın telgraf metnini çıkardı. "17 Haziran 1926, Yvonne Desagulier, Pera Palas... İstanbul... Acele... Türkiye'de önemli şeyler oluyor... İzmir'de Gazi'ye karşı bir suikast girişimi engellenmiş... İktidar partisi yöneticileri ve kapatılmış muhalefet partisinin ileri gelenleriyle konuş; tutuklanmaları nasıl yorumladıklarını sor... Akşam baskılarına ya da en geç yarına mutlaka yetiştir... Michel... Paris... Stop
Sayfa 15 - Şenocak Yayınları Şunat 2011Kitabı okudu
Sana derim san a hey Osman Paşa Düşmanlara karşı duran mert olur Şahin kocasa da vermez avını Ta ezelden kurt eniği kurt olur
Sayfa 247Kitabı okudu
Askıya alınan insana elektrik verildiği zaman, insanın bedeninde ne kadar kan varsa, uçlara kaçarak, ellerde ayaklarda toplanıyor. Böyle olunca kan basıncından elleri, ayakları mosmor şişmeye başlıyor. Akıl almaz ağrılar biniyor organ uçlarına. O hale gelmiş bir insana orta şiddette bir yumruk vursan derhal ölebilir. Bedenin en ufak direnci kalmamıştır çünkü. Kanı kalmamış ki, direnci olabilsin . . . Yine aynı arkadaşımız anlatıyordu: "İşkence sırasında o denli bitmiş tükenmiştim ki, bana neyi sordularsa tümüne 'evet' demek zorunda kaldım. Eğer o anda 'Ananla bacınla da zina yaptın mı?' deselerdi, 'Evet yaptım ,' diyecektim." Bir başka arkadaşımıza da tuzlu su işkencesi yapmışlardı: " . . . her Allah'ın günü birkaç bardak tuzlu su içiriyorlardı. Başka da yiyecek vermiyorlardı, yalnızca tuzlu su . . . " Aşırı dozda tuzlu su içirilen insan ağır ağır susuzluktan kavrulup kurumaya başlıyor. Arkadaşımız ısrarla yiyecek ekmek isteyince vermiyorlar, ekmek yerine bol tuzlu un bulamacı veriyorlar. Tuzlu bulamacı yiyen arkadaşımız bir-iki gün sonra yarı komaya giriyor. Hastaneye kaldırılması gereken arkadaşımızı komalık halindeyken sorguya çekiyorlar. O hale getirilen insanın sorgusundan hayır gelir mi? Hukuka bir yararı olabilir mi?
Ilk kez sırtımız iyi bir çamaşır, üstümüz yeni giysiler, yalınayaklarımız şu çekmeyen ayakkabılar görecekti. Bunların dağıtımını köy enstitülü abiler yapıyordu. Elinde liste tutan ağabey yüksek sesle adlarımızı okuyordu Osman Şahin şimdi öykücü Resul Aslanköylü şimdi Yargıtay Üyesi Hüsnü Çimen şimdi Avukat Aziz Güner şimdi eski bürokrat Adnan Binyazar şimdi bu kitabın yazarı
Sayfa 339Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.