Ah ! Canım Türkiye'm !. :(
"Yobazların elinde , tamamen çürüyüp gitmiş , alçak gazetelerle zehirlenmiş , bir daha çıkmayacak biçimde gırtlağına kadar bilgisizlik ve adilik bataklığına saplanmış bir ülke ; yer yarılmış da sanki dürüst insanlar toprağın altına girmişti ; evrensel aptallık ve uyuşuklukların gölgesinde cehalet yüce saltanatını sürdürüyordu."
Biz Anadolu'ya, devletimize ve Cumhuriyete sahip çıkarsak Anadolu bizi aç bırakmaz. Aç kalırsınız tehdidi emperyalizmin söylemidir. Taşeron kullanarak yapar, yapıyor. Bu tür tehditlere aldanmayacağız. Ülke yönetimi de kendisini emperyalizme yıprandığı için harcatmak istemiyorsa kamulaştırma kararı almak zorunda. Başka çare yok. Bu ibret böyle bir ibret. Devrim yasalarını uygulamak zorunda. Bu ibret böyle bir ibret. Önder Karaçay
Reklam
Mozaik/leşmek/ten ne çıkar?
Mozaik/leşmek/ten ne çıkar? Tek sesli, tek boyutlu ulus projesinin çıkmaz sokak olduğu, bu projenin ne yeni bir ufuk ne de soluk üfleyecek birikimden mahrum olduğu, bu ülkeyi bir yere taşıyamayacağı, nefesini tıkadığını görmeyen yok. Sadece, bunu sesli olarak dillendirmeyenlerin varlığından söz edilebilir. Onların kaygısı da sınıfsal konum/statükolarını koruma endişesinden kaynaklanıyor. Bu tıkanmışlığın yüksek sesle ifade edilmesi, handiyse “devlet politikası” haline gelmesi kulağa hoş geliyor. Mesele de burada başlıyor zaten. Madem tek boyutlu bir kalıba indirgenemeyecek kadar zengin kültürel zenginliğe sahibiz o halde bunları sahiplenelim demek isteniyor. Bu zenginlik gündelik siyasetin dilinde birden ''mozaikleşme''ye, güdükleşmeye başlıyor. Hafızanın tazelenmesi, zihnin uyuşukluğunu atması, ışığın karşısında kamaşan gözlerin açılması zaman alacak gibi görünüyor. Siyasi partiler mozaik liste yarışına girdiler. Önce AKP Türkiye mozaiğini açıkladı. Kimler yoktu ki bu mozaikte. Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş, Pir Sultan Abdal, Hacı Bayram Veli, Yunus Emre, Mevlana, Mehmet Akif… Bir zamanlar tabu sayılan Said-i Nursi''den Nazım Hikmet''e uzanan liste ile belki bir ilke imza attı.
İki Yüz Yıl Önce Tuna'da Yolculuk!
Çevremizdeki dünyayı anlatan çok eski seyahat kitaplarından biri de -hiç yayımlanmamış olduğu için gizem dolu- Avusturya- Macaristan monarşisinin savaş arşivi için hazırlanmış olan 1751 tarihli bir eser. Bu güzel kitapla Tuna Nehri'nde yolculuk yapıyorsunuz. Kenarları yaldızlı kalın kitap bir sanat eseri ve kayserin isteği üzerine
Sayfa 170 - 171, 172, 172, 174 Everest YayınlarıKitabı okudu
Günaha pek çok gereksinim olduğunu kendi bedenimde ve kendi ruhumda yaşadım , diretmekten vazgeçip dünyayı sevmeyi öğrenmek , onu kendi arzuladığım , kendi hayalimde yaşattığım bir dünyayla , kendi uydurduğum bir mükemmellikle karşılaştırmayıp nasılsa öyle bırakmak ve onu sevmek , gönülden onun içinde yer almak için şehvete , mal ve mülke , kendini beğenmişliğe gereksinim duydum , en rezilce umarsızlıklara kapılmayı gereksindim.
Sayfa 141Kitabı okudu
Fikir ve sanat adamının yeri: fikir ve sanat kavgasının ateş hattıdır... Her sanatkâr agoraya inmek, hayırla şerrin savaşında ister istemez yer almak zorundadır. Fildişi kuleye kapananlar şerrin zaferini (bilerek veya bilmeyerek) kolaylaştırmış olurlar. Kitlelerin yükselmesi, insanlaşması, ışığa kavuşması için sanat: işte çağımızın şiarı.
Sayfa 44
Reklam
1.000 öğeden 121 ile 130 arasındakiler gösteriliyor.