Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İki Kadın Bir Erkek Eder
... Tabi beterin beteri vardır. Tüm bunlara rağmen bizim medeni kanunumuz inanır mısınız, bazı ülkelere göre "nispeten" daha iyi. Mesela Sudan' da kızların evlenme yaşı 10. Bu kızların bir kısmı gebelikte hayatını kaybediyor. Mesela Cibuti' de cinsel suçlarla ilgili yasa yok ve kadınların %90' ından fazlası sünnet ediliyor . Mesela Bahreyn' de hukuken iki kadın ancak bir adam ediyor. Mesela Fas' ta kadınların kocalarını terk etmeleri kanunen yasak. Mesela İran' da kadınlar hâkim olabilir, ama cezaî konularda karar veremez. Mesela Suudi Arabistan' da kadınların araba kullanması yasak. (Bu yasak kadının belirli saatlerde kocasından ya da oğlundan izin alması şartıyla biraz esnetildi.) Mesela Umman' da kadınların miras hakkı yasal olarak erkeklerinkinin yarısı kadar. Muhtemelen dünyada benim bilmediğim ve şu an için bilmemekten mutluluk duyduğum ne saçma hukuksuzluklar, ne kötü gelenekler, ne iğrenç anlayışlar vardır kadınların maruz kaldığı.
"Ama en çok da insanları seyretmeyi seviyorum, " dedi kız. "Bazen bütün gün metroyla gezip onlara bakıyorum, onları dinliyorum. Kim olduklarını, ne istediklerini ve nereye gittiklerini öğrenmek istiyorum sadece. Bazen eğlence parklarına gidip jet arabalarına bindiğim bile oluyor, gece yarısı şehir sınırında yarıştıklarında... Sigortalı oldukları sürece polisin umrunda olmuyor. Bazen metrolarda gizlice kulak kabartıyorum. Veya gazoz makinelerinin başındayken kulak kabartıyorum ve biliyor musun? " " Neyi? " "İnsanlar hiçbir şeyden bahsetmiyor. " "Ah, bir şeylerden bahsediyorlardır mutlaka! " "Hayır, hiçbir şeyden bahsetmiyorlar. Genellikle bir sürü araba ve giysi markası ya da yüzme havuzu firması sayıp ne güzel diyorlar! Ama hepsi aynı şeyleri söylüyor ve kimse kimseden farklı bir şey söylemiyor. "
Sayfa 51 - İthaki yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Arabaya benzin koydular. Benzin deposu delikti. Kara sakızla hemen delikleri tıkadılar. Otelcinin oğlu , yarısı kopuk direksiyonun başına geçti. Otobüs sahibi olan adam : bir '' Bismillah!... '' çektikten sonra gerildi, gerildi , sonra arabanın üstüne doğru koşarak , arabaya bir tekme indirdi. Tekmeyi yer yemez araba , - Hırrr!... diye çalışmaya başladı. Amerikalı teknisyenler şaşırıp kalmışlardı. Oradan bir bozuk traktörün olduğu yere gittiler. Traktör sarımsak , sovan ,eski papuç , nal ve kurdelalarla süslü , üstüne çuvallar gerilmiş , orası burası halatlarla bağlı bir durumdaydı. Amerikalılar bunu da traktöre benzetemedikleri için bozukluğun nedenini anlayamadılar. Ama bu bozukluğun ne olduğunu anlamadıkları makineyi bir köylü , birkaç kere üstüne varyoz indirerek çalıştırabilmişti. Mister Harry Scott , - Siz bunları çalıştırıyorsunuz , şikayetiniz nedir? diye sordu. Traktör sahibi , - O balyoz kimin kafasına inse çalışır , dedi. Marifet deh deyince laf anlayıp gitmesi , çüş deyince güzellikle durması...
İkna olmadı
Ben küçük çocuk için oturacak yer ayarlamaya çalışırken, benim oturduğum bürosite tırmandı, klavyenin tuşlarına rastgele basmaya başladı. Ben ikinci bir sandalye getirip, yanına oturana kadar bu tutumunu sürdürdü. Henüz kendi başına bilgisayarda oyun bulup açacak kadar kafası çalışmıyordu.Böyle yapmaması gerektiğini, uslu olursa oyun açacağımı belirttim. Biraz duruldu, sandalyeye geçmeyi kabul etti. “Nasıl oyun oynayalım seninle, ne istersin?” diye sordum. Araba yarışı oynamak istediğini söyledi. Oyunun açılış demosunu görünce yine heyecanlandı, klavyeye uzanıp tuşlara basmaya çalıştı. Ben kendisine oyunun daha açılmadığını, açılınca oynamaya başlayacağımızı anlattım; o da bana babasının bilgisayarında da oyun olduğundan,fırsat buldukça savaş oyunu oynadığından bahsetti. Adamları vurduğunu, her vurduğu adam için puan aldığını, daha çok puan aldıkça daha çok adam öldürme hakkı kazandığını anlattı. Kim bilir babası nasıl kerizliyordu bu çocuğu. Aksiyon filmi açıp “Buraya basacaksın, adam gelince de bu tuşa basıp adamı vuracaksın." desen jenerik yazılarını görene kadar tuşlara basacak yaştaydı. Ben de şansımı denemek adına “Şimdi biraz ben oynayayım, sen öğren, sonra iyice öğrenince sen oynarsın," dedim, kabul etmedi. Israr ettim ama bağırır gibi olunca geri adım atmak zorunda kaldım.
İnsanoğlunun illüzyonlara, yanlı düşünceye ve mantık hatalarına ne kadar kolay düşebildiğini hepimiz biliriz. Bu zihinsel kusurlarımız bizi dünyanın kötüye gittiğine veya varoluşsal tehlikeler altında olduğuna inanmaya iter. Birincisi, akılda kalan görüntülerden aşırı etkileniyoruz, Modern dünyada da bunlardan sürüsüne bereket var. Kan demek reyting demektir, ilgi çekmek demektir. Bu yüzden merdivenlerden düşmek veya araba kullanırken mesaj yazmak gibi asıl korkmamız gereken şeylerden değil de köpekbalığı saldırılarından veya uçak kaçırmalarından korkuyoruz. Ve günümüzde akıllı telefonlar milyarlarca insanı olay yerinden bildiren muhabir haline getirdi. Bu da dünya sanki görülmedik ölçüde katliam ve patlamaya sahne oluyormuş izlenimi doğuruyor. İkincisi, kendimizdeki değişimleri yaşadığımız çağın değişimleri sanıyoruz. Hep var olagelmiş tehlikelerin ve kötülüklerin yaşlandıkça daha çok farkına varırız. Dolayısıyla her kuşak geçmiş günler için nostalji duyar. Üçüncüsü, herkes bir sosyal eleştirmendir. Hobbes'un gözlemlediği gibi, “Övgü yarışı, insanı eskiden yaşamışlara hayranlığa meylettirir. Ne de olsa insanlar yaşayanlarla çelişir, ölülerle değil."
Sayfa 63 - Domingo Yayınevi, 4. Baskı: Mart 2020 | Savunan; Steven Pinker
Sokak, bir uçtan bir uca oynamak, yorulunca soluklanıp yorgancının deposundaki lavabodan su içmek, dönüp yeniden araba aynalarına ve yeniden evlerin camlarına rağmen top oynamaya devam etmek içindir.
Reklam
ölebileceğin her şekilde öldün.
—Bugünden önce sayısı kereler öldün, evet. Araba kazasında, aşırı dozda uyuşturucudan, suda boğularak, besin zehirlenmesinden, elma yerken boğularak, vegan sosisli sandviç yerken boğularak, vegan olmayan sosisli yerken boğularak, yakalanabileceğin ya da kapabileceğin her çeşit hastalıktan... Aklına gelebilecek bütün zamanlarda, ölebileceğin her şekilde öldün. —Bir kitabı açar açmaz şak diye ölebilirim yani?
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Çünkü sokak bunun içindir. Sokak bir uçtan bir uca oynamak, yorulunca soluklanıp yorgancının deposundaki lavabodan su içmek, dönüp araba aynalarına ve yeniden evlerin camlarına rağmen top oynamaya devam etmek içindir.
“Gece yarısı olmadan eve dönmeliyim yoksa bir balkabağına dönüşürüm, yoksa atlı araba mıydı dönüşen?”
Sayfa 315Kitabı okudu
246 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.