Genç Yazarlara Siz genç yazarların ihtiyacı olan, hayatın kendisinden, yeryüzünün güzelliği ve düşkünlüğünden başka bir şey değildir; bu, babamın tarlası ve annemin duyulmamış dayanıklığıdır, ruhunuzun mücadelesidir, bu mücadeleye sizi kendi açlığınız ve kendi düşkünlüğünüz itmelidir; bu, bir Verlaine'e ve Baudelaire'e "ilahi
Hindistanlı Olmayan Memurlar
Şayet Kraliyet Hindistan'da ipleri eline aldığında dış dengeler daha müsait olsaydı, Kraliçe idaresini sağlamlaştırmak için daha esaslı adımlar atabilirdi. 1858 tarihli meşhur beyannamesinde şu ifadelere yer vermişti: "Irkı ve inancı fark etmeksizin tebaamızdan herkes özgürce ve tarafsız bir şekilde hizmetimize kabul edilecektir. Hizmete
Reklam
başkalarının yaratıcı çalışmalarından ve mutluluğundan diş bilemeksizin zevk alabilen kişi, hasetin, gücenmenin ve zulmedilme duygusunun azabından da muaf demektir. Oysa haset ağır bir mutsuzluk kaynağıdır; sakin ve doygun ruh hallerinin -son kertede, çılgınlıktan kurtulmuşluğun-temelinde göreli bir hasetsizlik yatıyordur. Büyük felaketlerden ve şiddetli ruhsal acılardan sonra yeniden huzura kavuşabilen kişilerde gördüğümüz o dayanıklılığın, o içsel gücün de temeli budur. Böyle yatışmış, dingin bir tavır, geçmişin hazlarına şükran duyulmasını ve bugünün verebileceklerinden zevk alınmasını içerir. Yaşlı insanları gençliğin bir daha ele geçirilemeyeceği düşüncesine alıştıran ve gençlerin yaşamına ilgi duymalarını sağlayan da budur. Ana-babaların çocuklarında ve torunlarında kendilerini bir kez daha yaşamaları olgusu -eğer aşırı sahiplenici bir tavrın ve çocuklara yansıtılmış hırs ve iddiaların ifadesi değilse- burada anlatmak istediğim tavrın en iyi örneğidir. Kendilerinin de yaşamın deneyimlerinden ve zevklerinden pay almış olduğunu hissedebilenlerde, yaşamın sürekliliğine inanma yetisi daha büyük olur.
️️Artık her şeyi duydum, geriye dönemem. İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen, şimdi hep birlikte saçmalayalım, aklımızı dinlendirelim, mantığımızı dinlendirelim, rüyada yaşayalım. (Aman dikkat et, kafanı bir yere çarpma. Deliler uzun yaşar,
Bu üç günde büyük annesinin hayali onu hiç bırakmamıştı. Tâ çocukken eski bir sandıkta bulduğu çok soluk dagarotip resmin sahibi, beyaz ferace ve yaşmağı, solgun ay ışığı yüzü ve bir uçurum başında uyanmış ceylân bakışlarıyla kendisine o kadar meçhul iştahlar ilham eden, eski şeylerin zevkini veren, eski beste ve şarkıları onun için bir yaşama iklimi yapan kadın, şimdi Nuran'a bütün iç hayatını inkâr ettirmeğe çalışıyordu. Sanki bu soluk resim her lahzada canlanıyor, "ben diyordu, çok sevildim, onun için böyle perişan oldum. Sevdiğim ve sevildiğim için bana muhtaç olanların hepsi bedbaht oldular. Kendi yakınında bu kadar canlı bir örnek varken, nasıl cesaret edebiliyorsun?.."
Sayfa 136Kitabı okudu
Yaşamak; iliklerime kadar sarıyor her yanımı. Omuzlarıma ister istemez sürükliyeceğim bir günün ağırlığı çöküyor. Neden? Neden bunlar? Her sabah hep bu alışığageldiğimiz şeyleri yapmak niçin? Bu yemelerin, içmelerin, bu soyunup giyinmelerin hiç sonu gelmiyecek mi? İsyanım gitgide artıyor, hıncımı bütün insanlığınn yüzüne haykırmak arzusuyla dolup taşıyorum. Birdenbire nir yığın insan sarıyor çevremi. Hepsinin yüzlerinde derin bir hıncın izleri var. Bunlar; çoğu zaman adları ihtiyaç, şeref, itiraz, vazife ve alışkanlık olan kişiler. Her yerde, her zaman karşımıza çıkan soygun çetesinin elebaşları. Ellerinde muştalar, bıçaklar, tabancalarla bizi toplum içinde, toplumun istediği gibi yaşamaya zorlayan satılmışlar. Çaresiz teslim oluyor, giyinmeğe başlıyorum. Gücüm, karşı koymamı sürekli kılamıyor. Sonra hep birlikte çıkıyoruz evden. Sokakta da yanımdan, yakınımdan ayrılmıyorlar. Oysa; ben onları istemiyorum. Ben başımı alıp gitmek istiyorum bu büyük şehirden. Kendimi anne yalnızlığının kollarına atmak istiyorum. Kötülük nedir bilmeyen ağaçlar, yalan söylemiyen otlar çağırıyor beni. Çiçekler gel diyor, Deniz gel diyor. Fakat arkamda yine onlar, o kötü kişiler, o satılmışlar bırakmıyor beni. Bir an ellerinden kurtulup koşmağa başlıyorum. Kesilmeye götürülen bakıcılarının, o saygıdeğer katillerinin elinden kurtulup kaçan bir boğa gibiyim. Kurtulmamı isteyen bir tek kişi yok geçtiğim yollarda. Herkes bana düşman şimdi. Duvarlar karşıma çıkıyor, otomobiller yolumu kesiyor. Her tarafta tuzaklar, kemendler, ipler, hendekler ve taşlar... Sonunda yoruluyorum. Yetişiyorlar. Hep birlikte yeni bir günü yaşamaya koyuluyoruz.
Reklam
1.000 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.