Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
müslümanların yeryüzünde haksız yere insan kanının dökülmesini ve fesadın yayılmasını kabul etmeleri mümkün değildir. son devrin fâkihlerinden ömer nasûhi bilmen'in ifade ettiği gibi "dini islâm cihanşumûl bir dindir. kendi müntesiplerinin tam bir istiklâl dairesinde/içerisinde yaşamalarını bir gâye bilir." ülkeleri istilâya uğrayan müslümanların, müstevlilere karşı istiklâl savaşı vermeleri "farz-ı ayn" olan bir ibâdettir. emperyalist ve müstevli kâfirlere karşı cihad eden müslümanları elleriyle, dilleriyle ve kalpleriyle desteklemeyen kimselerin, imtihanı kazanabilmeleri mümkün müdür?
Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (ra) Hazretleri a) Hayatı Sünnî Kelam Okulları’ndan Mâtürîdiyye’nin öncüsü olan{Dipnot} Ebû Mansûr el-Mâtürîdî hakkında kaynaklardaki bilgiler oldukça sınırlıdır. Günümüz Özbekistan Cumhuriyeti’nin sınırları içindeki Semerkand’ın dış mahallesi olan Mâtürîd’de doğdu. Sâmânoğulları’nın Mâverâünnehir bölgesine hâkim
Reklam
Ömer Nasûhî Bilmen hocadan sormuşlar:
"Efendim Edison elektiriği icad etti. İnsanlığa büyük iyilikte bulundu. Acaba cennete girecek mi? Diye Cennete iman ile girilir. Edison bu kadar ilmi ile Allah'a ve hak dine ulaşmadığı için iki kere yanacak! Diye cevap vermişlerdir.]
Sayfa 49 - Kitap kalbi yayınları
İmam Mâturidî ve imam Eş’arî arasında esas itibari ile ihtilaf yoktur. Her ikisi de selef-i sâlihin mesleğini takip etmiştir, ikisi de hak üzeredir. Ancak ikinci derece bulunan furûattan sayılan birkaç tâlî meselede ihtilâfları vardır. Fakat bunların başlıcaları da lafzî, zâhirî bir ihtilafdan başka bir şey değildir. Ömer Nasûhî Bilmen
Istılahta fıkıh, «insanın amel cihetiyle lehine ve aleyhine olan şer'î hükümleri bir meleke hâlinde bilmesi» demektir. Diğer bir tarife göre fıkıh, «ameliyata, yani ibâdât, ukûbât ve muâmelâta müteallık şer'î hükümleri mufassal delilleri ile bilmek»den ibârettir ” (Bkz: Ömer Nasûhî Bilmen- hukuk-u islamiye ve istılahat-ı fıkhiyye kamûsu ,c:l, sh: 8)
“Me-gû şod bî-fer u târîk Nasûhî ahter-i bahtem Koned û râ munevverter zi hurşîd-i Kâşif-el Esbâh” Nasûhî! Deme ki: Tali yıldızım, ziyentsiz ve karanlık kaldı. Sabahları açan Hâlik-ı Kerîm, onu güneşten daha nuranî eder.”
Sayfa 67
Reklam
Dârü’l Harb Meselesi: Cuma namazını dâr-i harbde bile kılmak câiz ve sahihtir. Merhum Ömer Nasûhî Bilmen, Büyük İslâm İlmihâli’nde: “Dâr-i harbde, Müslüman cemaatin uygun göreceği biri Cuma namazını kıldırabilir” demiştir. Çünkü Nebî (s.a.v.) henüz Medine’ye hicret buyurmadığı ve burada bulunan müslümanlar hâkim durumda olmadığı için, Medîne henüz dâr-i harb olmaktan çıkmış bile değildi. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in; kendisinden emir gelmeksizin Cuma’yı kıldıran Es’ad b. Zürare (r.a.)’e, itirazda bulunmayıp bilâkis kabul etmesi ve (sonradan) Medine’de Cuma kılması için bir nâme gön-dermesi, dâru’l-harbde bile kılınan Cuma namazlarının sahih olduğuna gayet açık bir delildir!.. (Âlûsi Tefsiri, Cuma Sûresi Tefsiri) İbn-i Âbidîn’de: “Dâr-ı harb; orada, Cuma ve bayram namazları gibi, İslâm hükümlerinden (herhangi birinin) tatbik edilmesi ile dâr-ı İslâm olur, velev ki orada aslî kâfir kalsın, isterse İslâm Memleketlerine bitişik olmasın” denilmiştir. (Dürer) (İbn-i Âbidin, Reddül Muhtar, c. 3, s.391)
Ahzab/59
Ey Nebî(yy-i zîşân)! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle ki; cilbâblarından (bir kısmına dolanıp, diğer) bir kısmını (da uzuvlarının şeklini belli etmeyecek vaziyette) üzerlerine sarkıtsınlar. İşte bu (suretle örtünmeleri), onların (câriyelerden ve İslâm’ın yasakladığı bazı aşağılık işleri yapan kadınlardan seçilip) tanınmalarına
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.