Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Yaşayamadığımız hayatların yasını tutmak kolay. Başka yeteneklerimizi geliştirmiş, bazı teklifleri kabul etmiş olmayı dilemek kolay. Daha çok çalışmış, sevmeyi daha iyi becermiş, paramızı daha iyi idare etmiş... Ama esas sorun yaşamadığımız için pişmanlık duyduğumuz hayatlar değil. Sorun pişmanlığın kendisi. Büzüşmemize, kuruyup kalmamıza, kendimizin ve bütün insanlığın en büyük düşmanı olduğumuzu hissetmemize neden olan, pişmanlığın ta kendisi. Olası hayatlarımızdan herhangi birinin bundan daha mı iyi yoksa daha mı kötü olacağını bilemeyiz. O hayatlar yaşanıyor, evet, ama biz de yaşıyoruz ve asıl bu yaşantıya odaklanmalıyız. Her yere gidip herkesle tanışamaz, istediğimiz her mesleği yapamayız tabii ama o hayatlarda hissedeceklerimizin çoğunu hissedebiliriz yine de. Kazanmanın nasıl bir his olduğunu anlamak için bütün sporları yapmamız gerekmiyor. Müziği anlamak için gelmiş geçmiş bütün müzik eserlerini dinlememiz gerekmiyor. Şaraptan zevk alabilmek için dünyadaki bütün bağların üzümleriyle yapılmış bütün şarapları tatmamız gerekmiyor. Sevgi ve gülmek, korku ve acı, bu hayattaki en geçer akçeler... Olmamız gereken tek bir kişi var. Hissetmemiz gereken tek bir varoluş var. Her şey olabilmemiz için her şeyi yapmamız gerekmiyor çünkü zaten sonsuzuz. Yaşadığımız her an sonsuz olası geleceğe gebe. Onun için bu hayatımızdaki insanlara iyi davranalım. Arada bir başımızı kaldırıp yukarı bakalım çünkü nerede olursak olalım gökyüzü her daim sonsuz."
Sayfa 271Kitabı okudu
*~●。。Her birimiz yaşam rüzgârının yerden kaldırıp daha sonra yere attığı toz taneleriyiz. Daha büyük bir güce dayanmalıyız, küçük elimizi başka bir elin tutmasına izin vermeliyiz çünkü bugün hep belirsiz, gökyüzü hep uzak ve yaşam bize yabancı.
Sayfa 167 - Ayrıntı Yayınları Çeviren Orhan TuncayKitabı okuyor
Reklam
Kırmızı ceketini giyemiyordu o artık, Çünkü şarap kırmızı ve kırmızıydı kan da, Ellerine de şarap, bir de kan bulaşmışdı Ölünün başucunda onu bulduklarında, Sevdiği kadıncağız, sevgilisiydi ölen, Öldürmüşdü kadını vurarak yatağında. O da yerini aldı Suçlular arasında, Soluk gri bir tulum sarkıyordu sırtından; Bir de kasket başında,
"Pippin nefesini tutarak daha yatana ilerledi, adım adım. Sonunda diz çöktü. Elini sinsi sinsi uzatıp yavaşça o tümseği kaldırdı: Pek öyle beklediği kadar ağır değildi. "Belki de sadece bir iki parça bir şeyini koyduğu bir çıkındır," diye düşündü garip bir rahatlama hissiyle; ama çıkını bir daha yerine bırakmadı. Bir süre onu sıkı
kırmızı deynek
Havanın yüzünde bir kırlangıç sürüsü Ve yabanıl ak atlar doludizgin Bu sabah, bu sabah öylesine güzel ki Bu sabah yağmur yağacak Bu sabah gün açacak Bu sabah tekmil tornurcuklar patlayacak Bahar patlayacak Köpükler, bulutlar patlayacak Özlemierin en güzeli, tozlu bir özlem Topraktan yeni çıkarılmış Üç bin yıllık yunan şarabı Atların kara
Sayfa 85 - Yapı Kredi Yayınları
"Bunu bir bitiş sayma ne olur. Yaşadığı her şey sürüyor insanda. Ölümden başka bitiş yok. Sen benim duygularımı değil, tenimi değiştirdin. Bir orman uğultusu gibi içimde sü­receksin. Gökyüzü gibi göz göz ışıyacağım ömründe. Ben so­luk aldıkça senin göğsün inip kalkacak. Bir duygu hazinesi olacağım kirpiklerinde. Tanıdığım her insana senden iyilikler katacağım. Orada, diyeceğim, insan yüreğinin yaşayabileceği en yüce duygu, sizin bilmediğiniz incelikler katıyor dünyaya. Ufkun arkasını sen gösterdin bana. Bütün hayatları bilmek is­tiyorum. Hepsi bu..."
Reklam
Pencereden gördüğümüz gece, dışarıdaki katı gerçekliğin çizgilerini muğlaklaştırır. Karanlıkta hiçbir şey birbirinden kesin sınırlarla ayrılmaz. Siyah ve beyaz ortadan kalkar. Kesin yargılara varamaz insan. Gün ışığında insan tüm cevapları bildiğini ve her şeyi olduğu gibi görebildiğini zanneder. Oysa gökyüzü karardığında, önyargılar yumuşar, suçlamalar çekilir ve duygular ortaya çıkar. Alacakaranlıkta tüm kesinlikler belirsizlikle yer değiştirir. Gece pek çok olasılığı içinde taşır. Bir insanı değerlendirmek tüm sınırlarınızı zorlamanızı ve bakış açınızın geniş olmasını gerektirir. Dışarıdan bakarak bir insanın ufkunun nereye kadar uzandığını ölçebilmenize imkân yoktur. Anlama ve tanıma becerisi, kişisel deneyimle kazanılır. Farklı görme biçimleri, sezgiler ve farkındalık, deneyimi zenginleştiren faktörlerdir. Deneyim bize, dışımızdaki dünyanın, düşünce, tutum, duygu ve ihtiyaçlarımızın yansımasından başka bir şey olmadığını öğretir. Bir başkasının neden belirli bir şekilde davrandığını tam olarak kavrayamasak da onun bir kişiliği ve kendine ait bir anlam dünyası olduğunu biliriz.
Sayfa 25
Tanrısal varlığın hikmeti burada sarı, orada mavi, burada gökyüzü, orada orman, bir başka yerde siddhartha olmaktı. Amaç ve töz nesnelerin arkasında bir yerde değil, onların içindeydi, her şeydeydi kısaca,
Allah’ın ipine sımsıkı sarılmalıyız..
“Her birimiz yaşam rüzgarının yerden kaldırıp daha sonra yere attığı toz taneleriyiz.Daha büyük bir güce dayanmalıyız,küçük elimizi başka bir elin tutmasına izin vermeliyiz çünkü bugün hep belirsiz,gökyüzü hep uzak ve yaşam bize yabancı.”
Sayfa 167 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Akşam vakti bir temmuz ayında Leyla gibi dalgın dalgın sularda İlerliyordu sandal güneşli gökyüzü altında... Can kulağıyla dinleyen üç çocuk sokulmuş Etrafıma ve gözlerini dört açmış Pek bir hevesle, yalın bir masal dinleyeceklermiş... Lakin o güneşli gökyüzü çoktan sarardı soldu Eski günler unutuldu, yankılar bile söndü Ayazı bu sonbaharın, o
Sayfa 113
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.