Masumiyet Müzesi Alıntıları
’Başkalarının ne dediği elbette en sonunda önemli değildir. Önemli olan hissettiklerimizin hakikiliği, sahiciliğidir.’’ ‘’Onun için aşk, bir insanın uğruna bütün hayatını verebileceği, her şeyi göze alabileceği bir şeydi, evet. Ama hayatta da bir kere olurdu ancak.’’   ‘’Gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir, bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer bütün acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durdurulamayacak bir şekilde yayılır.’’ ‘’Çok talihsiz bir zamanda karşılaştık.’’ "Ama en mutlu ânı işaret ettiğimizde, onun çoktan geçmişte kaldığını, bir daha gelmeyeceğini, bu yüzden bize acı verdiğini de biliriz. Bu acıyı dayanılabilir kılan tek şey, o altın andan kalma bir eşyaya sahip olmaktır. Mutlu anlardan geriye kalan eşyalar, o anların hatıralarını, renklerini, dokunma ve görme zevklerini bize o mutluluğu yaşatan kişilerden çok daha sadakatle sararlar.’’ ‘’Ona hak ettiği kadar iyi davranmadığım için de bak yıllar sonra hâlâ acı çekiyorum. Oğlum, bir kadına zamanında, iş işten geçmeden iyi davranmayı bilmek lazım.’’ ‘’Çok sevdiğimiz bir varlığa, hiçbir karşılık beklemeden en değerli şeyimizi verirsek, işte dünya o zaman güzel olur.’’   ‘’Ona bakarken, çok tanıdık birini görüyormuşum, onu biliyormuşum duygusuydu bu. Bana benziyordu.’’ ‘’Mutluluk, insanın sevdiği kişiye yakın olmasıdır yalnızca.’’ ‘’O anda ona sarılıp acımı ve tutkumu unutabilmeyi, hiç olmazsa ona hissettiklerimi anlatabilmeyi ne çok isterdim!’’
Kendine iyi bak bir daha hiç bir ana doğurmaz seni. Bir daha hiçbir cihan bulamaz seni.
Reklam
Sinirlendirmeyin teyzeyii
“Ne diyorsun sen, teyze?” Agresif bir sesle, “Diyorum ki!” dedi bana yaklaşıp. “Sana bir hata daha yapma, büyü yapmaktan gına geldi, demiştim! Bak, yine iş başa düştü. Gece gece kaçınıza uğramam gerek, haberin var mı? Yeter yahu, bir kere de kendi kendinize akıllanın. Ama yok, bü­ yücü gelsin, büyücü gitsin. Benim hiç kendi hayatım olmayacak mı? Biraz da beni düşünün. Bu akşam gerçekten sinirlendirdin beni. Umarım laneti kırk yıl kaldıramazsın da en azından yaptığım büyü uzun sürer, seni izlerken biraz keyiflenirim.”
Ne oldu peki, bir vurmayla her şey dağıldı mı, şifa kocakarının merheminde mi, sen de buranın camına yumurta atıp gittin, ben sana bağırdım diye tabii, ama bak yine bir aradayız. Ama bir şey de değiliz daha. Elem Ta'lem? Bilmez misin, bilirsin, bilirsin. Öyle denmiş değil mi? Ben de senden umuyorum ama bu bağırmama mani değil, sen yalnız bir daha yumurta taş, bilmem ne atarsan yine de iyi olmaz. Ayı, koskoca ayı, seni sevmiştir, merak etme anlar o kadarı, ama onun da bir geçmişi var, hırsı, arkasına bakıp ağladığı var, burnundaki halkayı çıkaramazlığı var, bundan utanması var.
Sayfa 112Kitabı okudu
Rıfat Ilgaz'ın oğlu, şairi ilk görüşte tanıyor...
Henüz altı yaşındaki oğlu Aydın'ı gezdirmek için Beyoğlu'na getiren Rıfat Ilgaz, yolda Orhan Veli'yle karşılaşır. Biraz şakalaşırlar, çoğunlukla da Nurullah Ataç'a takılırlar. Bir ara yere çömelerek Aydın'ın saçlarını okşar Orhan Veli. Çekingen bir çocuk olmasına karşın hiç yabancılık çekmemesine şaşıran babası: "Bak Aydın! Bu amca var ya, bu amca..." diye onları tanıştırmaya çalışırken Aydın konuşur: "Orhan Amca" Her ikisi de şaşırır, altı yaşındaki çocuğun Orhan Veli'yi tanımasına. Hayatında ilk kez Beyoğlu'na gelen bu çocuk, daha önce de O'nunla tanışmış olamazdır. Ama iş sonradan anlaşılır: "Demek tanıyorsun haa! Çok güzel! Peki nereden tanıyorsun?" "Doğan Kardeş'ten!" Gerçekten de Doğan Kardeş dergisi, La Fontaine'nin şiirlerini çeviren Orhan Veli'yi 'Orhan Amca' ismiyle tanıtmış ve bir de resmini yayımlamıştır. Sonuç olarak Orhan'ı bilen Aydın, Veli'yi de o gün öğrenir.
"Babamdan, anamdan kalacak bütün mirasımdan vazgeçip hepsini oğlan kardeşimle, kız kardeşime kendi rızamla bıraktığımı bildiririm." Bak, bak, bak, şu alçağa bak sen. Kız kısmına miras da n'oluyormuş. Evereceğiz işte, daha ne? Elin evine gidip elin insanı oluyor, bir de üste miras mı vereceğiz? Başlık da almayacakmışız. Tövbe... Eski köye yeni âdetler çıkarıyor ağabeyim. Başlık almayacağız da, kızı bedava mı vereceğiz yahu. Bunca yıl evimizde yediği, içtiği, giydiği, kırdığı, döktüğü n'olacak peki?
Sayfa 116 - Nesin yayınları Nisan 1999Kitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.