Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı ve yüzüm
"Karanlıklar içindeyiz. Üstümüzdeki gökyüzü karanlık, sarnıçlar kurumuş, övündüğümüz dağlar kara bulutların arasında kalmış, köylerde, şehirlerde baykuşlar ötüyor, evlerimize baykuşlar tünemiş, yapayalnızız, insanlarımız bayramı, seyranı, şenliği unutmuş, dünyanın bütün nimetlerinden mahrum kalmış zavallı insanlarımız bizi bekliyor Kevok, biz onların umuduyuz, umudu canımın içi..."
Sayfa 102Kitabı okudu
Reklam
Kederlerim bir ortaçağ şatosu, kartal yuvası gibi, zirveleri bulutların içinde kalmış sarp dağların arasında. Oradan aşağıya gerçekliğin içine uçup avımı yakalıyorum; fakat aşağıda kalmıyorum, avımı eve getiriyorum, bu av, bir resim; ve onu şatomun duvarlarındaki goblenlere işliyorum. Ve sonra bir ölü gibi yaşıyorum. Yaşanılmış olanların topyekûn içine dalıyorum, unutuluşun başlangıcından hatıraların sonsuzluğuna dek. Orada ihtiyar, kır saçlı bir adam gibi, düşünceler içinde oturuyorum ve resimleri anlatıyorum alçak sesle, neredeyse fısıldar gibi, ve yanı başımda küçücük bir çocuk, oturmuş beni dinliyor, daha ben anlatmadan hatırlasa bile her şeyi.
Fırtına
Bir türlü dağılmayan bulutların arasında, saydam bir ağartı göğün mavisini kirletiyordu.
Pessoa, bu kitabın birçok yerinde de söz ettiği gibi, fırtınalardan paniğe kapılacak kadar çok korkuyordu.Kitabı okudu
Mahzun gönül! Sükût et! Güneş bulutların arasında da neşr-i envâr eder; şikâyeti bırak! Senin bahtın da herkesin bahtı gibidir: Her hayatda fırtına saatleri, kederli, muzlim günler olmak gerek!
Sayfa 139 - Ötüken Yayınevi/2.Baskı: 1973, İstanbul
Fırtına Deresi
Yürüyüp yol aldıkça dereler kayaların arasında daha güçlü ve korkutucu akmaya başladı. Öyle ki düşsen aşağıdan Fırtına Deresi'nin durgun sularından cansız bedeni çıkartırlar. Gülenay'ın ayağı toprağa değdi mi o korkusuz olur, ormanı yararak çıkar, kayalara yaban kedisi gibi tırmanırdi. Verçenik Yaylası'na yaklaşırken uzaklarda Kara bir piramit belirdi. Göğü delen bir kaya. Kayanın eteğinde oluşan Tatos Gölü'nün kenarında molalarını verdiler. Rehberinde yardımı ile çadırlarını kurdular. Bu gece dağı yatak, yıldızı yorgan yapıp yatacaklardı. Akşam yemeklerini yakılan ateşin etrafında türküler eşliğinde yediler. Burada horoz ötüşü yoktu ama Gülenay şafak sökmeden uyandı. "Doğaya uyum sağladım galiba" dedi kendi kendine. Güneşin doğuşunu görmek için çadırdan çıktı, gökyüzü bulutlu ve hava buz gibiydi. Titredi, üşüdüğünü hissedip tekrar çadıra koşup uyku tulumunun içine kendisini attı. "Doğaya uyum sağlama o kadar kolay mı kızım? Daha ilk sabahta geri adım attın" dedi. Burada iki gece konaklayıp Tatos Gölleri, Kapılı Göller ve Buzlu Göllerin etrafında yürüyüş yaptılar. Güneşi göremedi ama bulutların arasında gün boyu yürümenin keyfini yaşadı. Gölün etrafında açan taze çiçeklerin fotoğrafını çekti.
Reklam
Gerçek şekerin neslinin tükendiği, şeker pancarının bulutların arasında, dodolar ve horozlarla raks ettiği bir dönemde, insanların elinde sakarinden başka bir şey kalmamıştı. Revaninin tadı kaçmış, baklava üreticileri tuzlu baklava yapmayı deneyerek son bir çırpınışın ardından kepenklerini kapamışlardı. Haysiyet sahibi hiçbir tatlıcı, sanatına sakarin denen mendeburu yaklaştıramazdı... O gün bugündür dünya daha tatsız bir yerdi ve karabiberli çikolata yüzünden zırt pırt hapşıran insanların burun delikleri genişler olmuştu.
Sayfa 26 - Acayip kitaplar serisiKitabı okudu
Etkileyici samimilikte bir şiir..
..Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve
"Mahzun gönül! Sükut et! Güneş bulutların arasında da neşr-i envâr eder. Her hayatta fırtına saatleri, kederli, mazlum günler olmak gerek!" -Longfellow neşr-i envar: ışığın yayılması
Alın size sevgi alın size aşk
..Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve
Sayfa 79 - Kırmızı Kedi YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.