Ve yalnızca üç isim mi? Fahri Fındıkoğlu, Osman Yüksel Serdengeçti, Remzi Oğuz Arık, Tarık Buğra, H. Hüsrev Hatemi, Hilmi Ziya Ülken, Rasim Özdenören, Mehmet Kaplan, Ali Bulaç, İsmet Özel, D. Mehmet Doğan, İsmail Kara... Neden bu aydınlar sağcılara "iteklendi!"
+412
Atsız'ın yeğeni olduğunuz, ilkokul, ortaokul ve lisedeki gibi yaygın olarak biliniyor muydu? Daha az bilinirdi. Üçüncü sınıfa kadar hemen hemen hiç bilinmezdi. Eniştem Ankara'ya bir konferans için geldiğinde karşılamaya gitmiştim. Konferansa gelmemi istememişti. "Bu hükümetin ne olduğu pek belli değil, görünme," demişti.
Reklam
Uyuduk mu eşit oluruz. Ne tutku, ne gurur, ne umut... Kendimi üzmek, yiyip bitirmek için çabalıyorum; hiçbir şey bulamazsam geçmişi kurcalıyorum.
Ne zamandır kalbinde, hiçbir kadına karşı yeni titreyişler, gençliğin kutsal gecelerini renklendiren gülümseyişlerden doğan ürpermeler doğmuyordu. Aşkla ilgili bütün duyguları kanıyor ve inliyor gibiydi.
Memet Fuat alıştırman Fethi Naci kızıştırman Hüseyin Cöntürk yarıştırman Rauf Mutluay doluşturman Asım Bezirci koğuşturman Mehmet H. Doğan geliştirmen Doğan Hızlan buluşturman Konur Ertop araştırman Vecihi Timuroğlu seviştirmen Muzaffer Uyguner üleştirmen
“Ya ben! Ben ne yapayım?” Ah niçin o sürekli böyleydi? Dünyada sessizlik ve rahatın hep şüpheden doğduğunu görüp kendini üzen şeylerin de hep kendi hayal gücünün, kendi yaptıklarının ürünü olduğunu düşünerek, kendine, ruhuna karşı bir şey yapamadığından kendini düzeltmek için bir çare bulamadığından deliren bir öfke ve kızgınlık duyuyordu. Önce birden uçmak için gökyüzünü yeterli bulmayan bir şiir, bir yüce emel, bir masum arzu ile boğulur, o zaman bir hiç için canını verecek hâle gelirdi. Fakat sonra yine o hiçlerden biriyle bütün uçma arzusu yaralanır, bütün araştırması her şiiri bir yara yapan bütün inceleme melekeleri uyanır, hayatın, dünyanın insanların, ruh ve kalbin ne olduğunu soğukkanlılıkla, kendine karşı bile düşmanca, bir parça bile şiire yenilmeyerek, arzularının ne iğrenç, emellerinin ne gülünç, başarılarının ne miskin, bütün mutlulukların, neşelerin ne kadar süslü olurlarsa olsunlar ne pis olduğunu düşünmekten doğan ümitsizlik ve korku ile yıkılır, sisli, küflü kalırdı. Ah, ara sıra ruhunu heyecanla titreten o temiz sevgi ve şiir sürekli olsaydı... Herkes gibi o da hayatı sade, renkli, günahsız gözlerle görseydi... Hayat onu kollarının arasına alıp tırnakları, dişleriyle paralayarak bu hâle getirmemiş olsaydı...
Sayfa 82 - PdfKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.