Kendi sofrasından düşen kırıntıları yiyor; bir süre için öbürlerinden daha tok hissediyor kendini, ama sofradan nasıl yenilir bunu unutuyor; ancak artık geride yenecek kırıntı da kalmıyor.
73.
Kendi sofrasından düşen kırıntıları yiyor;kısa bir süre için öbürlerinden daha tok hissediyor kendini,ama masada nasıl yemek yenir hatırlamıyor;ancak artık geride yenecek kırıntı da kalmıyor.
Reklam
Malzeme sürekli azalmaktaydı. Seyrek olarak, yeni bir şey eklendiğinde de, açlıktan ölmek üzere olan koskoca bir kıtaya kırıntı atan birinin hain gülüşü hissedilmekteydi.
Sen süslü cümlelerime bakma bunlar; Uykum gelmeyen gecelerde, Secdeden kalkan buğulu gözlerle, Kağıda dökülmüş üç beş kırıntı Sen asıl kağıda dökülmamiş, Adresi yüreğimde, Kalemlerle değil dualarlarımla,yeminlerimle yazılmış, Hayallerimde mühürlü olanlara bak...
daha dün, kendimi, hayat küresinde ahenksiz titreyen bir kırıntı gibi düşünüyordum. bugün, biliyorum ki bu küre benim ve bütün hayat burada deviniyor, ahenkli kırıntılar halinde.
"Umut" o tüylü yaratıktır - Ruhta tüneyen - Ve sözsüz bir ezgiyi - Dilinden - hiç düşürmeyen - Ve en güzeli - dinlemek - borada Ama şiddetliyse fırtına - O minik kuş afallar O ki bir çok insanı ısıtmıştır - En soğuk diyarlarda dinledim - En tuhaf denizlerde sesini - Ama en zor durumlarda bile, Benden - tek bir kırıntı istemedi.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.