Peki, ayrılıkta kadın ile erkek beyni nasıl işliyor? Ayrılıkta kadın ile erkek arasında çok fark yok, ikisi de çok acı çekiyorlar. Ne dedik? Ne kadar oksitosin, ne kadar dopamin, ne kadar endorfin, o kadar acı. Ne ka dar bağlanma, o kadar acı. O zaman şunu düşünecek sin. Ben bir adamdan ayrılırsam, ne kadar acı çekerim? Cevap ne kadar haz aldığına bağlıdır. Ama erkekler dikkatlerini daha hızlı başka bir yere kanalize edemiyor mu? Alakası yok. Erkeklerin ayrılıktan sonra daha az acı çektiği ya da daha kolay atlattığı tamamen çevresel bir yargıdır. Erkekler ağlamaz, derler. Neden efendim, bal gibi de ağlar. Çocukken düşerdik top oynarken, ağlıyorsun tabii, acımış. Hemen birileri, "Oğlum erkek adam ağlar mı?" derdi, ağlar tabii. Kıza, "Ağla yavrum ağla, açılırsın" derler. Bu tabii ki kültürel bir farktır. "Erkekler çok ağlamaz", bu kültüreldir. O yüzden erkeklerin ayrılık sonrası dışa vurumları tamamen kültürel bir meseledir. Erkek ve kadınların ikisinin de ayrılık acıları ayrı. Biri dışa vurabiliyor; ağlıyor... Erkekler de o yok. O da üzülüyor, yıkılıyor esasında....
Sayfa 126Kitabı okudu
- Okumak,öğrenmek için,hiçbir zaman geç kalınmış değildir. - Ama sanatım ya da mesleğim olmasını istemiyorum ben.. - Niçin? - Çünkü çalışınca yoruluyorum. - Oğlum, dedi Peri, böyle konuşanların sonu ya hapishane olmuştur, ya hastane. İnsan, varsıl da olsa, yoksul da olsa, bir şeyler yapmak, çalışmak zorundadır bu dünyada. Kendini tembelliğe bırakanların sonu hep kötü olmuştur. Tembellik çok kötü bir hastalıktır; hemen, daha çocukken iyileştirmek gerekir bu hastalığı; büyüdükten sonra iyileşmez artık, yoksa…
İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
- Okula gitmek için, diye mırıldandı kukla, yaşım biraz geçmiş sayılmaz mı diyordum. - Hayır efendim. Şunu aklına koy: Okumak, öğrenmek için, hiçbir zaman geç kalınmış değildir. - Ama sanatım ya da mesleğim olmasını istemiyorum ben... - Niçin? - Çünkü çalışınca yoruluyorum. - Oğlum, dedi Peri, böyle konuşanların sonu ya hapis­hane olmuştur, ya hastane. İnsan, varsıl da olsa, yoksul da olsa, bir şeyler yapmak, çalışmak zorundadır bu dünyada. Kendini tembelliğe bırakanların sonu hep kötü olmuştur. Tembellik çok kötü bir hastalıktır; hemen, daha çocukken iyileştirmek gerekir bu hastalığı; büyüdükten sonra iyileş­mez artık, yoksa...
Sayfa 107 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ekmağa bandır
Fakirin ekmeği soğan Anadolu, hala soğan ekmek yer. Biz toplum olarak öyle bir alıştırılmışız ki ekmeğe, makar nayıda, pilavı da, hatta böreği de ekmekle yiyoruz hala. Amaç beslenmek değil, doymak çünkü. Ekmeği yalar, yutar, ardından da çok şükür doyduk der, yatarız. Anam "Ekmeğini bırakma, ardından ağlar" ya da "Oğlum bunu bulamayanlar da var," derdi. Bulamayanlar o gün de çoğunluktaydı, bugün de ... Ben çocukken dilenciler kapıyı çalar, Allah rızası için bir dilim ekmek diye dilenirlerdi. Şimdilerde gene ekmek peşindeyiz ve onu hala bulamıyoruz. Karnımızı doyurmak için aslanın yanına gitmemiz gerekiyor. Aslanın ağzından ekmeği alacağız derken, aslan da kendi ekmeğinin ayağına geldiğini düşünüp bizi yala­yıp yutabilir. Uzun lafın kısası biz yalnızca ekmeğe fit oluyoruz.
"Hayır, hayır. Sanırım çocukken ölüm düşüncesi defalarca üzerime çökmüştü. Ne zaman bir cenazeye gitsek geceler boyunca ölmenin nasıl bir şey olduğunu düşünürdüm. Bir de en büyük oğlum doğduktan sonra yaşadım bunu. Ağlamasını ilk duyduğumda çok sarsılmıştım." "Neden?" "Çünkü çok bariz bir gerçeği yüzüme çarpmıştı: Yaşamın bir başlangıcı vardır ve doğrusal bir yol izler. Ben yalnızca bunu oğluma aktaran bir kuryeyim. O da zamanı gelince ölümle yüzleşecek. Galiba o an, istisnasız hepimizin bir vadesi olduğu kafama dank etmişti." ……. "Ve bu saplantı, kendi ölümünle barışmanı iyice zorlaştırıyor. Yeterince yaşamadığını hissettiğinde ölümü düşünmek her zaman çok daha ızdıraplı olur."
Çalışan Kazanır.
Bize evde nişandan hiç söz açmadılar. Ablam da bize bişey söylemedi. Ama biz konuşulanlardan anlıyorduk. Evin içinde esen olağanüstü havadan bunu ilk sezinleyen Metin oldu. Annem, iş görürken türküler söylüyordu. Ablam sevincini gizlemeye çalışıyordu, ama yine de belli oluyordu davranışlarından. Bigün Metin bana, - Biliyor musun, dedi,
Reklam
38 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.