❝
Sümer efsanesine göre evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında büyük
uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Oğlu
Hava Tanrısı Enlil, onu ikiye ayırıyor. Üstü gök oluyor, Gök Tanrısı onu
alıyor, yer olan altı da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor. Bilgelik
Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatıyor. Hayvanlar
yaratılıyor ve hepsini idare edecek Tanrılar meydana getiriliyor.
Tevrat, Tekvin, 1:2-9.
"Suların yüzü üzerinde Allahın ruhu hareket ediyordu. Allah, 'Suların
ortasında kubbe olsun, suları ayırsın,' dedi ve Allah kubbeyi yaptı.
Altta olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye 'gök' ve
alttaki kuru toprağa 'yer' dedi."
Bundan sonra yerin, bitkiler ve hayvanlarla donatımı geliyor.
Enbiyâ Suresi, ayet 30:
"Gökler ve yer yapışık iken onları ayırdığımızı, bütün canlıları sudan
meydana getirdiğimizi bilmezler mi?"
Burada Sümer ve Tevrat hikâyesi birbirine çok yakın. Kur'an'da çok
yüzeysel. Fakat ana fikir, gök ve yerin başlangıçta bitişik olması, bunların
sudan çıkması aynı.
❞
Kader meselesinin sırları üzerinde Hazret-i Ömer'e ait şu iki menkıbe dâvayı çok derinlere götürür ve düğüm noktasını ele verir.
Veba mıntıkasına girmeksizin geriye dönerken ona sorarlar:
-Ya Ömer, Allahın takdirinden mi kaçıyorsun?
Müminlerin Emiri cevap verir:
- Evet; Allahın takdirinden Allahın kazasına sığınmaya gidiyorum!
Bir defasında da bir hırsıza sorar:
-Bu işi niçin yaptın?
-Allahın takdiri böyle olduğu için yaptım!
Hazret-i Ömer suçluya iki ceza tertip eder. Niçin böyle yaptığını soranlara da der ki:
- Cezanın biri hırsızlık yaptığı için... İkincisi de Allaha iftira etmekten, Allah adına yalan söylemekten...
Aynı kader sırrı, aynı zamanda her şeyin Allahtan olduğu hikmetini de Hazret-i Ali'nin şu ifadesinde bulur:
- «Taneleri yarıp parçalayıcı ve bütün canlıları yaratıcı Allah üzerine yemin ederim ki, biz Allahın kaza ve kaderi olmadan ne bir ovadan geçebilir, ne de bir vâdide konaklaya biliriz.»
Sayfa 87 - KADER MESELESİ VE ALLAH'I TENZİHKitabı okudu
Dostça sevmek, şefkatle sarılmak için derviş olmak gerekmez. Yaşadığımız şu evrende tüm canlıları sevebilmeli; kırmadan, acıtmadan bu dünyadan geçip gitmeli insan.
Kimi kaynakta “insansılar”, kimi kaynakta “insansı Maymunlar”, kimi kaynakta ise “İnsaymunlar” olarak çevrilen, İngilizcesi “Ape” olan Hominoidea süperailesi şu canlıları kapsar: insanlar, şempanzeler, bonobolar, goriller, orangutanlar, gibonlar ve tüm bunların son 30 milyon yıl içerisinde yaşamış olan ataları... Bu primat türlerinin tamamının ortak bir noktası vardır: kuyrukları bulunmaz.
Dolayısıyla klasik “maymun” tanımına uymazlar. Biz her ne kadar bir şempanzeye düşünmeden “maymun” diyor olsak da, halen yaygın olarak kabul edilen bilimsel terminoloji açısından şempanze de, tıpkı insan, orangutan ya da goril gibi bir maymun değildir! Bunlar “insansı maymun” olarak bilinirler. Daha doğru bir tanım ise “Kuyruksuz Maymun” demek olacaktır.
Bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika. Kaç yaşımdaysam, o kadar yıl sürer konuşmam. Çay pişiririz. Çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen. Sonra da sen anlatırsın: Sevdiğin filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin... hep sevdiğin şeylerden konu açarsın. Ben sıkılmam. Ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim. Seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini. Bir insan, bir insanı sıkamaz. Bir insan canı isterse sıkılır. Hacimler açarım sana içimde, dolman için, oraya akman için. Hacimler açarsın bana; çağlayarak gelirim. Endişelenmen gereksiz, Bir nedeni yok. Yalnızca öptüm.
Nuh, su geçirmesin diye gemisinin içini ve dışını ziftler. Şu işe bakın ki, canlıları kurtarmak amacıyla gemiyi sıvama işinde kullanılan petrol uğruna insanlar yüzyıllar sonra birbirini boğazlayacaktır!…