Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İngiliz Sömürgesi Nasıl Olunur?
1892 ile 1914 yılları arasında Hindistan devlet görevlilerinin yüzde 49'u Oxford'dan, yüzde 30'u da Cambridge'den mezundu. Cambridge'den mezun olanların çoğunluğu matematik, Oxford'dan mezun olanların çoğunluğu ise klasik eğitimi almıştı. Devlet görevlerine giriş sınavları kuramsal olarak Britanya İmparatorluğunda herkese açık olmasına rağmen genç yaşta Latince ve Yunanca bilgisine yapılan vurgu Hinlilerin başarılı olmasını engelliyordu. 1904-1913 yılları arasında 501 Avrupalıya karşın sadece 27 Hintli bu sınavı kazandı. Phiroz Vasunia'nın dediği gibi İngilizler imparatorluklarını "ırkçı bir uygarlık kavramıyla" yönetiyorlardı ve İngiliz devlet görevlileri Latince ve Yunanca bilen centilmenler olarak düşünülüyordu. Sömürge yöneticilerinin Yunanca şiir yazını gibi herkesçe bilinmeyen bir sanat kolunda son derece başarılı olmalarının istenmesi, İngilizlerin kendilerini klasik geleneklerin hem mirasçısı hem de onları aşanlar olarak gördükleri gerçeğini yansıtıyordu.
"Yeniden doğmasını bilmeyen ölmüştür, aramasını bilmeyen bulamayacaktır. Sınavı göze alamayan, sınavı kaybetmiştir."
Reklam
Sparta, Atina’ya Karşı: Antik Dünya Savaşları
Güney Yunanistan’ın sarp dağlık bölgesinde küçük bir şehir olan Sparta, antik dünyanın en korkutucu askeri gücüne sahipti. Doğumlarından itibaren çok zor eğitimlerden geçen Spartalı askerler, antik Yunanistan’ın küçük şehir devletleri arasında durmaksızın patlak veren kanlı çarpışmalardan birini bile kaybetmediler. Görkemli ordularını kurabilmek
Bir sanat yapıtı­nın sınavı geçebilmesi için iki şeye ihtiyaç vardır. Sanat eserinin her şeyden önce yazıldığı edebi türe uygun bir şekilde yaratılmış olması gerekir ki buna yüzeysel yapı de­nir. İkinci önemli konu ise sanat eserinin derin yapısıdır ki bunu dip akıntısına benzetebiliriz. Bir sanat yapıtına asıl zenginliğini veren de budur zaten. Yüzeysel yapıda­ki anlam her zaman tortu olarak derin yapıya süzülür ve orada yaşar. Şiiri düz yazıdan farklı kılan bu özelliktir. Bu bakımdan şiir müteal bir sanat yapıtıdır.
Malumpaşa'nın 15.09.1947 günlü ikinci sayısında "Mahkeme Koridorlarında" köşesinde "Gün Uğursuzun" başlıklı bir yazı yayımlanmıştı. Aynı yazı bu sayının üçüncü sayfasına yeniden konmuştur. Yedi-Sekiz Paşa · 13 Mayıs 1949 · Sayı: 3 Gazetenin bu sayısında toplatma haberi yoktur. Birinci sayfadan "Ne Mutlu Tokum
7 sanat: üç dil sanatı, dört matematik sanatı
Müzik teorisinin yine evrenin felsefi açıdan kavranmasını sağlayan matematiksel bir bilim olduğu algısı, geç antikçağm en büyük pagan ansiklopedik eseri olup Kartacalı Martianus Capella tarafından yazılmış olan “De nuptiis philologiae et mercurii'”de de ifade edilir. Hem vezin hem de manzum olan bu eser, güzel konuşma ve zihni temsil eden tanrı Mercurius ile insan ruhunu temsil eden ölümlü Filoloji arasındaki evliliği konu alan muhteşem bir alegorik mittir. Bu evlilik akıl yürütme sayesinde ruhun ölümsüzlüğe yükselmesine işaret eder. Filoloji giderek yükselmesine izin veren bir dizi sınavı geçtikten sonra, kocası çeyiz olarak ona yedi sanatı armağan eder: üç dil sanatı (gramer, diyalektik ve retorik) ile dört matematik sanatı (aritmetik, geometri, astronomi ve müzik).
Sayfa 884 - ALFAKitabı okudu
Reklam
İnsanın dikkati nereye odaklanmışsa enerjisi oraya akar. Dikkatin sınavı kazanamayacağına yoğunlaşmışsa kazanamamak senin gerçeğin olur. Yani her iki durumda da haklısın. Çünkü bilinçaltı kendine verilen talimatları yerine getirmede ayrım yapmaz, doğru- yanlış bilmez. Algıladığını harfiyen yerine getirir.
Sayfa 117 - YediverenKitabı okudu
yayınevine edebiyata okumaya meraklı kızlar, delikanlılar geliyor, sohbet ediyoruz, lise bitirme çağında olanlara, ÖSSyi kazanmak için dersaneye devam edenlere soruyorum: hangi okulda okumak istiyorsun? hedefin ne? meslek olarak neyi seviyorsun? bir kırılma, bir büzülme, bir tedirginlik, ellerini koyacak bir yer arıyorlar bilmem, bakalım... bu muğlak cevap canımı sıkıyor, hele bir sınavı kazanalım gerisi önemli değil manasına geliyor, yazık, yazık, bu kararsızlık ve umutsuzluk çok üzüyor beni, sanki bu ülkede kimse işini, eşini, arkadaşını sevmiyor, tıpkı yerini sevmeyen buhurumeryem gibi biri almış onu (benim gibi) getirip hiç olmayacak bir yere koymuş, garibim çiçek ne yapacak orada, nasıl dayanacak, kimse ne olacağını bilmiyor bu ülkede, yarın diye bir şey yok sanki, neden bu çocukların sevdalandığı bir iş, bir meslek, bir sanat, bir hedef olmasın? neden bu genç yaşta serseri mayın gibi oradan oraya sürüklensinler? neden genç ömürleri sevmedikleri bir işi yapmakla tükensin?
Sayfa 222Kitabı okudu
39 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.