18 Aralık 1906 (5 Kânunuevvel 1322) Salı
Bugünkü gazetede Japonlarla Rusların arasının pek ziyade gerginleştiğini yazıyor. Ruslar Vladivostok’ta Japon tebaasına karşı nâ-lâyık muamelede bulunduklarından sefir mevki kumandanına demiş ki: “Eğer bu muamele bir daha tekerrür ederse şehri topa tuttururum.”
Almanlar Genelkurmay’ın her birimine nüfuz etmek konusunda da oldukça kararlıydılar; “Osmanlı Başkomutanlığındaki Kaymakam (Yarbay) Seyfi Bey askeri basın müdürü idi. Türklerde askerlik ve siyaset birbiriyle içiçe olduğundan askeri basın servisi gerçekte siyasi basın servisine bağlıydı. Eğer Türk siyasetini bizim siyasetimizle birlikte yürütebilse idik, bu durum bizim için çok faydalı olacaktı. Bununla beraber sefir von Gulmann'ın elde etmeye çalıştığı ve dikkat çekecek ölçüde başarılı olduğu Türk basınıyla siyasi çalışma birliği içinde bulunması sayesinde Türklerin askeri basın servisi ile beraber çalışmasının büyük bir önemi kalmamıştı.
Eski Türklerde kadınlar, umumen amazon idiler. Cündilik, silâhşörlük, kahramanlık, Türk erkekleri kadar Türk kadınlarında da vardı. Kadınlar, doğrudan doğruya, hükümdar, kale muhafızı, vali ve sefir olabilirlerdi.
Alelâde ailelerde de ev müştereken, karı ile kocanın ikisine aitti. Çocuklar üzerindeki velâyeti hassa, baba kadar anaya da aitti. Erkek daima karısına hürmet ederdi, onu arabaya bindirerek kendisi arabanın arkasından yaya yürürdü.
Zira, bu zat, Londra'da vazife görürken tahlif merasimi yapılarak mason olmuş, ondan sonra da ikbal yıldızı süratle parlamıştı. Önce İngiltere'deki sefirlik vazifesi uhdesinde olmak kaydı şartı ile Osmanlı hariciye nazırlığına nâsbedilmiş ve bu vazifeyi Londra'da ikamet ederek ifa etmişti. Bu hâdise hiç bir memleketin tarihinde görülmemiştir. Bir devletin hariciye nazırı bir başka devletin hükümet merkezinde hem sefir bulunacak, hem de hariciye nazırı olarak devletinin siyasetini o yabancı şehirden tedvir edecek.
Eski Türklerde kadınlar, umumen amazon idiler. Cündîlik (binicilik), silâhşorluk, kahramanlık, Türk erkekleri kadar Türk kadınlarında da vardı. Kadınlar, doğrudan doğruya, hükümdar, kale muhafızı, vali ve sefir olabilirlerdi.
Alelâde ailelerde de ev müştereken, karı ile kocanın ikisine de aitti. Çocuklar üzerindeki velâyet-i hassa (özel otorite), baba kadar anaya da aitti. Erkek daima karısına hürmet ederdi, onu arabaya bindirerek kendisi arabanın arkasından yaya yürürdü. Şövalyik, eski Türklerde umumî bir seciye (karakter) idi. Feminizm de, Türklerin en esaslı şiârı (ayırıcı özelliği) idi. Kadınlar, emvâle (mala) tasarruf ettikleri gibi, dirliklere, zeâmetlere, haslara, mâlikanelere de mâlik (sahip) olabilirlerdi. Eski kavimler arasında hiçbir kavmin Türkler kadar kadın rehtına (cinsine) hukuk vermemişler ve hürmet göstermemişlerdi. Ana soyuyla baba soyunun müsâvâtı (eşitliği), "soy" faslında zikredildiğinden burada tekrarına lüzum yoktur.
İstanbul, önünde şair ile arkeoloğun, sefir ile tacirin, prenses ile gemicinin, Kuzeyli ile Güneylinin, hepsinin aynı hayranlık duygusuyla haykırdığı âlemşümul ve son derece büyük bir güzelliktir.
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, edâ, iklim;
O benim, zaman mekân aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale;
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misâle.
İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda
« Yazık ki bizde şimdiye kadar sanat ekseriyâ bir gaaye değil bir vâsıta oldu. Türk muharrirleri şan peşinde değil, şöhret peşinde koştular. Onun için de hikâyede Balzac, temâşâda Shakespeare, nesirde Michalet yetişeceğine sefir, yâlî yetişti.
İnsanların en asilleri olan havârîler, kahramanlara ve şâirlere şöhret değil, şan isterler. »
Sayfa 244 - İstanbul Fetih Cemiyeti, Antoine'la MüsâhabeKitabı okudu