Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Doğayla olan ilişkimizi koparan diğer bir faktör ise endi- şedir. Okulda atom bombasından korunma yollarının anlatıl- dığı dersten sonra eve gelen küçük kız annesine şu soruyu sorar: "Anne, gökyüzünün olmadığı bir yere taşınamaz mı- yız?" Küçük kızın son derece ürkütücü olan bu sorusu bir alegoriden başka bir şey olmamakla beraber, doğadan kopu- şumuzu gayet iyi sembolize etmektedir. Modern çağın insa- nı icat ettiği atom bombasından o kadar korkmaktadır ki; öz- gürlüğünü hatta hayal gücünü simgeleyen gökyüzünden ka- çıp sürekli mağaralarda saklanmak zorundadır
Mezuniyet töreninde giyilen giysinin anlamı nedir? Üniversite ve kolejlerde mezuniyet törenlerinde diploma alan öğrenciler normal kıyafetlerinin üstüne özel bir giysi giyer ve bir çeşit kep takarlar. Bu törenlerde öğretim üyeleri de şeklen benzer ama renkleri farklı giysiler giyerler. Aslında bu giysiler yıllar önce sadece mezuniyet
Sayfa 24 - AykırıKitabı okuyor
Reklam
‘Tarlalar’ ülkesi Polonya
“Polonya’nın Almanya sınırına sadece altı kilometre uzakta ve küçük bir kasaba olan Kozlowa Gora’da yaşıyorduk. Komşularımızın çoğu Alman kökenliydi. Okulda Almanca öğrenmeye başladık. Ve bu dili kasabadaki tabelalarda görmeye ya da insanları Almanca konuşurken duymaya alıştık. Soyadımız ‘Gut’ olduğu için, çoğu insan bizim Alman kökenli olduğumuzu varsayıyordu ama ailem son derece vatanseverdi. Biz Polonyalıydık. Bundan gurur duyacak şekilde yetiştirilmiştim. Okuldaki Tarih dersi bana, yüzyıllar boyunca batıdan Almanlar, kuzeyden İsveçlilerle Litvanyalılar, doğudan Tatarlarla Ruslar, güneyden de Macarlar tarafından defalarca işgal edilen ülkemin acıklı tarihini öğretmişti. Güzel Polonya, adı ‘Tarlalar’ anlamına gelen bu ülke, Avrupa’nın en elverişli tarım alanına sahip ülkesiydi ve bu diğer ülkeler onun hasadını toplamak istiyorlardı. Biz Polonyalılar, toprağımıza el atmaya hazır ülkeler tarafından çevrelendiğimizin farkındaydık. Bu bilinç, ülkemize ve kimliğimize daha da sadakatle bağlanmamızı sağlıyordu.”
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
ATSIZ’IN HİKÂYELERİ: Hikâye, Atsız'ın sanatında en az yer bulan bölümdür. Ömrü boyunca sadece beş hikâye yazmıştır. Onların da dördünü 1931 yılında yayımlamıştır. 1941'de yazdığı beşinci hikâye ise Bozkurt dergisinin Temmuz 1941 tarihli 11. sayısında yayımlanmış, fakat bu sayıda dergi kapatılmıştır. Beşinci hikâye ancak 1966 yılında
Annenin görünümü ve (nasıl desem) ahbaplığı, oğula ilişkin görüşümü teyit etti. Aile kanı, belki de uzun süreli aile içi birleşmelerden dolayı bozulmuştu; bu durumun mağrurlar ve ayrıcalıklılar arasında yaygın bir hata olduğunu biliyordum. Doğrusu biçim ve kuvvet açısından herhangi bir bozulmaya uğramadan nesilden nesile devredilmiş bedende herhangi bir zayıflama yoktu ve bugünkü çehreler, tıpkı bana portreden gülümseyen iki yüzyıl öncesinin çehresi gibi, ilk örnekleriyle keskin bir benzerlik taşıyordu. Ne var ki zekâ (en kıymetli yadigâr) yozlaşmış, atadan gelen bellek mirası tükenmeye başlamıştı ve annede budalalığa erişip oğulda faal bir tuhaflığa varan şeyi ortaya çıkarmak için güçlü kuvvetli, avam bir katırcı ya da kaçakçıyla soyun melezlenmesi gerekmişti. Yine de ailenin iki üyesi arasında anneyi tercih ederdim. İntikamcı ve kolay yatışan mizacı, ani çıkışları ve utanmalarıyla bir tavşan kadar kestirilemez yapıdaki Felipe'yi neredeyse tehlikeli bir varlık olarak görebilirdim. Anne hakkında ise sadece iyi düşüncelere sahiptim. Tıpkı bilgisizce taraf tutmaya meyleden seyirciler gibi ben de bu ikisi arasında için için yandığını hissettiğim husumet konusunda bir tür yandaş oluverdim. Doğrusu, söz konusu husumet daha çok annede hissediliyordu. Felipe yaklaşırken anne bazen içini çekiyor, anlamsız bakışlarla dolu gözleri sanki dehşet ya da korkuyla kısılıyordu. Annenin duygulan daima belirgin ve kolayca anlaşılır nitelikteydi ve bu gizli uzak durma aklımı meşgul ediyor, ne gibi bir sebepten kaynaklandığını, hatanın sahiden kesinlikle oğulda olup olmadığını düşünmeme yol açıyordu.
Reklam
Özgür bırakılınca insanın aklı nerelere gidiyor? Düşünebilmek! Ne harika şey! İnsan gençken bunun kıymetini bilmiyor. Pazar sabahları uyanınca canının istediği kadar yatakta keyif yapar, bin türlü şey geçirirsin aklından. Okulda bir yandan öğretmeni dinlerken öte yandan hayaller kurar, dalar gidersin. Ne kadar şanslıydın o zamanlar, ama yeteri kadar tadını çıkaramadın işte!
-Oda: şimdi başka bir hülasası gecmisimin. Oda ve sen Dayanabilirsen Bize ağır gelen kendimizdir. Yolda, okulda, İşte, başkaları ile taşıdığımız kendimiz.
Sayfa 73 - Beyan yayınlarıKitabı okudu
Öğrenciler de öğretmenlerine birçok şey öğretebilirler.
Beşinci sınıftayken sınıf öğretmenim Fahamet Hanım, bir derste Ankara Meydan Savaşı'nda Bayezid'in daha önce geldiğini fakat erkekliğe sığmaz düşüncesiyle Timur'a saldırmadığını anlattı. Ben de "Hocam öyle bir şey yok, daha önce gelen Timur'dur," dedim. "Sen sus, o öyle değil," dedi. Bizim evde Şerafeddin Ali Yezdînin Zafernâme kitabının eski Türkçe bas kısı vardı. Eve gelince ona baktım ve kendi bilgimi teyit ettim. Ertesi gün de okula götürdüm ama ben nereden bileyim hocamın kitabı okuyamayacağını... Ben okuyabildiğim için herkes okuyabilir sanıyordum. Fahamet Hanım, okuyamayınca kitabı alıp attı. Ben de "Cahil karı!" dedim, o zaman da beni sınıftan attı. Arkamdan da çantamı attırmış. Okul müdürü ertesi gün annemi ve babamı çağırıp "Celâl'i okuldan alın, bundan sonrası tatsız olur," demiş. Bu kitaplar, bana bilgili bir insanın her şeyi yapabileceğini öğretti. Yeter ki bilgili olalım diye düşündüm. Karakterlerin hepsinin muazzam bir tabiat bilgisi vardı ve her birine hayran oldum. Hepsi insanın nasıl bir tabiat içinde yaşadığını keşfetmesine olanak sağlayan muhteşem kitaplardır. Yine söyledim kendi kendime: "Ulan böyle bir adam olmak var be! Gittiği her yerde şöyle bir etrafa baktığında ne var ne yok anlamalı insan." İşte bu kitaplar benim ilham kaynağım oldu.
''Herkes her şeyi bilemez... Savaş olmasa okula gider, daha çok okurdum. Okumak iyidir."
Sayfa 131 - Cem Yayınevi
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.