Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
BİR BAŞUCU KİTABI DAHA
Elimdeki kitap Everest Yayınlarının Eylül 2012 7. Basımı. Kitabın 2 manzum şiir bölümü bulunmakta.
-İki Kişiye Bir Dünya
-Karanlığın Gözleri
3 tane de nesir bölümü bulunmakta.
-Sahibini Arayan Mektuplar
-Hüzün Şarkıları
-Mihribana Mektuplar
olmak üzere 5 bölümden oluşuyor. Böylece Ümit Yaşar'ın 5 kitabı tek kitap altında birleştirilmiş.
Kitap okumaya başlamadan önce her daim yazarın bi hayatını gözden geçirmek gerekiyor ama şiir kitaplarında bu iş daha da bir önem arz ediyor.
Ümit Yaşar bir çok kez intiharı denemiş ama başaramamış bir şair. Ama oğlu Vedat bu kadar şanslı olamıyor. Zaten melankolik bir şair olan Ümit Yaşar daha da melankolik bir hâl alıyor.
Gelelim başucu kitabı olma durumuna. Gerçekten bizzat akşamları yatmadan önce okudum. Zaten okumasaydım bu kadar uzun sürmez idi okuması. Hem aynı zamanda o kadar güzel cümleler var ki alıntı yapmadan geçmek istemediğimden de okuma sürem uzadı. İnsan mısraları yahut cümleleri okurken gerçekten bambaşka bir ruh haline giriyor. Bu durumdan dolayı ilk defa bir kitabı bitirmeden puanlamaya gittim.
Özellikle Hüzün Şarkıları (V) --> Sevmenin ne olduğunu o kadar güzel tanımlıyor ki bakmanızı öneririm.
Benim için kitabın tek olumsuz yanı bazı kısımlarda inançla alakalı tehlikeli sözlerin olmasıydı.
Şair Senden Seninle Sen İçin (X) bölümünde "Sevgiyi tarif etmeye kalksam, seni anlatırdım" diyor.
Ben de -size aşkı anlatmaya kalksam Ümit Yaşar'dan anlatırdım.-
Luigi Pirandello İtalya'nın çıkardığı en önemli yazarlardan birisi. Tabi İtalyan edebiyatı denince çoğumuzun bilgisi 4-5 yazarın ötesine geçmez. Rus, Alman, Amerikan, Fransız, Güney Amerika edebiyatı deyince sular seller gibi onlarca isim sayan biz okuyucular İtalya deyince Dante dedikten sonra düşünürüz bir parça . Sonra bazılarımız Boccacio,
288 syf.
·
Puan vermedi
Ahmet Ümit'in 1998 yılında yayımlanmış bir romanı. Sitede 288 sayfa olduğu belirtilse de Everest Yayınları'nın 373 sayfalık cep boyunu okudum. Kitap 1980'lerde TKP adına çalışan bir grup Türk'ün, Rusya'ya eğitim amaçlı gönderilişi ve orada yaşadıklarını konu alıyor.
••• Sonradan hatırlamak üzere inceleme yazdığımdan bu kısım ipucu (spoiler,
430 syf.
·
Puan vermedi
Khaled Hosseini'in 2008 yılında yayımlanan kitabı. Everest Yayınları'na ait 492 sayfalık cep kitabını okudum. Kitap Meryem ve Leyla adındaki iki kadının acı, hüzün ve felaketlerle kesişen yaşamlarını konu alıyor.
*** Sonradan hatırlamak üzere inceleme yazdığımdan bu kısım ipucu (spoiler, tatkaçıran, sürprizbozan) içerir. Kitabı okumayan ve kitap
Nasıl anlatabilirim böyle bir kitabı cidden bilmiyorum. Öncelikle tam yorumumu yayınlamadan önizleme sürecinde hata verip tüm yorumumu yok edip şu an bu yorumu tekrar yazmamın verdiği meşakkat mi yoksa yaklaşık 4 ayımı alan, sayfa 300'lerde ne okudum ben ya diyip en başa dönüp beni yıldırma eşiğine getirmesinden mi başlamalıyım? En iyisi aklımı
80 syf.
10/10 puan verdi
29 Haziran 1931: Sevim Burak: “SİZ BÜYÜTMÜŞSÜNÜZ BÖYLE KALP DOĞUŞTAN OLMAZ"Türkiye Yahudilerinden çıkıp geniş toplumda ünlenmiş, Türkiye edebiyatına damgasını vurmuş olan Sevim Burak’ı yeterince tanımıyor, onu bir sonraki nesillere anlatamıyoruz. Deneysel tarzı ve bilinç akışını ustaca kullanışıyla bilinen Sevim Burak kimdir?
Edebiyatında
264 syf.
10/10 puan verdi
"Benden kimsenin bir şey istemediği bir ülkede, ben kendim istediğim ve sen istediğin için yazdığımı biliyorum. Ama, Türk Edebiyatı Tarihine geçen kitap yazdığımı da daha baştan gene biliyordum. Ancak, bu günleri, bu mücadeleyi de kendi öz hayatım olarak yaptığımı da biliyorum. Her kitabım olay oluyor. Ama ben, yapayalnız bu olayı yaratan
İncecik ama aşırı derin bir kitap bence. En sevdiğim klasikler arasında yerini almıştı. Birisi kitap önerisi istediği zaman mutlaka tavsiye ettiğim sanki babamın oğlu yazmıscasına ballandıra ballandıra anlattığım bir kitap. Çok nadir okuduğum bazı kitapları ikinci defa okumak isterim. Bu kitapta o listede en üst sıralarda yer alıyor.
.
.
.
#tatkaçıran#
Dorian oldukça yakışıklı bir erkekt. Bir ressamın kendi portresini yapmasıyla başlıyor bütün olaylar. Bir gün yaşlanacağını ve güzelliğinin kaybolacağını anlayınca bir dilek diliyor ve kabul oluyor. Dilekten çok lanet gibi. Yaptığı tüm kötü şeyler ahlaksız davranışlar portresinin üzerinde kendini gösteriyor. Gittikçe çirkinleşip yaşlanıyor portresi kendisi genç kalmaya devam ederken. En sonunda başına gelen olaylara dayanamayıp portresini yapan ressamı öldürüyor. Daha sonra portreyi ortadan kaldırıp parçalamak isterken kendisi ölüyor. Cesedini bulduklarında yerde oldukça çirkin ve yaşlı bir şekilde yatan Dorian Gray in başucunda genç ve yakışıklı halinin portresi duruyor. Kitabın ana teması aslında insanoğlu olarak -her ne kadar kabuk etmemekte ısrar etsekte- dış görünüşün insanlar için ne kadar önemli ve değerli olduğu. Toplum olarak güzel olan birinin asla kötü olabileceğini kabul etmiyor oluşumuz. İnsanoğlunun güzellik uğruna her şeyi yapabilecek olması..
#tatkaçıran#
.
.
.
Yazarın basılan tek romanı olması üzücü. Zaten basıldığı dönemde cinsel içeriklerin olması sebebiyle kitap sansürlenerek yayımlanmış. İş bankası sansürlü hali. Everest yayınları orijinalmiş. Tekrar okumak isteyeceğim güzel ve keyif aldığım bir kitaptı.
