Hakikaten seksen sene evvel kadınların mesut olmaları lazım geliyordu...
Kendileri yeni nesil okudukça, anladıkça, erkeklere yaklaştıkça ilkel ve basit kadınlıklarından, dişilikten uzaklaşıyorlar, ruhlarda bir isyan, bir ihtilal tutuşuyor, eski kadınlığın huzur ve saadete vesile addettiği dişilik kayıtları kendilerine ateşten, demirden bir zincir gibi geliyordu.
Özel bir mabet kadar sessiz, meçhul duran evlerine hapishane nazarıyla bakıyorlar, siyah çarşaflı kalın peçeleri ezici, soldurucu, vahşi, merhametsiz esaret örtüleri olarak kabul ediyorlardı.
Fakat haksız mıydılar?
Mademki 'gelişim'den kaçınmak olası değildi; terakki ise mutlaka değiştirmek, mutlaka eskiye benzememek idi... O halde asırlarca evvelki Türk kadınlığı da ilkel ve saf bir kaynak halde kalamazdı. Kulaklıktan, bebeklikten, masumiyetten, kısacası dişilikten çıkacak, hakiki kadın haline gelecek, erkeklere üstünlük sağlamasa bile onlarla eşit şekilde bulunacak, bütün manasıyla insan, insan olacaktı...
Sosyal medyada Ördek Sendromu Bir çift düşünün. Evden çıkıp sinemaya gidiyorlar. Adam karısına geç hazırlandığı için kızıyor. Asansörde tartışarak iniyorlar. Yolda trafik sıkışıyor. Adam bir yandan kendisini sıkıştıran araçlara bağırıp çağırıyor, bir yandan da geç kalmalarına sebep olan karısına saydırıyor.... Park yeri bulamayıp bir on dakika da
''Sizinle sevişmek isteyen bir kadın, sizinle sevişmek için bir yol bulacaktır. Ülkenin öbür ucuna uçacak, dikenli tellerin altından geçecek, ikinci kattaki yatak odanızın
penceresinden içeri tırmanacak, sizinle fena halde sevişecek ve karınız işten
eve erken gelirse dolabınızın içinde sabırla bekleyecektir - sevişmek isteyen
kadınlar sevişmenin bir yolunu bulacaktır.
Size rahat olması gerektiğini ve önce bir ilişki istediğini söyleyen kız, bahar tatilinde Cancun'daki köpük topu partisinde ateşli adamla tanıştıktan sadece yarım saat sonra sevişen kızla aynı kızdır.''
Zaten ilişki sırasında yas tutmaya başlamış olan kadın yasın en belirgin beş evresi olan inkar, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenme aşamalarının önemli bir kısmını yaşamış oluyor.
Selamlar... Serinin ikinci kitabını resmen ilk kez okuyormuş gibi ve karakterlere tekrar tekrar aşık olarak yine ayıla bayıla okudum ki sevdiğim kitapları yeniden okumaktan hiç gocunmuyorum. Hatta ilk okuduğumda ölesiye nefret ettiğim Nesta den bile hoşlandım bu sefer düşünün .
Şimdi Maas'ın kitaplarında en sevdiğim şey normal genç
... Bir şenlik bir şenlik.. O mutlu gün; daha sonra çekeceği evlat acısını, cehennem azaplarını bilmeden, evlerinin üstünde uçan yağmurcuk kuşları gibi yüreğini hafifleten o masum gün, ışıltılı görüntüleri, bahar kokularıyla sanki bir an geri geldi. Deniz o gece rahmine düşmüş olmalıydı, pencereden vuran ay ışığının mermerleştirdiği bedenlerinin sabaha kadar birbirinin içinde eridiği, kadın ve erkek teninin birbirine doymak için alabildiğine vahşi, alabildiğine sevecen çırpınışlarına eşlik eden inlemelerle geçen o ilkel ayin, o kutsal gece..
“Girin aziz konuklar!” dedi kadın ve konuştuğunu duyunca az önce şarkı söyleyen o berrak sesin onun sesi olduğunu anladılar. Odanın içine doğru birkaç tedirgin adım daha attılar ve bir yudum su dilenmek için bir kulübenin kapısını çalıp da karşılannda canlı çiçeklere bürünmüş genç ve zarif bir elf kraliçesi bulan köylüler misali, kendilerini garip
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT
1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Çakır Ağa, İsa