Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür hanım? Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Sayfa 79 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Böylece "Can"dan kopar veya "Can"ı bastırır. Tevhide en yakın olan, karanlık bir gecede kusursuz bir mehtabı andıran özümüz (Can), kara bulutların arasında kaybolup gider.
Sayfa 121 - Kaknüs YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Erkek genellikle güneş gibidir. Ya batar ya çıkar. İktidar peşinde , ya kazanır ya tepetaklak yuvarlanır. Net, berrak, sade ve yalın. Kadın ise ayın halleri gibidir. Parlarken bile bir yanı karanlıkta kalır. En görünür olduğu zamanlarda bile bir parçası bulutların arasında Kadın muammadır.
usulca raks etmede gece belli belirsiz, sessiz, bulutların arasında uykudasın sen, heveslerden mestim ben ay ışığının bedenini alıyorum koynuma
Kimi zaman başını kaldırıp gökyüzüne bakmayı sakın unutma, olur mu? Çünkü orada, bulutların arasında süzülüp geçmekte olan uçakların izinde Hezarfen' in öyküsüyle karşılayacaksın. Birbirleriyle yarışan kırlangıçların sevimli çığlıkları, yine ondan haber taşıyacak sana.
"Mahzun gönül! Sükût et! Güneş bulutların arasında da neşr-i envâr eder. Senin bahtın da herkesin bahtı gi- bidir: Her hayatta fırtına saatleri, kederli, mazlum günler olmak gerek!"
Reklam
Gece, ay doğarken neyler usul usul başladı semahı karşılamaya. Laciverdi bir sis dolanıyordu çadırların arasını. Doğanın tümünü aralıyordu gecenin tılsımı. sis, buğu, ışık, ney gene semaha duruyordu cümle tabiat. Bu kez semaha güneyin rüzgârı da karışmıştı. Terli, uzak, buğulu bir yosun kokusu belli belirsiz duyuruyordu kendini. Güney rüzgârlarının deniz kokan soluğu dolaşıyordu çadırların tepesie tünemiş bulutların arasında. Semahın görkemi tutmuştu dağı-taşı. Akan sular, akan yıldızlar, ulu ağaçlar, ovanın yeşil tılsımı, gecenin içinde koyulmuş gölgeler, yüzlerce çadır, binlerce insan... Onca yürek çarpıyordu şimdi doğanın koynunda. Önce nabız diriltiyordu yeniden uykusundaki geceyi.
Sayfa 67
"Mahzun gönül, sükût et! Güneş bulutların arasında da neşr-i envâr eder. Senin bahtın da herkesin bahtı gibidir. Her hayatta fırtına saatleri, kederli, mazlum günler olmak gerek!"
Kızıl güneş ağır ağır batarken renkleri bulutların arasında dağılıyordu, ne kadar izlerse izlesin usanmayacağı bir manzaraydı bu.
Sayfa 157Kitabı okudu
Hep prenslerin atı mı beyaz olur? Ben ölümü gördüm, atı beyazdı. Yüzünü tam seçemedim Aramızda oldukça yol vardı. Gök kuşağı gibiydi pelerini Savrulurken rüzgârla. Bomboştu atının terkisi, Ne kılıç vardı, ne kuru kafa. Atı uçarken dört nala Bıraktığı toz değildi Bembeyaz bulutlardı Kalan, ölümün ardında. Beri tarlalar gördüm O bulutların arasında Ve rengarenk çiçekler. Güneş de oradaydı Ve şarkılar duydum. Atlar çekmekteydi Yolcuların arabasını Hayret ettim
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.