Bulgakov çağının ötesinde olması bir yana, kendine has sivri dili ile dar anlamda Rus edebiyatı ve geniş perspektifte Dünya edebiyatının en ayrıksı yazarlarının başında geliyor. Çok yönlü profesyonel çerçevesi ve geniş ilgi alanlarının eserlerine yansıması sonucu katmerlenen metaforlu dili de işin içine girince ortaya her anlamda bir imzaya dönüşen Bulgakov anlatım tarzı ortaya çıkıyor.
Ölümcül Yumurtalar, Sovyet çevrede Bulgakov'u persona non grataya dönüştüren başlıca sebeplerinden başında geliyor. Bu satirik bilim kurgu romanı 1917 Rus Devrimi'ni ve Sovyet Rusya'yı bilimden kuvvet alıp mizahla sivrileştirdiği iğneleriyle lime lime etmekten çekinmiyor. Baş karakterimiz zoolog Vladimir Ipatyevich Persikov, Vladimir Ilyich Lenin'e nazire, Rusya'yı umutsuz ve beklenmedik bir çöküşe sürüklerken arka planda bizi Rus İç Savaşı'nın mirası, Gizli Servis, Sovyet karşıtı ülkelerin casusları ve bir deus ex machina olarak Kızıl Ordu bekliyor. Tüm bu "ciddi" meselelerin etrafında, minik amiplerden dev kertenkelelere uzanan spektrumda Bulgakov satirik ordusu cirit atarken oldukça akıcı bir romanın seline kendimizi çoktan kaptırmış oluyoruz. Son tahlilde Bulgakov okuyucusunu şehirden kırsala uzanan eğri büğrü raylarda yol alan bir Rus roller coaster'ına sinsi gülüşlü bir şöfor insafıyla terk edip seyrine bakıyor.
Ölümcül Yumurtalar, Bulgakov'un cesur grotesk manifestosu olarak edebiyatın sonsuzluğunun en parlak köşelerinden bize dün de olduğu gibi bugün de gülümsemeye (ya da kahkaha atmaya) devam ediyor.