Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Jön Türkler ve Yahudiler
Elbette konuyla ilgili çok doğru-yanlış ya da çelişkili bilgiler var ama bazı Avrupalı yazarlar, Jön Türk hareketini ve İttihatçıları, Yahudilerin, Dönmelerin ve gizli Yahudilerin elinde oyuncak olan bir Yahudi-Mason komplosu olarak nitelerler. 1908 Jön Türk darbesi öncesinde, Avrupalı Siyonist Yahudiler, Osmanlı vatandaşı olan Yahudileri
Son gün
Eşi Bayan Hayriye'den Talât'ın son gününü şöyle dinliyoruz: - O gün, yine her günkü gibi, kalktı, gitti. Saat ona doğru, eve döndüğü zaman: - Haydi... Hayriye, dedi. Seninle biraz dolaşalım. Hava almış olursun. Ben mutfakta yemek hazırlamakla meşguldüm: - Ben çıkmayayım, dedim. Hem yorgunum hem de yemeği hizmetçinin başına bırakmak istemiyorum. - Sen bilirsin, dedi. Fakat bir türlü evden çıkmak istemiyordu. Kapıya kadar birkaç kere gidip geldi ve her defasında titrek bir sesle: - Allah'a ısmarladık, diyor, sonra tekrar yanıma gelip uzun uzun gözlerimin içine bakıyordu. - Paşa, dedim, bugün sizin bir tuhaflığınız var. Çocuk mu oluyorsunuz Allah aşkınıza? Niçin gitmiyorsunuz? - Bilmiyorum Hayriye. İçimde bir sıkıntı var. Sen yanımda olmadıkça kendimi çok yalnız hissediyorum. Öyle söyleyerek kapıya doğru yürüdü. Ben de mutfağa döndüm. Aradan bilmem ne kadar zaman geçmişti. On dakika, belki daha fazla. Kapının zili üst üste çalındı. Hizmetçiler koşup açtılar. İçeriye ilk giren eski Selânik mebusu Nesim Mazelyah oldu. Arkasından Dr. Nazım, yüzü sapsarı, gözleri dehşetle dışarı fırlamış, içeri girdi. Nazım beni görünce tarif edilemeyecek bir heyecanla bağırdı: - Hayriye Hanım! Hayriye Hanım... Bu ses hâlâ zaman zaman beynimin içinde ürpertiler uyandırır. Dediği gibi koştuğumu ve: - Nazım Bey, korktuğum başıma geldi mi? diye sorduğumu hatırlamıyorum, düşüp bayılmışım.
Sayfa 119Kitabı okudu
Reklam
Mehmet Ali Aybar (1908-1995) Otuz yıl boyunca askıda kalan Kanun-ı Esasi'nin ye­niden yürürlüğe girdiği İkinci Meşrutiyet'in ilanın­ dan 2,5-3 ay sonra, 5 Ekim 1908'de doğdu Mehmet Ali Aybar. Kendi -meşhur- deyişiyle "bey takımı"nın göbeğinde: Hüseyin Hüsnü Paşa'dan ünlü matema­tikçi Gelenbevi İsmail Efendi'ye, Nazım Hikmet'ten Ali Fuat Cebesoy'a, Oktay Rıfat'tan Rasih Nuri ile­ri'ye kadar uzanan köklü bir ailenin üyesiydi.
İstanbul'da bunlar yaşanırken, başkentle Medine-i Münevve re arasında kesintisiz iletişim sağlayacak olan telgraf hattının Şam-Hicaz etabının inşası da sürüyormuş. Çalışmalar biterken. Şam Valisi Hüseyin Nâzım Paşa (1854-1927), o dönemin şartla- rında "olağanüstü" kabul edilen bu projenin hatırasına bir eser yaptırmaya karar vermiş. Şam'a davet edilen Raimondo T. D'A- ronco, 1907'de Merce'ye bu bronz anıtı dikerek, meydana karak- teristik görüntüsünü kazandırmış. "Telgraf Anıtı" olarak bilinen eserin tepesinde, İstanbul Beşik- taş'taki Yıldız Hamidiye Camii'nin minik bir maketi bulunuyor. Bu da Sultan Abdülhamid'e Şam'dan gönderilen şık bir selâm elbette. Hem Şam'a kazandırdığı sayısız eser¹¹ hem de şehir halkıyla kur- duğu sıcak ve samimi diyalog sayesinde, Hüseyin Nâzım Paşa, Os manlı İmparatorluğu'nun son döneminde Suriye'de çok sevilen nadir yerel yöneticilerden biri olmuş. Arap milliyetçiliğinin güçlü cereyanlarına rağmen, Şam'ın kuzey kesimindeki Muhacirin semtinde büyük bir cadde Paşa'nın adını taşıyor bugün.
Sayfa 196
Taşkışla'dan çıkarak Sultanahmet civarındaki parlamento binasına yönelen isyancılardan bazıları, "Şeriat isteriz!" sloganıyla civardaki kışla ve karakolları basarak taraftar toplamaya girişti. Gözlerine kestirdikleri meşrutiyetçileri hedef alıp öldürmeye başlayan bu gruplar aynı zamanda buldukları mektepli askerlere saldırıyordu. Gözleri öyle dönmüştü ki Adalet Bakanı Nâzım Paşa'yı vurmuş, Lazkiye Mebusu Arslan Bey'i Hüseyin Cahit sanıp öldürmüşlerdi. Katledilenler arasında Asar-ı Tevfik savaş gemisi kumandanı Ali Kabuli Bey de vardı.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Türk Edebiyatı Klasikleri Serisi
bu yıl
F. Suna KOÇYİĞİT
F. Suna KOÇYİĞİT
suna hanım’ın heveslendirmesiyle
Sinem Aytop
Sinem Aytop
ile klasikleri okuma kararı aldık. kendim için liste hazırlarken güncel liste eksikliğini fark ettim. eksikliği gidermek için buradan da paylaşıyorum. 1) kuyruklu yıldız altında bir izdivaç
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç
/ hüseyin rahmi gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hüseyin Rahmi Gürpınar
2) mürebbiye
Mürebbiye
Mürebbiye
/ hüseyin rahmi gürpınar
Reklam
Sonunda 12/13 Nisan 1909 günü anayasayı korumak üzere başkente gönderilmiş olan askeri birlikler (avcı taburları) arasında isyan çıktı. isyancılar kendilerini destekleyen din okulu öğretmenleri ve öğrencileriyle birlikte parlamentoya doğru yürürken, Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa istifa etti. Onun yerine Sultan Abdülhamit yaşlı bir devlet adamı olan Tevfik Paşa'yı getirdi. Tevfik Paşa 1922 yılında imparatorluğun son sadrazamı olacaktı. Başlangıçta yaşamlarını yitirenlerin sayısı azdı. isyancıların 'dinsiz' Meclis Başkanı Ahmet Rıza sandıkları Adalet Bakanı Mustafa Nazım Paşa; İttihat ve Terakki yayıncısı Hüseyin Cahit' e benzeme şanssızlığı olan Lazkiye ( Latakia) mebusu Dürzi Emiri Adil Arslan Bey ve Sultan Abdülhamit'in ikametgahı olan Yıldız Sarayı'nı bombalamaya hazırlanan donanma subayı Ali Kabuli öldürüldü.24 İsyanın ilk etkisi, cemiyetin önde gelen üyeleri kaçmak ya da saklanmak zorunda kaldığından, başkentteki kendi gücünü yok etmek oldu.
Attilâ İlhan ile söyleşi: Çağdaşlık ile Batıcılık
Attila Bey, sizinle, Batı, Batıcılık, çağdaşlık kavramları, Türkiye yakın tarihinde bu kavramların dönüşümü, bugünkü durum, Batı’yı aşmak mı ya da onun kuyruğuna takılmak mı sorusu; bütün bunları içeren hem kavramsal, hem de tarihsel bir söyleşi yapalım istedik. Bunlar tartışılan, gündemdeki ciddi konular. Benim gündemimde 40 senedir
İttihat, Osmanlıda oğlancılık, Rabıta, 28Şubat, Apollo, Yunan...
_İttihat Terakki Cemiyeti_ _Mustafa Kemal Paşa, Rauf Orbay, Kazım Karabekir, Fethi Okyar, Halil Kut, Mehmet Akif Ersoy, Fahrettin Paşa, Enver Paşa, Cemâl Paşa, Talat Paşa, İsmet İnönü, Celal Bayar, Ali Fuat Cebesoy, Ali Çetinkaya, Ziya Gökalp, Hacı Bekir, Tevfik Rüştü Aras, Said Halim Paşa, Nuri Conker, Çerkez Ethem, Yunus Nadi… _1889 devletin
“Sultan Vahideddin”, “Vahdettin”, “Sultan Mehmed Han Sâdis”, “Vahid” olarak da bilinir. Abdülmecid ile Çerkes asıllı cariye Gülüstû Kadınefendi'nin oğlu, Osmanlı padişahlarının sonuncusudur. Saltanatın kaldırılması ve vatana ihanetle suçlanması üzerine İstanbul'dan kaçmış, San Remo'da ölmüş, Şam'da gömülmüştür. Mezarı
Sayfa 558 - 36- Sultan VI. Mehmet VahideddinKitabı okudu
143 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.