her seferinde
tam ortasına
dalıyorum bu belanın
her seferinde bırakıyorum
söylesin ne güzel olduğumu
yarı kanıyorum
her seferinde atlayıp
tam düşecekken
beni yakalayacak sanıyorum
umutsuz bir âşığım
bir hayalperest
ölümüm bu yüzden olacak.
O yorulmak bilmez hayalgücünün de bir gün yorulacağını, sürekli gerilim içinde olmaktan bitap düşeceğini hissedersin, çünkü büyümekte ve eski ideallerini geride bırakmaktasındır; o idealler de parçalanıp toza toprağa karışır; eğer başka bir yaşamın yoksa yenisini yine bu parçalardan inşa etmek gerekir. Ama tam da o sırada ruhun başka bir şey ister, emreder! Ama hayalperest, küle dönmüş eski hayallerinden onu tekrar harlayacak, donmuş yüreğini yepyeni bir ateşle yeniden tutuşturacak hiç değilse ufak bir kıvılcım bulmak için közleri beyhude didikler durur; tek isteği, eskiden onu sevindiren, can veren, onun kanını kaynatan, gözlerinden yaşları söküp alan ve ihtişamıyla onu aldatan ne varsa yeniden ortaya çıkarabilmektir.
Marilla ve Matthew kardeşler, kendilerine çiftlik işlerinde yardımcı olması için yetimhaneden bir erkek çocuk evlat edinmek ister. Bir karışıklık olur ve bir anda karşılarında kızıl saçlı, zayıf ve çilleri olan Anne’i bulurlar. Anne, hayallerinin verdiği güçle hayata iyilik, mutluluk ve ümit saçan kimsesiz bir kız çocuğudur. Ne kadar çok yaramaz, hatalar yapan bir çocuk olsa da hayalperest, duygusal, sempatik, umut dolu bir çocuktur. Anne, geniş bir hayal dünyasına sahip olduğu için hayata farklı bir bakış açısı vardır. Bu sebeple insanlar tarafından tuhaf karşılanır. Ama zamanla Avonlea halkı sevimli olan bu çocuğun gerçek dünyayı olduğu gibi kabul etmeyi reddeden o saf kalbine hayran olurlar. Severek okuduğum kitaplardan biriydi. Okudukça ruhunuz hafifliyor, dinleniyorsunuz.
"Ah! Kadınlar, kadınlar!" Diye haykırdı deneyimli asker, "Ne kadar hayalperest olduklarını iyi bilirim, gizemli olduğuna inandıkları her şeye hayranlık duyarlar..."