Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz yataklarına ev sahipliği yapan Orta Doğu ve enerji tüketiminde önde gelen Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında bir geçiş güzergahı oluşturan Doğu Akdeniz bölgesi son yıllarda keşfedilen doğalgaz rezervleri ile ilgi çekmeye başlamıştır. Doğu Akdeniz'de yakın dönemde gerçekleşen enerji keşifleri bölgenin petrol ve doğalgaz bakımından zengin kaynaklara sahip olduğunu göstermiştir. Bu durum Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz yataklarının paylaşımı sorununu da beraberinde getirmiştir. Doğu Akdeniz'in ortasında bulunan Kıbrıs adasının jeopolitik öneminin yanı sıra yeni keşfedilen petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahip olması ve yakınlığı önemini arttırmaktadır. Bölgedeki kaynakların adil bir şekilde paylaşılması ile ilgili problemler Türkiye ve uluslararası kamuoyunda yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.
Sayfa 259 - POLİS AKADEMİSİ YAYINLARIKitabı okudu
Dünya enerji kaynaklarının %65'inden fazlası Ortadoğu'da bulunmaktadır. Ortadoğu enerji kaynaklarına tam hâkimiyet, Amerika'nın vazgeçemeyeceği, siyasi, askeri ve jeopolitik bir hedeftir. Büyük Ortadoğu Projesi, Amerika'nın bölgedeki tahakkümünü sağlamlaştırma planıdır. Bölgede kurulmaya çalışılan Büyük K*rdistan da projenin önemli bir parçasıdır. ABD, Rusya, İsrail; birinci hatta olmakla birlikte, Fransa ve Almanya'nın ikinci derece desteğinde Ortadoğu'da bir K*rdistan devleti inşa etmek uzatılmış savaşların nihai siyasi hedefidir.
Sayfa 56 - İnkılâp Kitabevi 8.BaskıKitabı okudu
Reklam
Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye’ye kadar, ondan eminim. Ve biz orada yaşıyorduk. Her gün politikacıların televizyonlara çıkıp jeopolitik öneminden söz ettiği bir ülkede. Önceleri çözemezdim ne anlama geldiğini. Meğer jeopolitik önem, içi
Topraksız bir millet için milletsiz bir toprak
İsrail-Filistin çatışması dar bir alanda gerçekleşiyor ve askeri bakımdan düşük yoğunluklu olarak değerlendiriliyorsa da stratejik bir öneme sahiptir. 1971 yılında Filistin hakkında "Topraksız bir millet için, milletsiz bir toprak" diye konuşarak hata eden Lord Balfour, İsrail- Filistin çatışması için gerekli şartları hazırlamış ve bu çatışmanın şeklini belirlemişti: Bu bir toprak hâkimiyeti kavgası olacaktı.
Sayfa 67 - Erdem yayınları
YAZDIKLARIMI BATI ÜLKELERİ OKUYOR TÜRKLER NEDEN OKUMUYOR? Okuyan bir toplum olmuş olsaydık bu halde mi olurduk sorusu yazının başlığı sorunun yanıtını veriyor. Çok üzücü olmasına rağmen gerçek bu. Yüzleşiyoruz kendimiz ile ve acısı artan çare arıyor. Acıya dayanıklı hale gelmiş acı bağımlısı olan herkes emperyalizmin sömürgesini ayakta
Gerçekleştirilen stratejik göç mühendisliği ile ordular, terör örgütleri, istihbarat servisleri tarafından harekete geçirilerek Türkiye’ye sokulan, girmeye teşvik edilen milyonlarca Suriyeli, Afgan, Iraklı, İranlı ile Türkiye’nin demografik yapısı tahrip edilmekte, politik, ekonomik, kültürel istikrarsızlık çıkararak dış müdahale ve jeopolitik parçalanmaya uygun hâle getirilmek istenmektedir.
Reklam
Ukrayna aradalığı
Ukrayna hem Rusya'nın hem de Avrupa'nın izlerini taşıyan, tipik bir arada kalmış ülkedir (tıpkı Latin Amerika ve Kuzey Amerika arasında kalan Meksika veya Asya ile Avrupa arasında kalan Türkiye gibi).
Sayfa 60 - Erdem yayınları
Savaşın Sürekliliği
Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra savaşsız bir dünya hayali yeniden yeşermişti. Batılılar, savaşın gölgesinin sonsuza dek üzerlerinden kalktığını düşünüyorlardı. Ancak bu çifte yanılgıydı. Öncelikle, 1945 sonrası dönemi "savaş sonrası" diye adlandırmak yanlıştır. Her ne kadar 1974'te NATO üyeleri Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleşen savaş haricinde Avrupa'da savaş olmadıysa da, diğer kıtalarda 1945 ile 1990 yılları arasında 40 milyondan fazla insanın ölümüyle sonuçlanan yaklaşık 160 savaş yaşanmıştır. 90'lı yılların başında ise savaş Balkan Avrupa'da yeniden başladı. Diğer taraftan jeopolitik gerçekler, "tarihin sonu" veya "yeni dünya düzeni" gibi teorileri de geçersiz bırakıyordu.
Sayfa 41 - Erdem yayınları
İnsanlığa hizmet için elhamdulillah her şeyimiz vardır; müslümanlar olarak çok büyük imkânlara sahibiz. Nüfus, petrol, para, jeopolitik müstesna durum, hammadde, geniş arazi, birikmiş tecrübe, ilim adamı, teknik personel vb. Diğer ülkelere el açmaya, boyun bükmeye, medet dilenmeye hiç de mecbur değiliz. En büyük eksikliğimiz kendi imkânlarımızdan habersizliğimiz, birbirimize karşı ilgisizliğimiz, sevgisizliğimiz...
Sayfa 69
21. Yüzyıl'da Türkiye'nin gerek jeopolitik gerekse ekonomik perspektifte geleceği, denizlere tam bağımlı ola­caktır. Bu çerçevede savunma, güvenlik ve refah yaratan denizlerimize devletin her açıdan önem vermesi ve bu alanda durumsal farkındalığını artırması gerekir. Türk Bo­ğazları, Mavi Vatan olarak da adlandırılan deniz yetki alanlarımız ile KKTC'nin bağımsız varlığı deniz jeopoliti­ğimiz çerçevesinde vazgeçilmez çıkarlarımızın olduğu alanlardır. Cem Gürdeniz - TÜRKİYE'NİN DENİZCİLEŞME GEREĞİ
Reklam
19. yüzyılın ilk yarısında Avrupa'daki güç dengesi sorunu ve özellikle Fransa2nın hırsları İtalya'ya yeni bir jeopolitik önem kazandırdı ve bunun ulusal birleşme sürecine büyük katkısı oldu.
Sayfa 30 - Boğaziçi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Dönüşünün bu jeopolitik mutsuzluğuma bir faydası olmayacağını biliyorum. Menfi duygularımı müspete çevirmek için çok daha büyük mucizeler gerektiğinin de farkındayım, bundan bahsetmiyorum. Ama iki kişi üzülmek, tek basina üzülmekten iyidir diye düşünüyorum.
Ermeni sorunu,
Özellikle jeopolitik konumu nedeniyle Osmanlı Devleti'nin gelişmesini, ilerlemesini ve bölgede güç sahibi olmasını istemeyen dış güçler OsmanlI Devleti'ni parçalamak istiyorlardı. Bu parçalanmayı gerçekleştirmenin en uygun yollarından biri de OsmanlI'da yaşayan azınlıklarla ilgilenmekti. İşte Ermeni sorunu böyle başladı. Dış güçlerin kışkırtmalarına kapılan Ermeniler, I. Dünya Savaşı'nda OsmanlI Devleti'ne karşı ayaklandılar. Özellikle Anadolu'da yaşayan savunmasız Türk halkına yönelik insanlıkla bağdaşmayacak yakma, yıkma, cinayet, talan ve katliamlara giriştiler. Elbette Türkler de meşru müdafaa haklarını kullandılar ve bu insanlık dışı saldırılara karşı koydular. Ancak büyük güçlerin desteğiyle Ermenilerin Türk halkına karşı saldırıları I. Dünya savaşı boyunca devam etti.
Sunuş - Osman N. Solakoğlu, Hava Korgeneral ATASE BaşkanıKitabı okudu
Dönüşünün bu jeopolitik mutsuzluğuma bir faydası olmayacağını biliyorum. Menfi duygularımı müspete çevirmek için çok daha büyük mucizeler gerektiğinin de farkındayım, bundan bahsetmiyorum. Ama iki kişi üzülmek, tek başına üzülmekten iyidir diye düşünüyorum.
Özellikle jeopolitik konumu nedeniyle Osmanlı Devleti'nin gelişmesini, ilerlemesini ve bölgede güç sahibi olmasını istemeyen dış güçler Osmanlı Devleti'ni parçalamak istiyorlardı. Bu parçalanmayı gerçekleştirmenin en uygun yollarından biri de Osmanlı'da yaşayan azınlıklarla ilgilenmekti. İşte Ermeni sorunu böyle başladı. Dış güçlerin kışkırtmalarına kapılan Ermeniler, I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklandılar. Özellikle Anadolu'da yaşayan savunmasız Türk halkına yönelik insanlıkla bağdaşmayacak yakma, yıkma, cinayet, talan ve katliamlara giriştiler. Elbette Türkler de meşru müdafaa haklarını kullandılar ve bu insanlık dışı saldırılara karşı koydular. Ancak büyük güçlerin desteğiyle Ermenilerin Türk halkına karşı saldırıları I. Dünya savaşı boyunca devam etti.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.