Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Boris Alekseyeviç Trigorin
“Küçük bir hikaye konusu. Çocukluğundan beri göl kıyısında yaşayan bir genç kız var, sizin gibi biri; tıpkı bir martı gibi seviyor bu gölü ve bir martı gibi de mutlu ve özgür. Günün birinde adam geliyor oraya, kızı görüyor ve yapacak başka bir işi olmadığından yazık ediyor kısa, tıpkı bir martı gibi…”
Küçük salonun fes renginde kalın, ağır perdeli geniş penceresinden dışarısı muhteşem, parlak bir suluboya levhası gibi görünüyordu. Saf mavi bir sema.. Çiçekli ağaçlar... Uyurcasına sessiz duran deniz... Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altında dağlar, korular, beyaz yalılar... Bütün bunların üzerinde bir efsanevi rüyanın havai hakikati gibi uçan martı sürüleri!
Reklam
"...küçük bir martı gibi bir oyuğun içine sokuldum, mutlulukla açık denize baktım..."
+Okyanusunu kaybetmiş bir martı gibi hissediyorum kendimi. Sen bana neden okyanus olmak istiyorsun? -Çünkü martı bir su kuşudur. Ne kadar yükseğe uçsa, uzağa gitse de onun menzili daima okyanustur. ... +Martı öldüğünde okyanus bunu hisseder mi sence? -Okyanusun ruhu olmadığını mi iddia ediyorsun. +Küçük bir martıyı koskoca okyanus umursar mı? -Koskoca bir adam küçük bir kızı umursuyorsa okyanus da muhakkak martıyı umursuyordur...
TRİGORİN - Not alıyorum... Bir konu geldi de aklıma... (Defteri cebine koyar.) Küçük bir hikâye konusu. Çocukluğundan beri göl kıyısında yaşayan bir genç kız var, sizin gibi biri; tıpkı bir martı gibi seviyor bu gölü ve bir martı gibi de mutlu ve özgür. Günün birinde bir adam geliyor oraya, kızı görüyor ve yapacak başka bir işi olmadığından yazık ediyor kıza, tıpkı bu martı gibi...
"Eğer ben bir generale," diye örnek gösterirdi, "eğer bir generale bir martı olmasını buyurursam, sözü edilen general de dediğimi yapmazsa, suç onun değil benimdir."
Reklam
"'...eğer bir generale bir martı olmasını buyurursam, sözü edilen general de dediğimi yapmazsa, suç onun değil benimdir.'"
Bedeni hiçbir bağla onun olmayan bir yaşam geride kalana kadar boşaltma, içine dolacak seslerin yankılandığı bir "boş kovuk'a dönüştürme, yaşamın "akan, çarpan, birbirine sürtünen, karışıp ayrılan, hızla yavaşlayan akıntısı'nı bir sismograf gibi kaydetme deneyi. İnsana bir ok, bir süngü, bir çekiç gibi saplanan dünyaya açılan, duyumdan ibaret geçirgen bir beden yaratma deneyi. Bedenimi bir geçit gibi açsam, "hem eski, uzak bir geçmişin anımsatıcısı, hem de yeni bilinmedik olanın çağrısı gibi genişleyeni, her ikisinin birbiri içine girip oynaştığı, denizden dikelip göğün yatay bir çizgi boyunca büküldüğü sınırı" yakalayabilir miyim? O sınırı yakalasam, çorak toprakları bir gölge sürüsü gibi kat eden o dilsiz kitlenin göçünü yeryüzünün kesintisiz göçünün içine yerleştirebilir, kentin içinde bir kum tanesi gibi sürüklenen kendi anlamsız varlığımı bu akışın her an silinip gidecek bir izi olarak görebilir miyim? "Binlerce küçük akıntının bazen birbirine karışarak, bazen ayrılarak ayırt edilmesi güç binlerce farklı yönlerde aktığı bir yeraltı nehri gibi tüm bunların altında büyüyüp gelişen, adlandırılamayan, bir ufuk gibi yaklaşıldıkça yaklaşıp uzaklaşan, yitip ortaya çıkan"ı yakalama, onlara bir "sonsuzluk hakkı" verme deneyi. Bir arabanın motor sesiyle bir hayvanın toprağı eşelerken çıkardığı sesi, bir insanın iniltisiyle bir yaprağın hışırtısını, bir vapur düdüğüyle martı çığlıklarını, bir kırlangıcın kanat sesiyle fabrika gürültüsünü her an silinip yeniden kurulan bir "şimdi ve burada"nın parçaları olarak yakalama deneyi.
Sayfa 95 - MetisKitabı okudu
Hoşçakal, içimdeki martı komaya girdi. Hoşçakal, yalnızlığımı bir ben bileyim istiyorum artık. Dudaklarını özleyeceğim. Bütün kapıları kapatıyorum. Hoşçakal, dünyanın ebesini aramaya çıkıyorum.
" Eğer ben bir generale bir martı olmasını buyurursam, sözü edilen general de dediğimi yapmazsa, suç onun değil benimdir. "
Reklam
1945 Martı'nda Observer ve Manchester Evening News gazetelerinin savaş muhabiri olarak Paris'te bulunan Orwell, orada Josef Çapski adında bir Rus'la tanışır. Çapski Sovyetler Birliği'ndeki bir çalışma kampından ve Katin Kıyımı'ndan kurtulmuş, Paris'e gelmiştir. Orwell'in Arthur Koestler'e yazdığı bir
Sayfa 146Kitabı okudu
Küçük bir hikaye konusu. Çocukluğundan beri göl kıyısında yaşayan genç bir kız var, sizin gibi biri; tıpkı bir martı gibi seviyor bu gölü ve bir martı gibi de mutlu ve özgür. Günün birinde bir adam geliyor oraya, kızı görüyor ve yapacak başka bir işi olmadığından yazık ediyor kıza, tıpkı bu martı gibi...
Sayfa 45
Mümin "hayâ etme" yani utanma duygusuna sahiptir. Özelini korur. Mahremiyete dikkat eder. Kimsenin yanında utanmak ve küçük düşmek istemez.
Sayfa 7 - Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları 2. Baskı Aralık 2020, AnkaraKitabı okudu
Topal
Körfezle nişanlı martı alyans diye kapıyor atılan sıcak simidi!
Sayfa 109 - canKitabı okudu
Küçük yazar, hele şansı da yardım etmiyorsa, bir fazlalık gibi hisseder kendini. Beceriksiz, sakar, diken üstünde gibi tedirgindir. Karşı konulmaz bir güç, edebiyat ve sanat çevrelerine çeker onu. İnsanların gözlerine doğrudan doğruya ve cesurca bakmaya korkarak, silik ve ürkek, dolanıp durur oralarda. Parasız bir kumar düşkününün korka korka kumar masalarına sokulması gibi.
Sayfa 42 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları - 20. BasımKitabı okudu
825 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.