Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkçüler Derneği Ankara'da: Türkiye Milliyetçiler Birliği Genel merkezi Ankara'ya taşınan Türkçüler Derneği'nin kurultayı 30 Ağustos 1964'te Ankara Türk Ocağı'nda yapıldı. Derneğin adı "Türkiye Milliyetçiler Birliği" olarak değiştirildi. Yeni seçilen Merkez Yönetim Kurulu üyeleri şunlardı: Zeki Sofuoğlu, Hikmet
1956: Kısıtlı Faaliyetler 1956 yılında Ocak gazetesinde yayımlanan bir iki yazısı hariç Atsız'ın sessizliği devam etmektedir. Hatta 1954 yılında 3 Mayıs'ı anmak üzere Yıldız Parkı'nda yapılan kır gezisine dahi katılmamıştır. Ancak 1956 yılında 3 Mayıs vesilesiyle yapılan bir salon toplantısına katılır. Toplantı 05 Mayıs Cumartesi
Reklam
TARİHLER VE OLAYLAR (1950-1960) 02 Nisan 1950: Milliyetçiler Federasyonu kuruluyor. 14 Mayıs 1950: Cumhuriyet Halk Partisi iktidarının sonu. Seçimi Demokrat Parti kazanıyor. 21 Eylül 1950: Atsız, Haydarpaşa Lisesi edebiyat öğretmenliğine tayin ediliyor. 04 Ekim 1950: Türkçüler Yardımlaşma Derneği'nin kuruluşu. Başkan: Nihâl Atsız. 06
Debreli Hasan
"Sen bir kır çiçeği... Ben başımın üstünde seni taşıyan kara toprak... Meramım o ki, esirgeme tebessümünü benden."
Sayfa 139 - Yakın Plan YayınlarıKitabı okudu
MÜTHİŞ BİR TREN Kıraathanenin camları önüne oturmuşlardı. İki arkadaştılar. Nargilelerinin marpuçlarını emerek susuyorlardı. Zayıf olan, lülenin ateşini nargilenin kehribar ağızlığıyla düzeltti. Bir-iki nefes daha çekti. Marpucu sardı. Nargileyi önünden itti. Bu, yüzü karanlık, karışık bir adamdı. Kalın kaşları vardı. Bu kaşların altında
Zincirlerini kır
Hasan- Basri'ye 'Gece ibadeti bizi âciz bırakıyor' denildiğinde O şöyle cevap verdi: Ayağınızın bağı günahlarınızdır. Çünkü, Allah'ın muhatap alacağı, baş başa kalacağı kişiler, sevgisinde ve işlerinde ihlaslı davrananlar olacaktır. Ancak O'na muhalefet edip O'nu razı etmeyenler bu nimete ulaşamazlar.
Sayfa 239 - NİDA YAYINCILIKKitabı okudu
Reklam
❝ Zincirlerini Kır..
Hasan Basri'ye 'Gece ibadeti bizi âciz bırakıyor' denildiğinde O şöyle cevap verdi: 'Ayağınızın bağı günahlarınızdır. Çünkü Allah'ın muhatap alacağı, baş başa kalacağı kişiler, sevgisinde ve işlerinde ihlaslı davrananlar olacaktır. Ancak O'na muhalefet edip O'nu razı etmeyenler bu nimete ulaşamazlar.
Sayfa 200Kitabı okudu
-Kır ortamının insanı delirtişi ile şehir ortamının insanı delirtişi arasındaki farkları düşündünüz mü hiç? -Çılgınları hapishaneden beter mekanlarda biriktiren Batı toplumlarıyla, sağalmas sayılan delilerini toplumun sağaltması için ortalığa bırakan Doğu toplumları arasındaki farkları düşündünüz mü hiç?.. -Tatlı kaçıkları acılı kaçıklardan ayıran şey nedir? Kıl inceliğinde bir şey mi, kahkaha kalınlığında bir şey mi? -Hasan Kaçan’ın Deli Ziya’sı büyüklüğünde kaç şairimiz var? -Yıldırım Aktuna’yı belediye başkanı olarak gördüğünde, belediye sakinleri ne gibi hisler duymuşlardır? -Bizans prensleri Adalar’a sürüldüğü gibi, Osmanlı paşaları da oraya sirfün edilmişti. Bugün Adalar’da kaç sürgün vardır? Kaç deli yaşamaktadır. Adalar’ın favnası (kediler, köpekler vs.) arasında da çıldırdı olaylarına rastlanmakta mıdır? -Kır delileriyle (osuruğu cinliler!) şehir delilerinin adlandırılması arasındaki semantik ve semiolojik farklar, onların tarihlerine de ışık tutar mı? Söyleyin ey üşütük’ler, hent’ler, kontak’lar, söyleyin ey tahtası eksik’ler, denyo’lar, düttürük’ler, dağıtık’lar, fıttırık’lar, manyamış’lar, sıpıtık’lar, tozutuk’lar… -Şehir/meşhur/teşhir aynı kökten mi gelir? Çırılçıplak dolaşan teşhirci delilerin, ayrıca flaşör’lerin şehr köküyle bağlantıları bulunabilir mi? Köy tenhalığında flaşör yaşayabilir mi? … Deli miyim, delirmek üzereyim mi? Üzere miyim? Üzereyim mi? Düzeleyim mi?
Hasan Basrî,Allah Resulü'nün şu hadisini rivâyet etti: "Günde beş vakit namaz,evinizin önünde akıp geçen gür bir nehir gibidir.Bu nehirde günde beş defa yıkanırsanız,vücudunuzda kir kalır mı ? Beş vakit namaz da kalplerinizi öyle temizler."Ondan sonra da şu yorumu ekledi: "Kalpleri nehir suyu gibi temizleyen namaz,huşu' ve huzur duyarak kılınan namazdır."
Yaşanılan ortamın, hareketin toplumsal tabanı ile programı üzerinde etkileri olduğu gözönüne alınırsa, bu yüzden İsmaili toplulukların klasik anlamda tek kalıba sığdırılamayacak renkli dünyaları, zengin deneyimleri olduğu söylenebilir. Zira, F. Engels'in işaret ettiği gibi, "açık Batıni oluşumlar, feodal çağda halkçı karakteri olan muhalefet hareketleridir." Kitlesel tabana daha yakından bakarsak, sözgelimi, erken İsmaililik ile Karmali kolunun kır emekçilerine ve ezilenlere dayandığı, bu yüzden sosyal programlarının daha belirgin olduğu görülür.
Reklam
kimin yüzüne baksam salkımsaçak suç salkımsaçak kir silahlar konuşuyor uzak dağlarda yolunmuş çiçekleri bir bir tepelenmiş içimin has bahçeleri düşünsem neyi yaklaşsam neye uzatsam elimi okşamak diye nir kör bıçak gülüyor körpe etlerde kararıyor masmavi sabahlarım.
Sayfa 125 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bizler, Hz. Peygamber'in sağlığında Müslüman olanların her birinin farklı farklı kimseler oldugunu çoğu zaman unutuyoruz. H Peygamber'e, her gördüğünde Hz. Hamza'yı hatırlatan, acılarını depreştiren Vahşi'nin de Müslüman olduğunu hatırlamakta fayda var. Sahabenin Islam'ı algı düzeyleri, yaşayışları da birbirinden çok farklıdır. Hz. Ömer'in uygulaması şu açıdan çok önemli: Mekke döneminde Islam'a gönül verenler, zor koşullardaki samimiyet sınavını başarmışlar, hem Kur'an'ın hem de Hz. Peygamber'in övgüsünü hak etmişlerdir. Bu sözlerimiz, sahabenin içinde birtakım ciddi yanlışlar yapanların, günah işleyenlerin olmadığı anlamına gelmemektedir. Hz. Peygamber'in vefatını müteakip henüz naaşı ortada dururken, Sakîfetu Bent Saide denilen yerde hilafet tartış- malarını başlatanlar, Medineli Müslümanlar, yani ensardı. Hz. Osman'ın şehit edilmeden önce sakalına yapışan ismin, Hz. Eba Be- kir'in oğlu Muhammed olduğu, "baban seni bu halde görseydi çok üzülürdü" sözleri üzerine oradan uzaklaştığı, pek çok kaynakta yer almaktadır. Cemel Savaşı'nda, bir tarafta Peygamberimiz'in eşi Hz. Aişe, karşı tarafta da Peygamberimiz'in damadı Hz. Ali vardır.
kimin yüzüne baksam salkımsaçak suç salkımsaçak kir
Namaz
Hasan'dan (r.a) rivayet edildiğine göre Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor; "Beş vakit namaz, birinizin evinin önünden akan suyu çok bir nehir gibidir, her gün beş kere bu nehre girip yıkanırsa üzerinde kir namına bir şey kalabilir mi?" "Dünyanın her şeyi ile ilgisini keserek iki rekât namaz kılan kimsenin geçmiş bütün günahları affedilir.
Atatürk'ün ne miktarda içki içtiğine dair bilgiler farklılıklar göstermektedir. Hüsrev Gerede anılarında "içkiyi haddinden fazla içerdi" demektedir. Dr Akil Muhtar Özden de, Atatürk'ün her Akşam yarım veya bir litre arasında rakı içtiğini belirtir. Çankaya'da Sofracıbaşılık yapmış olan İbrahim Ergüven de rakıyı az içtiğini belirtmektedir. İzmir'de Atatürk'ün koruma polisliğini yapan Haydar Şaşal Atatürk'ün gecede 250 gramdan çok rakı içtiğini hiç görmediğini belirtmektedir. Atatürk'ün hizmetinde bulunan Cemal Granda Atatürk'ün çok içmediğini, içtiği zamanlar da acele etmediğini, konuşarak, sohbet ederek yavaş yavaş içtiğini, ölçüyü kaçırmadığını belirmektedir. Son genel sekreteri Hasan Rıza Soyak da Atatürk'ün sofrada saatlerce kalmasına rağmen miktar olarak çok içmediğini belirtmektedir. Gündüzleri içki kullanmamıştır. Ruşen Eşref Ünaydın şunları söyler: "Esasen yirmi yıl müddetle bir tek defa müstesna, Ankara'dan İstanbul'a gelirken Bozoyük'te kalıp, Çolak İbrahim'in kereste fabrikasına malzemelik eden çam ormanını görmeye çıktığı gün, o ormanlıkta rahmetli İbrahim'in bir kır ziyafeti tertibinde hazırlatmış olduğu günkü öğle yemeği müstesna, Mustafa Kemal'in gündüzün içki kullandığını hiç görmemiştim."
Sayfa 98 - Güven KitabeviKitabı okudu
280 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.