Hani, Allah'ın nurundan nasiplenmiş biridir. Yüreğindeki yaralar, şimdi herkesin yüreğinde...
Aşk ne kadar çetinse bile, uzun ve aydın bir yol önündediydi. Bu uzun yolda sadece beşeri aşk değil, her şeyin aşkı yer bulurdu. Bu yol ağaçlı, çiçekli ve dikenlidir...
Mutlu olan bir yürek, dertsiz de olmaz. Ama... Hani kendisine sadece derdi ister,
Mem û Zîn; Leyla ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha, Kerem ile Aslı'dan ayrı bir kültür ve ayrı bir dil ile yoğrulmuş bir hikaye olsa da konu olarak aslında aynı denize dökülmekte olan gerçek bir aşk hikayesidir.
Ahmed-i Hani, mesnevisine başlamadan önce dönemin baskın edebi dillerini şaraba ve altına benzetirken Kürtçe'yi ise tortu ve bakıra benzetir.
Besmele-Hamdele-Salvele..
Merhum Şeyh Galib Hazretlerini Rahmetle yâd edelim. Hamd ile salvele getirip evvala; Hazretin ruhuna bir Fatiha armağan edelim.
***
Ey şair! Şimdi çağın icbarına ses ver.. Komşun duvarında istinad olmuş gibi komşundur şu hayat. Hapsetsen kendini söyle ne çıkar? Bir bardak yetişir de sana ihtarını infaz eder; "daya
youtu.be/UfYn7Ns0Fn8
Mem û Zîn , Ahmed-i Hani'nin 1692 yılında yazdığı ünlü manzum eseri. Kürtçe'nin Kurmanci lehçesi ile yazılmıştır. Birbirine aşık olan ancak kavuşamayan iki gencin trajik öyküsünü anlatır. Bu hikâye milattan çok önceden bu yana halk arasında söylenen ve mitolojik nitelik kazanan bir destandır.
MEM Ü ZlN dünyanın ölmez