Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
BİR NEFESTE İKİ ŞÜKÜR...
Dedem sohbetlerinden birinde şöyle demişti: - "Bir kitapta gördüm. Bir nefes için iki kere şükretmek lâzımmış. Biri aldığımız nefese, biri de verdiğimiz nefese... Nefes almasak yaşayamayız; aldığımız nefesi dışarı çıkaramasak boğulur ölürüz.... Ey Allah'ın kulu, senin her nefesin nimettir. Alamadığını düşün, veremediğini düşün. Binaenaleyh Süleyman Çelebi merhum, bu noktayı en güzel, en fasih şekilde ifade etmiştir: "Her nefes de Allah âdın de müdâm, / Allah âdıyla olur her iş tamam..."
Sayfa 122 - 123 1.Kısım, (Konya, Çocukluk ve İlk gençlik Yıllarım), -Dedem Hacı Veyis Efendi-, Bir Nefeste İki Şükür, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
YARIDA KALAN EDEBİYAT TARİHİ Atsız'ın dil, tarih ve edebiyat çalışmaları iç içe geçmiştir. Daha 1933-1934 yıllarında Orhun dergisinde yayımlamaya başladığı Köktürk ve Uygur dönemlerine ait metinlerin aktarmaları, aynı zamanda edebiyat tarihini de ilgilendirmektedir. Bitirme tezine dayanan ve yine Orhun dergisinde yayımlanan Edirneli
Reklam
"Ahmedî-Dâstân ve Tevârîh-i Mülûk-i Âl-i Osman" Çalışma, Atsız'ın hazırladığı ve 1949'da Türkiye Yayınevi tarafından yayımlanan Türkiye Tarihleri I adlı eserin 1-35. sayfaları arasında yer almaktadır. Atsız'ın çalışması, Ahmedi'nin İskendernâme'sinin sonunda yer alan Osmanlılarla ilgili bölümün ilmî yayınıdır.
Bir kez Allah dese aşk ile lisan, Dökülür cümle günah misl-i hazân.
Evliya Çelebi, Macar krallarının Süleyman Han korkusundan inşa ettirdiği kalelerden bahseder. Büyük devletler, aralarındaki münasebetlerde çıkmaza düştüğünde dahi Kanuni Sultan Süleyman'dan yardım istemektedir. Fransa kralı François'in kurtarılması için ona yazılmış mektuplar, dünya tarihinde sultanın itibar ve ağırlığının resmî belgesidir.
Bir kez Allah dese aşk ile lisân, Dökülür cümle günah misli hazân. Süleyman Çelebi,Mevlid
Reklam
Hak Teâlâ çün yarattı Âdem'i Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi. | Süleyman Çelebi
Şairin cenaze törenindekiler:
Cenaze törenine katılmak üzere Beyazıtta toplananları tefrik etmek artık zorlaşmıştı. Bu arada Şehir Meclisi üyeleri, Ferdi Öner, Recep Bilginer, Orhan Mete, Üniversite profesörlerinden Ah- met Hamdi Tanpınar, Mazhar Şevket İpşir, Sabahattin Eyüboğlu, Mina Urgan, Burhan Toprak, Rıfkı Melûl Meriç, sanatçı ve muharrirlerden Asaf Hâlet Çelebi, Fikret Adil, Reşat Ekrem Koçu, Nizamettin Nazif, Sait Faik, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Sabahattin Kudret, Münir Süleyman, Feridun Fazıl Tülbentçi, Behçet Kemal Çağlar, Hüsamettin Bozok, Abdülbaki Gölpınarlı, Lutfi Erişci, Muvaffak İhsan Garan, Orhon Arıburnu, Rifat Ilgaz, Sinan Korle, Cavit Yamaç, Fahir Onger, Râkım Çalapala, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Bedri Rahmi, Eren Eyüboğlu, Sabri Berkel, Cemal Tollu, A. Arad, Nuri İyem, Halil Dikmen, Necmi Rıza, Ercüment Behzat, Şehir ve Ses tiyatroları sanatkârları göze çarpıyordu. Biraz sonra kalabalık adam akıllı artmış, gelenleri farketmek imkânsız bir hal almıştı.
Bir kez Allah dese aşk ile lisân, Dökülür cümle günah misli hazân Süleyman Çelebi
Hoca sağlam tarih bilgisini didikledi: Ertuğrul Gazi'yi, Os­man'ı, Murat Hüdavendigar'ı ve sonra Yıldırım'ı, Fatih'i, Kanunu Süleyman'ı düşündü. Büyük zaferleri, büyük bozgunları, bilhassa bunları hatırladı. Yıldırım'ı, o korkunç yenilişi, o yürek paralayıcı çöküp dağılışı bütün yönleri ile hatırladı. Bugünkü durum onun yanında bir avuntu gibi kalırdı. Böyle iken ne olmuştu? Osmanlı ruhu idi bu ... Bu mucizeler pınarı idi, bitmez tüken­mez iman yaratıcılık ve kudret pınarı idi. Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu? Hayır. Hoca'nın aklı ve gönlü başka türlü düşünmeye, Çele­bi Mehmed'e ve Yavuz Sultan Selim emanetine ihanete razı ola­mıyordu. Dahası da vardı. Kuvayı Milliye denilen bu hareket iddia etti­ği hedefe varsa ne olacaktı? Bir devlet kavgasıdır başlamayacak mıydı? lhtiraslar başıboş kalıp binbir dalavere, çeşit çeşit gad­darlıklarla milletin başını yemeyecek miydi? Devlet temelinden yıkılmayacak mıydı? Yeni bir devlet kurmak kolay mıydı? Bu iş çete reislerinin harcı mıydı? Osmanlı ülkesini, Osmanlı Devleti kurtarabilirdi, kurtulu­şun belki en zor, en dolambaçlı, en yorucu yolu bu olacaktı, ama bu yol en emin yol olacaktı.
Sayfa 131Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.