Antik Yunan felsefesi yalnızca Ortaçağ İslam düşüncesindeki felsefi-entelektüel unsurlardan en değerli olan bazılarının doğru ve ye­terli bir biçimde anlaşılması bakımından önemli değildir. Öte yandan o, bilindiği üzere, insanlık düşünce tarihi bakımından daha önemli ol­mak üzere çağdaş Batı felsefesinin, Batı düşüncesinin temelinde bulun­maktadır.
Sayfa 15 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
"Asıl soru, Hıristiyanlığa öylece inanmak mı yoksa Hıristiyanlıktaki doğrulara aklı kullanarak varmak mıydı? Gerçeklere aklın yardımıyla yaklaşmak da mümkün müydü? Yunan filozofları ile Kutsal Kitap'taki bilgiler arasında nasıl bir ilişki vardı? Kutsal Kitap'la akıl arasında çelişki söz konusu muydu, yoksa inanç ve bilgi uzlaşabilir miydi? Neredeyse tüm Ortaçağ felsefesi işte bu soru etrafında dönüyordu."
Reklam
Genellikle "modern" denilen tarihsel dönemin, birçok bakımdan ortaçağdan farklı bir zihinsel manzarası vardır. Bu farklardan ikisi çok önemlidir: Kilisenin azalan otoritesi ve bilimin artan otoritesi. Diğerleri bu ikisiyle bağlantılıdır. Modern zamanın kültürü dini olmaktan çok laiktir. Kültürü kontrol eden yönetsel idari otorite olarak Kilisenin yerini giderek devletler alır. Ulusların yönetimi, başlangıçta esas olarak kralların elindedir; sonra Antik Yunan'da olduğu gibi, kralların yerini giderek demokrasiler ya da tiranlar alır. Ulusal devletin gücü ve yerine getirdiği işlevler bütün dönem boyunca (bazı küçük dalgalanmalar dışında) sürekli artar; ama çoğu kez devletin filozofların kanıları üzerindeki etkisi, Ortaçağ'daki Kilisenin etkisinden azdır.
_Metafizik, var olanı olduğu gibi zihne tekrar kazandırmak için var olanın ötesini araştırmak demektir. _Metafizik, insanın tabiatına aittir. O, mevcudiyetin içinde esaslı bir andır: Bizzat mevcudiyettir. İnsan varlığı, hiçliğin içine dalmış bulunduğu takdirde ancak var olanla temasa geçebilir. Var olanı aşan hamle mevcudiyetin özünde meydana
350 syf.
·
Puan vermedi
Felsefe Tarihi 2
Felsefe Tarihi 2
Umberto Eco
Umberto Eco
Umberto Eco bu kitabında Helenistik felsefenin doğusu ve batısı arasında bir sentez oluşturduğunu belirtmektedir. Eco, kitabında Helenistik dönem felsefesinin Doğu ve Batı arasında köprü görevi gördüğünü vurgulamaktadır. Bu sentez, Doğu ve Batı felsefelerinin birbirleriyle etkileşim halinde olduğunu ve yeni felsefi akımların
Felsefe Tarihi 2
Felsefe Tarihi 2Umberto Eco · Alfa Yayınları · 202170 okunma
İnsan Haklarının ortaya çıkma süreci
"İnsan hakları" kavramının Batı âleminde ortaya çıkmasının kaynağını da burada aramak gerekir. Zira imanin sağladığı emniyet ortamının söz konusu olmadığı Batı toplumunun geçmişi, zulmün, sömürünün, yağma ve talanın tarihidir adeta. Toplumun "asiller" ve "köleler" diye iki sınıfa ayrıldığı Eski Yunan'da sadece asiller "vatandaş" sayılırdı ve demokrasi de sadece onlar için söz konusuydu. Köleler ise sadece asillere hizmet etmek, onların en sufli taleplerini yerine getirmek, hatta gerektiğinde arenalarda, günlerce aç bırakılmış vahşi hayvanlarla ölümüne mücadele ederek asilleri eğlendirmek için vardı. Ortaçağa geldiğimizde gördüğümüz manzara daha dehşetlidir. Batı âlemi için, kadınların "şeytan" olarak görülüp diri diri yakıldığı, toprak ağaları ve derebeylerinin, yoksul insanlanı alınıp satılan köleler olarak kullandığı, vahşet, barbarlık ve eşkıyalığın kol gezdiği, ırk ve mezhep savaşlarında milyonlarca insanın can verdiği, sadece güçlü olanların ayakta kalabildiği yüzyılların adıdır Ortaçağ. İnsanları kardeş olarak değil, "birbirinin düşmanı" canlılar olarak gören Batı toplumunun ekonomi ilmine bakışının temelinde "Homo homini lupus" (İnsan insanın kurdudur) tesbitinin yatması da bundandır..İşte bu uzun yüzyıllar sonunda, kendi kendini bitirerek bir yere varamayacağını anlayan Batılı toplum ve insanlar, birbirlerinin zulüm ve vahşetinden karşılıklı korunmak için "insan hakları" kavramını geliştirdiler Yani "Sen bana dokunma, ben de sana dokunmayayım." felsefesi...
Sayfa 291Kitabı okudu
Reklam
150 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.