Çalıştığım hastaneden bir otobüs dolusu meslektaşım ve çalışma arkadaşım gönüllü olarak olay yerlerine gittiler.
İyi ki varsınız.
Bu milletin özverili evlatları..
Çarşamba aksamları sen anlat karadeniz yerine börüyü izleyen ve arkadan tekrar tekrarını izleyen bir insan ve bağğğyan olarak bu kitabın hedef kitlesi ben değilim. Zaten kendisini tost ekmeği almak için girdiğim marketten para üstüyle aldım. O yüzden de aldığıma değil okuduğuma pişmanım. Başima bir iş gelmeyecekse ben kitabi beğenmedim. Junior boy
1883 senesi yazında, sıcağın kasıp kavurduğu bir yaz gününde buz gibi biri olarak doğuyorsunuz. Prag'da Almanca konuşan bir Yahudi ailenin, 6 çocuğundan en büyüğüsünüz. İki küçük kardeşiniz bebeklik döneminde ölüyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan birkaç yıl önce hayatınızı kaybediyorsunuz. Ardından üç küçük kız kardeşi toplama kamplarında ölüyor.
Genelde bu tip popüler olmuş romanları okumam bir de yazarı kişisel gelişim konusunda popülerse kitaba bakmam bile! Ancak, kitap kulübümüzdeki arkadaşım yazarın farklı bir tip olduğundan ve
Çırak kitabını okuduğundan bahsetti ve çok övdü. Ben de
Havass romanına bir şans vermek istedim.
Ayhan Özden'in "Havass" romanı, gizemli casusluk ve entrikalarla dolu bir macera sunuyor. Romanın temposu ve akıcılığıyla sürüklenirken, zaman zaman karakterlerin iç dünyalarının daha derinlemesine işlenmesini arzuladım. Aytuğ Altındal'ın karmaşık kişiliği ve Juna ile olan ilişkisi oldukça ilgi çekici, ancak bazen detaylara daha fazla odaklanabilirdi. Yine de, Illuminati ve ezoterik sembollerin romanın merkezine yerleştirilmesi, hikayeye gizemli bir boyut katıyor ve okuyucuyu etkisi altına alıyor. "Havass," hayal gücü ve araştırma yeteneğiyle dikkat çeken Ayhan Özden'in kaleminde hayat bulan bir eser olarak kesinlikle dikkate değer.