Selamün aleyküm. Bugün Arifler Meclisi'ne erken vardım. Onları beklerken sorularımı hazırlamaya durdum. En önemli soru “Neden kendimizi gözetlemeliyiz?” idi. “Hak ve batıl belli değil miydi?” Fısıldadım bu soruyu. Ariflerden biri cevapladı:
“Bildiğin üzere nefis çeşit çeşittir ve bu hayatın kalabalığı ve uğraşları arasında bazen işleri
Ne güzel olur bilir misin?
Orda seninle yaşamak.
Yeter artık
Ben burada rahat değilim.
Gel seninle bir cenup şehrinde buluşalım.
Gel anam - babam, gel kardeşim, gel sevgilim.
Gülseren Hanım, Dr. Nüvit Hanım bir hasta gönderdi, "mümkünse hemen alıverin," diye rica etti. Şimdi onu gönderiyorum.
Tamam Tuna, bekliyorum.
Kapı vuruluyor ve içeri üç hanım giriyor. İkisinin ağlamaktan gözleri kızarmış. Biri ise şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor. En yaşlı olan, elime bir kâğıt uzatıyor. Nüvit Hanım'ın bana
Selamün aleyküm. Geçenlerde kitapların arasında boğuluyordum. Şunu okudum: “Başkaldırmak, özgürlüğün temelidir. İtaatkâr olan kişi yalnızca bir köledir.”
Bu cümle beni tahrik etti ve özgürlüğün anlamını araştırmaya başladım. Sonra dedim ki neden Arifler Meclisi'ne gidip sormuyorum? Meclisten birisi bu sorumu cevapladı.
“Özgür, kendisine
Aşk aramıyorum artık, çok aradım vaktiyle. Dinlemeye değer bir kadının anlatacakları, hayatın melankolik bir toplam olduğunu göstersin bana, yeter. Fazlasını kaldıramam. Ne gelir elimizden insan olmaktan başka.