Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Keşke depremler var olmasaydı diye düşünülebilir insan. Oysa yerkürenin içindeki yüksek basıncı safha safha dışarıya çıkaran en önemli faktör depremlerdir. Deprem kuşaklarına şehirler inşa eden , binalarını yetersiz malzemelerle yapan insanoğluna ne demeli? Asıl suçlu deprem değil, onlardır. İnsanoğlu şehirleri doğru yerlere, yeterli malzemelerle inşa etmiş olsaydı, depremlerin insan için bir eğlence ve sanat olayına dönüşecekti . Yaşlı küremiz dansını ortaya koymaya başladığında, herkes gözlerini dört açacak ve bu ilahi farklılığı seyretmenin tadına doyamayacaktı.
Harf inkılabı okuryazarlığın artışına yaradı mı?
Arap elifbasını bırakıp Latin alfabesine, daha doğrusu Atatürk'ün deyişiyle 'Türk alfabesi'ne geçilmesinin okur yazarlığı kolaylaştırıp cehaleti ortadan kaldıracağı tahmini de doğru çıkmamıştır. Rakamlar hakikaten şaşırtıcı sonuçlar vermektedir. Gazi Mustafa Kemal 8 Ağustos 1928 günü Sarayburnu'ndaki parkta yaptığı konuşmada
Reklam
Nedir ki bağıran beş on kişi, asıl sen susana sor. Susana sor, bedeni ne biçim bir sarsıntı, deprem içindedir. Ve ne kıyametler boşaltıyordur havaya, toprağa.
O kadar doğru ki
Deprem, yangın, sel değil, bilgisizliktir asıl felaket.
sonrasında
Dünyayı siren sesleriyle,çığlıklarla dolduruyordu sessizliğimiz.Nedir ki bağıran beş on kişi,asıl sen susana sor.Susana sor,bedeni ne biçim bir sarsıntı,deprem içindedir.
Sayfa 123 - YKY
"Dünyanın sonu gelmeyecek "Ama değişecek feci. Feci değişecek, Saat insanları o korkunç depremleri değişimin aracı gibi görüyorlar ve haklı da olabilirler. Ne de olsa, her sene yüz bin tane deprem oluyor ve asıl büyükleri geç bile kaldı. Ama çok daha korkunç felaketler geliyor...
Sayfa 451 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına bir güvercin uçurup kıtalar arasından çağırdın beni geçerek birer birer sürgün kanyonlarını derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına adını söylemek
Rüveyda
Fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına Bir güvercin uçurup kıtalar arasından Çağırdın beni Geçerek birer birer sürgün kanyonlarını Derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına Yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı Yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı Yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana Koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına Adını söylemek
O zamana kadarki sakin, her şeyin düzenli olduğu huzurlu çocuk dünyamda belki de ilk kez kaosla ve ölümle yüzleşmiştim. Hayır hayır, biraz daha dikkat edince beni asıl dehşete düşürenin, annemin de korkabileceğini, dağılabileceğini fark etmem olduğunu anlıyorum. Düşünsenize bir çocuk için deprem korkusundan bile önemli annesine bir şey olacağı endişesi.
Seçim bölgesinde deprem olmuş bir politikacı,çok merak etmediği şeyleri yüksek sesle sorar: Kaç ev yıkıldı, zarar ne kadar ,ölü var mı? Asıl merak ettiği şeyi de kimsenin duyamayacağı bir sesle sorar: Bizim evin durumu nasıl?
Sayfa 33 - İnkılap KitabeviKitabı okudu
Reklam
Dünyayı siren sesleriyle çığlıklarla dolduruyordu sessizliğimiz' Nedir ki bağıran beş on kişi, asıl sen susana sor" Susana sor, bedeni ne biçim bir sarsıntı, deprem içindedir. Ve ne kıyametler boşaltıyordur havaya toprağa.
Nedir ki bağıran beş on kişi, asıl sen susana sor. Susana sor, bedeni ne biçim bir sarsıntı, deprem içindedir. Ve ne kıyametler boşaltıyordur havaya toprağa.
İnsan düşünceden ibarettir." diye başladı üstad, “İnsan anlamaktan ibarettir. Beyin kaptır, kalp kaptır, gönül kaptır tencerede ne pişiyorsa dışarıya onun kokusu gelir. İnsanın yaşaması ile hayvanın yaşaması arasında fark vardır. İnsanın yaşaması ile bitkinin yaşaması arasında fark vardır. Nedir bu fark? İnsan, şâhittir. Hayvan veya bitki bir
Sayfa 298 - İz YayınlarıKitabı okudu
274 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.