Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Selam serinin 2.kitabı geldim. Dikkat spoiler içerebilir. Smut sahneleri içeriyor bence dark roman kategorisine girebilir. Ben ilk kitaba göre sevemedim . Konuları zaten farklı sadece başroller birbirleriyle tanıştık fakat sıralı okumak gerekmez ayrı ayrı okuyabilirsiniz. Anlatımı beni biraz baydı açıkçası sonlara doğru çok sıkıldım özellikle. Konumuz şöyle abisinin tahtan çekilmesiyle taht sırasının prenses Bridget ‘a geçmesi ve prensesin korumasına aşık olması . Yasalar gereği asil biriyle evlenmesi gerektiği bu şekilde bir aşk hikayesi buradaki çabası ve mücadelesi güzel işlenmiş . Fakat erkek karakterin baskın olduğu bir kitap ve kadını biraz bastırmış durumda kadın karakterin nasıl desem ezikleyici bir baskınlık aşk diye değil bence . Aslında öyle taht , prens, prenses konulu dönem kitaplara bayılırım . Bol aksiyon vb. olur ama bunda o heyecanı o anlatımı ben pek göremedim. Okunmaya değer mi derseniz? Tartışılır.
·
Puan vermedi
Çok sevdim hakkında çok az, genel bir bilgim olan kitap beni oldukça şaşırttı! Yalnız spoiler ! içerebilir yorumum. Dikkat etmeye çalışacağım
.
Öncelikle yazarıyla tanıştığım için çok mutluyum.Emeric PRESSBURGER bir Macar Yahudisi, 2. Dünya Savaşı'nın canlı tanığı; yazar, yönetmen ve senarist. Hatta En İyi Hikaye Oscar'ı sahibi bu kitabın şahit olduğu, belki yaşadığı olaylardan izler taşıdığını düşünüyorum. Çünkü ailesini Auschwitz 'de kaybetmişim.
.
1965'te, 2. Dünya Savaşı'nın bitmesinden tam 20 yıl sonra, Londra'da yaşayan piyano akortçusu Karl Braun; müzikten anlayan, kitapları seven, bilgili gerçek bir beyefendidir. Eşini ve çocuğunu İngilizlerin düzenlediği hava saldırısında kaybetmiş, kendisi de Almanya'dan kaçmıştır. Kaçarken kimliğini ve geçmişini de değiştirmiştir.
.
Kitap boyunca Karl'ın hissettiği tüm duygular özellikle stres, heyecan,endişe okuyucuya geçiyor.Hep bir tuzak ya da ihanet bekliyorsunuz.
.
Kitabın büyüsünü kaçırmak istemiyorum. Şu kadarını söyleyeyim toplama kampı yok Savaş ortamı yok Belki savaş suçlularının farklı bir yönü var diyebilirim. Ona da empatik diyebileceğimiz bir yaklaşım var.
.
Şu alıntı benim için kitabın özeti ya da mesajı diyebilirim
"Senin tarif ettiğin gibi bir adam, en sık görülen ve en tehlikeli suçlu türüdür. Onlar insanoğlunun felaketidir. Her şeyi açıklayabilenler. Suçlarını Bilim, Anavatan,Din adına; Aşk, Kültür, Gelişme uğruna işleyenler..."
.
Herkese sevgiyle tavsiye ederim 🩷
.
Dikkat spoiler içerebilir
Bu eseri Alman edebiyatı dersinde hocamız önermişti . Eser mektup şeklinde yazılmış . Duygu ağırlıklı bir kitap . Kitaptan etkilendiğimi söyleyebilirim . Okuyan biri kendinden bir şeyler bulacaktır mutkaka. Aşk teması ağır basıyor. eser kahramanımızın karşılıksız aşkını en yakın arkadaşına mektupla anlatması ile başlıyor . Ama bu öyle bir aşk ki tesadüfen karşılaştığı nişanlı bir kadına aşık olmasi ve imkansız olmasına rağmen bu aşka kendini kaptırması ve bunun sonucu olarak kahramanımız olan Wertherin iç dünyasında boğulması bunalıma girmesi o çaresizliği en dibine kadar okuyucuya yansıtılmış . Werther keşke en başından gidebilseydi o zaman lotte ile zaman geçirerek onunla duygusal bir bağ kurmazdı. Ama wertherin sadakatini çok takdir ettim . İyi ki okumuşum dediğim kitaplar arasında ...
Biraz ikilemdeyim açıklamam spoiler içerebilir dikkat!
Öncelikle, bu kitabın çıkmasını heyecanla beklediğimi belirtmek isterim. Keza 1. Kitabınıda daha büyük bir merak ve heyecanla okudum ama 2. Kitapta durum biraz değişti, artık çoğu şey Ateş ve Aşkının ilişkileri üzerine kurulu olmaya başladı. Yani kitap bir seri katil, bir mafya kitabı olmaktan çıktı ve aşk romanı olmaya evrilmeye başladı. Bu durum beni biraz kitaptan soğuttu ama 3. Kitabınıda okuyacağım ve umarım 3. Kitapta da böyle şeyler ile karşılaşmam yoksa seriyi bitirmem biraz zor. Ama tabiki bu kitabı yazan yazarın ona ilham olan kişilerin hepsinin emeğine sağlık, sadece kendi zevkim üzerinden kendi fikrimce yaptığım bir yorum, okuyan herkese keyifli okumalar dilerim….
Dikkat spoiler içerebilir!
Yoğun bir boşluk içindeyken okudum kitabı sevgilimin hediye ettiği bu kitaptan etkilenmek bir yana ancak bu kadar iyi hissettirebilirdi bir kalem bana hem üzüldüm, hem güldüm. Gündüz(Gece) karakterinin hikayesi beni çok üzdü ama bir eylül gününde kendi Eylül'ü ile tanışması üstüne üstlük "İncir Reçeli" tadında bir aşk. Eylül'ün hasta olduğunu öğrendiğimde sonu kötü bitecek diye çok üzülmüştüm ama o son sahne ahhh gerçekten çok hoş bir kitaptı. Tek solukta okunacak ve kendine aşık edecek bir kitaptı.
"Ben balık olsam da unutmam seni."
Dikkat dikkat bu inceleme yazısı spoiler içerebilir!!
Bazen düşünürsünüz, bir kitap ne kadar kötü olabilir? Sonuçta kitap kitaptır aşırı derecede kötü olma olasılığı düşüktür. Bazen wattpad'den bile iyi denebilecek eserler çıkıyor. Çünkü o bir kitap olmuştur ve yayınevlerinin "kitap" kelimesini beyinleriyle düşündüğünü düşünmek
İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş misali bir yorum...
Eskilerden gelen bir kitap. İlk okuduğumda çok beğenmiştim. Hoş yine severek okudum o ayrı. Sadece geçen zamanda bu tarzda çok iyi kitaplar okudum. Zamanı için, oluşturduğu dünya ve karakterler bakımından çok iyi. Sıkıntı bazı şeylerin oldu bittiyse getirilmesi. Bu konu ve karakterler daha ayrıntı ister benim gözümde.
Bundan sonrası kimilerine
MUHTEŞEM BİR LİVANELİ ESERİ (Dikkat spoiler içerebilir!)
Livaneli'nin bir çok kitabını okudum sevdiğim bir yazardır ama bu kitap, kitapları arasında en üst seviyeyi aldı diyebilirim. Sayfa sayısı fazla ama hiç sıkılmadan okuduğum kitaplardan oldu.
İçerisinde ayrılık, bitmek bilmeyen bekleyişler, büyük çabalar yer alıyor.
Yarım kalmış bir aşk ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Aşık bir adamın çırpınışlarını bulacaksız bu eserde.
Üç kadın, üç acı hayat ve bu üç kadının yaşadığı zorlukları gün yüzüne çıkarmaya çalışan başka bir kadın. Tabi ki kolay olmayacaktı ama zorluklara rağmen pes etmedi, başardı.
KEYİFLİ OKUMALAR.
Ah Milena, Vah Milena, canım Milena...
——DİKKAT SPOİLER İÇEREBİLİR!——
Benim için iyi bir aşk romanı olmadı. Aşk romanı pek sevmem, mıy mıy ilişkiler, ölümsüz aşklar ayılmalar bayılmalar vs vs. (Şu aşk romanını
oku bakalım kesin fikrin değişecek dediğiniz kitap önerilerine de açığım.)
Kafka’nın Milena’ya derin ve tutkulu aşkını anlatan çok sayıda mektup içeren bir eser.
Kitabın özetine gelecek olursam, Milena evli bir kadındır. Şans eseri Prag’da Kafka ile karşılaşır ve dostlukları başlar. Bu dostluk ilk başlarda çeviri işi için olsa da, uzun mektuplaşmalar sonucunda tutkulu bir aşka dönüşür.
Franz Kafka ve Milena arasındaki bu mektuplar, bu büyük aşkın, kavuşma hayallerinin ve acı hikayenin tek şahididir. O büyük buluşma bir türlü gerçekleşememiştir.
Yalnız bu kitapta sadece hüzünlü bir aşk hikayesi değil, dönemin olayları, din meseleleri ve olağan savaşlar da
anlatılıyor.
Takıntı kıyılarından aşk sahili ( minik spoiler içerebilir dikkat)
Gabriel Garcia ile ilk tanıştığımda yüzyıllık yalnızlık eserini görmüştüm. Tanrım o kadar kusursuz yazmıştı ki bir baş yapıt olduğunu bilmesem bile beni derinden etkilemişti.Bu sefer de adını çok duyduğum Kolera günlerinde aşk'ı okumaya karar verdim. Aşk hikayesinin hep büyülü olduğunu söylerlerdi ama zaten Gabriel Garcia'nın eserleri onun yazış şekli dünyadan ruhumuzu uzaklaştırışı her zaman büyülüdür.
Hikayeye ilk başladığımda bu yüzden büyük beklentilerle başladım. Ana karakterimiz aşık mı takıntılı mi olduğu belli olmayan bir adam. Bana kalırsa takıntısı tüm ruhunu ele geçirmiş ve bir aşk sanrısı içinde fakat o öyle düşünmüyor olmalı. Ana kadın karakterinize bir ilişki içinde oluyor ve ana karakterimiz onu daha sonra bırakıyor.Bundan sonra yılları daima onu hayal etmekle ve istemekle geçiyor.Tabi cinsel anlamda bir çok kadınla olmakla beraber hep aynı kadına dönüyor. Unutabilir miydi isteseydi evet unutabilirdi ama bunu yapabilecek biri değildi karakter ruhu birine onu delicesine sevecek ve onunla sonsuza kadar kalacak birini arıyordu gelip geçen herkes onda iz bıraktı bedenleri buluştu fakat daima ilk aşkına özlem duydu. Cinsel anlamda tatminlikte aradı aşkı unutabilmek için ama unutamadı. Takıntı ve aşk kıyılarında yüzdüren bir hikaye. Gabriel Garcia 'dan daha azını bekleyemezdim. Her açıdan ne kadar yaşlı olursak olalım ruhumuzun her daim aşka aşık olduğunu da gösteriyor. Okuduğuma sevindiğim kitaplardan biri. İyi okumalar dilerim
------Spoiler İÇEREBİLİR------
Roman, Catherine de Medici'nin hükümdarlığı döneminde Fransa'nın politik ve toplumsal atmosferine odaklanır. Catherine de Medici, sarayındaki şaşaalı balolarla ünlüdür ve kitap bu balolardan birinin etrafında dönmektedir. Romanın ana karakteri ise kraliçenin oğlu olan Marguerite de Valois'dir. Marguerite, çalkantılı bir dönemde büyürken saray entrikalarının içinde sıkışıp kalmış bir prenstir.
"Dansa Davet", tarihi detayları ve gerçek karakterlerin yanı sıra Teulé'nin kurgusal dokunuşlarıyla da dikkat çeker. Kitap, zengin bir dil ve canlı betimlemelerle doludur, okuyucuyu 16. yüzyıl Fransa'sının göz kamaştırıcı dünyasına taşır. Teulé, tarihi olayları ve karakterleri ustalıkla işleyerek gerçekçi bir atmosfer yaratırken, romanın akıcı ve sürükleyici bir kurgusu da vardır.
"Dansa Davet", sadece saray entrikalarını ve politik manipülasyonları ele almaz, aynı zamanda aşk, ihanet ve intikam gibi evrensel temaları da keşfeder. Karakterlerin derinlikli portreleri ve karmaşık ilişkileri, romanın duygusal derinliğini artırır ve okuyucuyu hikayenin içine çeker.
Jean Teulé, "Dansa Davet" ile tarihi bir olayı ve dönemi büyüleyici bir şekilde canlandırarak okuyuculara benzersiz bir deneyim sunar. Kitap, tarih severler ve tarihî kurgu sevenler için ilgi çekici bir okuma seçeneği olabilir.
Ah bedbaht...bahtsız Ahmet Cemilim...
!!!dikkat spoiler içerebilir!!!
Kitabı büyük bir hevesle okumaya başladığım ilk günü hatırlıyorum da, hiç pişman olmadım bitirince de. Sevgili Ahmet Cemil, onun hisleri, düşünceleri, duyguları, hayalleri...kitabın ilk sayfalarında o kadar güzel kaleme alınmış ki...ve biricik arkadaşı Hüseyin Nazmi ile olan tezatlığı...
Bu kitapta sadece bir aşk
Kralseçen günlükleri 1
Dikkat bu gönderi spoiler içerebilir!!!
Bir kişi düşünün öyle olağanüstü güçlere sahip olsun ki tüm krallıklar onu yanında görmek istesin. Yalanı doğrudan ayırt eden, görünmez olan, ateş üfleyen ve daha nice muazzam güç. Ve bu güçlere sahip kişi sadece ikiyüz yılda bir ortaya çıkıyor. Haliyle tüm krallıklar peşinde. Bu kişiye kralseçen
Bir yazarın gözden düşüşü...
Aşk Hipotezi ile kalemine aşık olduğum ve ne yazsa okurum dediğim yazarlar kategorisine giren Ali Hazelwood artık yazmasın bence. Beyindeki Aşk kitabını ilk kitabı kadar olmasa da yine de sevmiştim. Sonra Aynı Çatı Altında kitabını ilk elime aldığımda 160 sayfa olması nedeniyle hayal kırıklığına uğramıştım ve sadece ana karakterleri okumaktan
