Yaşar Kemal ne kadar bizden, ne kadar içten, ne kadar yurdum özünden bir usta, anlatmakta aciz kalıyorum.
Halkın tepesinde bir baş, baştan bezmiş bir halk... Hep tanıdık hep içimizden hikaye ve duygular.
Sembolik olarak halkı yöneten kişi Mahmut Han'ın kızı Gülbahar ile halktan biri olan Ahmet'in sevdasının göle atılan taş gibi dalga
İbn Arabî, Tercümanü’l Eşvak (Arzuların Tercümanı) kitabındaki şiirleri Makâm-ı İbrahim imâmı Şeyh Ebu Şuca’nın kızı Nizâm için Mekke’de yazmaya başlamıştır. Her ne kadar bu şiirler Nizam’a yazılmış gibi gözükse de şiirlerin bütünü simgesel olup ilahi aşkı anlatır. Bu simgeleri çözemeyen ve şiirlerde geçen Nizâm ismine takılan bazı kişiler kitapta
Öykü seçkinin ilk sayfasında “Bu seçkiyi Türk sinemasının yönetmen, senarist, sanatçı ve emekçilerine ithaf ediyoruz,” ifadesi yer alıyor. İzleyen sayfadaki giriş metninde televizyonda (sınalgıda) yayınlanan yerli bilimkurgu ve düşsel kurgu yapımları sıralanırken Türk'ün Uzayla İmtihanı (2012), Gorbi (2019) ve İyi Aile Robotu (2002)
Kitabı okumadan önce yazarımız; "Charles Dickens"i daha iyi tanımak adına Stefan Zweigin kaleme aldığı "Üç Büyük Usta" eseri ile hikayede bahsi geçen Fransız Devrimini daha iyi anlamak adına da "Maria Antoniette" eserini okumanızı tavsiye ederim.
Tabi bu eserleri okumadan da kitap okunabilir sonuçta bu eserler ölçüt değildir, sadece eseri daha iyi anlamak adına tavsiye niteliğindedir.
İki şehir; Londra ve Paris
Londra; güzel günlerin yaşandığı umutların başladığı şehir
Paris; acının zirvesi, en dibinde dibi, umutların bittiği şehir
Kitabı ilk okumaya başladığınız da nereye varacağınızı kestirmek zor olduğu için başlangıçta bir muamma içindesiniz fakat sonlara doğru kitabı bir solukta bitirmek için can atarsınız.
Olayların asıl bağlayıcı noktası Fransız Devrimi öncesi ve sonrası.
Devrimin ezilmiş halka vaat ettiklerinin tersi asıl amacı dışına çıkması ve adalet terazisinin tamamen bozulmasının derin etkilerini göreceğiniz bu eserde aşkı, sevgiyi ve fedakarlığı da hissedeceksiniz .
İyi okumalar...
"Sen merdivenin ilk basamaklarındasın, Allah'ın aşkına ulaşmak için insanın aşkını öğreniyorsun. Külli aşka ulaşmak için, cüzi olanı yaşıyorsun. Yaşamadan aşkı nasıl bileceksin ?"
Sevginin içinde boğulmak ister mi bir insan...
Yada bir roman karakterinin ta kendisi olup yine öyle köpek gibi sevilmek ister mi...
İster sanırım....isterdim...
serinin ikincisinde Gülfem ve Savaş artık aşklarını daha fazla saklayamayacaklarını anlayıp ailelerini durumu izah etmiştir.
Yıllarca tek bir aile gibi yaşamış olan insanlar bu bağ ile yeniden daha da kuvvetleneceğini zanneder iken patlayan bir bomba ile her şey tepe taklak olur..
Ve zaman geçer Gülfem aldığı yaralar ile sessizliğe mahkum olur .Hayatını kaldığı yerden ucundan tutmaya çalıştığı an Savaş yeniden karşısına çıkar..
Peki neden kaçıp gitmişti?
Aşk uğruna canını verebilecekken nasıl vaz geçmişti..
Vatan mı yoksa sevdasını daha ağır basıyordu
Sonra Efsun ve Levent onların aşkı tam bir muamma.. Hiç anlatasım yok ama bu seri de sanırım en çok Levent'e uyuz oldum benHa bir de Mahir diye bi gıcık karakterimiz var istenmeyen ot misali hep Gülfem'in dibinde bitiyor..
Bir de bu kitapta Müge ve Kaan'ı daha çok sevdim sanırım... Onları daha fazla okumak istedim. En sevdiğim kısmada değineyim bi kız isteme mevzusu var ki odanın bir köşesinde sandalyeme kurulup olanı biteni izlemeyi öyle çok istedim kiSavaşın sevdasına düşkünlüğü gözlerimi yaşartacak seviyedeydi.. Kitabın sonu bizi yeni bir merak dalgasına çekerken asıl heyecanlı kısımların yaklaştığını hissediyorum..
İsimsiz telefonların sebebini öğrenmek için sanırım fazla bekleyemeyeceğim...Umarım çok spoi vermemişimdir. Uzun zamandır böyle akıcı bir mahalle kurgusu okumamışım ondandır
KİTAP TAVSİYEM
Ati'nin İnsanları
Alıntılar
_Ne harabiyim,ne harabatiyim,Kökü mâzide olan âtîyim... Yahya Kemal
_Yaşarken var olan sınırlar,yazarken yoktur,Hayal ettiğimiz her şey elimizin altındadır...
_Kaderini değiştirmeye çalışma sadece doğru kararlar al çünkü o zaman kaderinin kendiliğinden değiştiğini göreceksin...
_Zaman,hep
-Bende hiç şans yok, şansımı s...
-Olum bunun şansla, kaderle alakası yok.
Diyerek, biten ya da aksi giden bir ilişkiye dair yaptıkları sohbetler. Konu M..B.. olunca sohbet sayılmaz aslında, çünkü bildiğimiz anlamda bir sohbet süprizlere açık olmalı, şaşırtmalı, bilmediğimiz bir şeyden,bir olaydan bahsetmeli ya da bizde merak uyandırmalı ve
Büyük İskender'in aşçısıyla yaşadığı aşkı aşçının gözünden anlatılan henüz yeni sayılabilecek bir eser. Yazarın okuduğum ilk kitabı, ben beğendiğimi rahatlıkla söyleyebilirim, yer yer diyaloglarda karışmalar yaşasam da okurken keyif aldığım bir eser oldu. Büyük iskender babası 2.Filip öldürüldükten sonra 20'li yaşlarda tahta çıktı, Girdiği büyük çaplı savaşlarda Lübnan, Ürdün, İsrail, Mısır'ı egemenliği altına aldı. İleriki yaşlarında Irak, İran, Afganistan gibi büyük toprakları fethetti. Kitapta ise Büyük İskender’in son yıllarına dair bilinmeyenlerin anlatıldığı müthiş bir aşk hikayesi var. İskender nasıl öldü? Bir var sayıma göre İskender sıtmadan öldü ölümünden birkaç hafta önce sıtmanın salgın olduğu Fırat deltasında bir yolculuk yapmıştı. Başkta tıpçılar sıtmanın lösemiye dönüştüğünü ve İskender'i öldürenin bu olduğunu düşünüyorlardı. İskender aşçısı tarafından öldürülmesi konusu bir muamma. En tuhafı böyle büyük bir imparatorun mezarının yerinin hala bilinmemesi çok ilginç.
İlk Aşk, hüsranla biten hazin bir aşkın öyküsüdür. Öykünün başkahramanı Vladimir Petroviç aşkla, aslında geç sayılabilecek bir yaşta, 16 yaşında tanışır.
Vladimir, benzerine pek çok Rus romanında kolaylıkla karşılaşacağımız o aşina kibar Rus ailelerinden biri olan Petroviçlerin biricik oğludur. Yaşı geçkin ve bedbaht annesi, hatırı sayılır