Bir efsaneydi onların yaşamı , aşkı , dostluğu , sadakatleri , gelenek görenekleri .
Bir dağın sırtından yamacına kurulmuş hayallerin ışığında bir yolculuktu .
Bir atın gelip Ahmet`in evinin önünde durması ve gitmemesi ile başladı hikayeleri . Belki bir aşk hikayesi okuyor gibi ilerledi kitap ama aslında aşk içinde sadece küçük bir bölüm gibi
O yıldızlı geceden
O minare kuşlarından
O lacivert gökyüzünden
Haber ver
Ya sen gel ya kokunu gönder
Kırılsa nedamet orta yerinden
Uzaklara düşse bu hakir dünya
_Kanatsız uçmaya kalkışma!
_Ham, pişkinin halinden anlamaz; öyle ise söz kısa kesilmelidir vesselâm.
_O, kırmızı güldür, sen ona kan deme. O, akıl sarhoşudur, sen ona deli adı takma!
_Hakiki olan vaadleri gönül kabul eder; içten gelmeyen vaadler ise insanı ıstıraba sokar. Kerem ehlinin vaadleri görünen hazinedir; ehil olmayanların vaadleri ise
Sırlarla dolu, esrarlı bir muamma bu kitap.
Nobel Edebiyat Ödüllü yazarımızın 5 yılda yazdığı “Kara Kitap”, kırka yakın dile çevrilmiştir. Sonsöz’de, Orhan Pamuk, romanı yazdıkça sonunun gelmemesi ve kitabın kahramanı Galip gibi tuhaf bir mutsuzluk duygusuyla eve kapanmasına değiniyor. Bu mutsuzluk Galip’in hüznüne benzemiyor, hayır, yazarımız
Nicolas Truong ve Alain Badiou'nun halka açık bir söyleşisinden-karşılaşma mi demeliyim?- derlenen küçük bir kitap. Aşk üzerine bugüne değin zilyon şey yazılıp söylenmiş olsa da hala ortak bir uzlasiya varilabilmis değil. Aslında Aşk'ı bu denli güzel ve çekici kılan belki de içinde taşıdığı bu muamma, belirsizlik ve değişkenlik halidir. Her neyse... Ben Badiou'nun "iki'nin sahnesi" tabirini oldukça sevdim. Bir olma ve ötekinde erime hali yerine aşkı ikili bir yasantiya, sahneye uygun goren Badiou, Aşk yaşantısını aşkın halden koparip içkin bir halde olumluyor. Bununla birlikte kitabın içerisinde aşkın sanatla, felsefeyle, siyasetle ilişkilerini ve kiyaslarini da bulabiliyoruz. Oldukça keyifli ve düşündürücü bir sohbetin ortasında durup, gorunmez katılımcı olarak üçüncü'nün yerini alabilirsiniz.
Ölmüş tenüme aşkı anun ruh değül mi
Gamzesi ile dil dahi mecrûh değül mi
Aşkiyle kavuştu gönlüm yoluna anın
Aşk ile kahılan kapu meftuh değül mi
Kirpiğü ne kılduğunı sen sanma muamma
Gönülde anun yâresi meşrûh değül mi
Kafkasya'dan Osmanlı topraklarına sürülen binlerin içinde önce kardeşini, sonra annesini kaybeden küçük bir kız çocuğu Feride.
Teyzesi ile bir başlarına yaşam mücadelesi ile geçen yıllar. İki odalı kerpiç bir evde, keder içinde büyüyen Feride.
17'sin de Bursa da bulunan Şeyh Nafiz Efendi'ye eş olarak gönderilen Feride. Gözyaşları ile geldiği şehirde, hanımı olacağı konakta yaşayacakları muamma.
Şeyh Nafiz ; bilgili, merhametli, yüce gönüllü bir zat. Tüm şehir halkı tarafından sevilen, saygı duyulan bir Âlim. Şeyhin kerameti kendinden menkul.
Dergâh ile aynı bahçede bulunan konak ve erenlerin kabirleri. Sırlar ve gizem...
Leman'a anne olacağı seneler öncesinde belirlenmiş Feride'nin.
Ama aşkı arıyor Feride, hangi aşkın ateşinde yanacağını bilmese de...
Eşref ;Şeyh Nafiz'in öğrencisi ; gök gözlü yaşlı kadının verdiği emaneti sol göğsünün üstünde saklayan, emanetin sahibini bulmak için yollara düşen Eşref.
Arayan Eşref...
Aşkın ateşi ile yanan Feride ve Eşref.
Savaş, kan ve ölüm...
Emanet edilen sırlar.
Sırbende'de muhafaza edilen gizem.
Ezeli Ervah da yazılan kaderler.
Yaşanması gerekenler.
Öyle güzel bir kitap okudum ki, anlatmaya kelimelerim yetersiz kalıyor, gözyaşlarıma engel olamadığım muazzam bir hikâye.
Sevgili @ozlembinel efsane bir eser ortaya çıkarmış.
Sırbende, biter bitmez hemen Ayışığım 'a başladım.
Aşkın hallerini tefekkür ettiren bu şahane eser can-ı gönülden tavsiyemdir sevgili kitap dostlarım.
✯
Sevginin¸ insanı tam olarak hükmü altına alması ve muhabbetin en üst derecesi AŞK’tır.
Karşı cinse olan aşkı mecazî aşk' olarak değerlendirir sûfiler.
Ömürlerini¸ maddî-manevî her türlü engeli aşarak ilahî aşk'a yani Allah aşkı'na ulaşabilmek harcamışlardır.
Hani Yunus der ya ;
"Âşık kişi miskin gerek
Yol içinde teslim
aşkın ne demek olduğunu hâlen anlayabilmiş değilim. bir anda karşınıza çıkıp her şeyiniz olan mı, yine bir anda karşınıza çıkıp "her şey"iniz olan hayatı kurmanıza yardımcı olan mı?
sanırım bunu henüz anlayabilecek noktada değilim.
3 kez okudum bu kitabı. sabahattin ali kadar aşkın insanı görmedim. ne raif efendi öyle, ne de maria. bu adamın yeri ciddiyim çok farklı bende.
kitap hakkında bir şeyler anlatma noktasını geçtik sanki. yoldan geçen 10 insandan 8'i okumuştur bu kitabı. (şayet okumadıysa şiddetle tavsiye ediyorum!) yalnızca üzerimde bıraktığı tesiri konuşabilirim o kadar.
bu kitap ne kadar okursam okuyayım bana aşkı öğretmeyecek. benim için aşk bu değil sanki. gerçi, benim için aşk nedir? o da bir muamma..
Yaşar Kemal ne kadar bizden, ne kadar içten, ne kadar yurdum özünden bir usta, anlatmakta aciz kalıyorum.
Halkın tepesinde bir baş, baştan bezmiş bir halk... Hep tanıdık hep içimizden hikaye ve duygular.
Sembolik olarak halkı yöneten kişi Mahmut Han'ın kızı Gülbahar ile halktan biri olan Ahmet'in sevdasının göle atılan taş gibi dalga
İbn Arabî, Tercümanü’l Eşvak (Arzuların Tercümanı) kitabındaki şiirleri Makâm-ı İbrahim imâmı Şeyh Ebu Şuca’nın kızı Nizâm için Mekke’de yazmaya başlamıştır. Her ne kadar bu şiirler Nizam’a yazılmış gibi gözükse de şiirlerin bütünü simgesel olup ilahi aşkı anlatır. Bu simgeleri çözemeyen ve şiirlerde geçen Nizâm ismine takılan bazı kişiler kitapta
Öykü seçkinin ilk sayfasında “Bu seçkiyi Türk sinemasının yönetmen, senarist, sanatçı ve emekçilerine ithaf ediyoruz,” ifadesi yer alıyor. İzleyen sayfadaki giriş metninde televizyonda (sınalgıda) yayınlanan yerli bilimkurgu ve düşsel kurgu yapımları sıralanırken Türk'ün Uzayla İmtihanı (2012), Gorbi (2019) ve İyi Aile Robotu (2002)
Kitabı okumadan önce yazarımız; "Charles Dickens"i daha iyi tanımak adına Stefan Zweigin kaleme aldığı "Üç Büyük Usta" eseri ile hikayede bahsi geçen Fransız Devrimini daha iyi anlamak adına da "Maria Antoniette" eserini okumanızı tavsiye ederim.
Tabi bu eserleri okumadan da kitap okunabilir sonuçta bu eserler ölçüt değildir, sadece eseri daha iyi anlamak adına tavsiye niteliğindedir.
İki şehir; Londra ve Paris
Londra; güzel günlerin yaşandığı umutların başladığı şehir
Paris; acının zirvesi, en dibinde dibi, umutların bittiği şehir
Kitabı ilk okumaya başladığınız da nereye varacağınızı kestirmek zor olduğu için başlangıçta bir muamma içindesiniz fakat sonlara doğru kitabı bir solukta bitirmek için can atarsınız.
Olayların asıl bağlayıcı noktası Fransız Devrimi öncesi ve sonrası.
Devrimin ezilmiş halka vaat ettiklerinin tersi asıl amacı dışına çıkması ve adalet terazisinin tamamen bozulmasının derin etkilerini göreceğiniz bu eserde aşkı, sevgiyi ve fedakarlığı da hissedeceksiniz .
İyi okumalar...
"Sen merdivenin ilk basamaklarındasın, Allah'ın aşkına ulaşmak için insanın aşkını öğreniyorsun. Külli aşka ulaşmak için, cüzi olanı yaşıyorsun. Yaşamadan aşkı nasıl bileceksin ?"