Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Selamlar
Severek ve keyifle okuduğum bir kitaptı.
Bir delikanlı daha doğmadan babası tarafından askere yazdırılıyor ; evet ben de şaşırdım . Bu delikanlının adı ise Pyotr Andreviç dir.
Puşkin in bu güzel eseri kolay okunuyor ve hızlı ilerliyor .Konusu ise savaş ve aşk adı altında toplanabilir ; klasik bir aşk hikayesi gibi görünse de aslın da farklı mesajlar ile gerçek sevginin tarifi dedirtiyor. Öte yandan sahte çar ve Andreviç in arasında ki diyaloglar ; iki düşman ama bir kürk nedeni ile vefanın olayın şeklini değiştirmesi.
Ben severek okudum kısa ve keyifli bu kitabı tavsiye ediyorum
Çağın görmezden geldiği basit incelikleri hatırlatan bir şiir mangası
Çizgi roman dünyâsında manganın konumu çeşitli sebeplerle şahsına münhasırlaşmış durumda. Bir arketipten bile söz edilebilir: Olabildiğince yüksek oranda aksiyon, mümkünse fantastik, alabildiği kadar şiddet içerikli, mücâdele temelli ve sâir özellikleri içeren Japon yazar-çizer takımının çizgi romanlarına manga denir. Ha bir de lütfen sağdan sola
Mc Ewan'ın okuduğum kitapları arasına ilk sıralardan giriş yaptı, çok iyiydi çok! 1982'de İngiltere'deyiz ama İngiltere bildiğimiz İngiltere değil. Falkland Savaşı kaybedilmiş, ekonomik krizle boğuşan, işçi eylemleri ile fokurdayan, Tatcher'in seçimi kaybettiği,Benn'in başbakan olduğu çalkantılı bir İngiltere, alternatif
Sabahattin Ali'nin "Kürk Mantolu Madonna" kitabını bilmeyen yoktur sanırım. Çoğunluk okumuştur ya da konusuna dair az çok bilgisi vardır.
Yazarın en etkileyici romanlarının başında gelir Kürk Mantolu Madonna. 1943 yılında yazılan romanda Sabahattin Ali, Raif Bey ve Maria Puder'in tertemiz, saf aşkını anlatır. Ama Raif Bey'in kişiliği ve ruhsal çözümlemeleri en az yaşadığı aşk kadar etkileyicidir.
@bambiburcin de işte bu etkileyici kadın karakteri ele almış ve Puder ile sohbet ediyormuşçasına , soru cevap şeklinde bu kitabı yani ; Maria Puder Olmak, kitabını yazmış.
Puder ; hem yaşadığı dönem , hem de günümüz için sıradışı bir karakter bence, Maria Puder, küçük yaştan itibaren annesinin bakımını da yüklenen, eril ve cinsiyetçi hegemonyayı reddeden, itaat etmeyen, yalnız başına karar alabilen bir kadın.
Burçin Hanım kitabında Maria Puder'e kendini anlatma şansı vermiş gibi. Öylesine sıcak, samimi bir sohbete tanık olup tüm açık yüreklilikleri ile sohbet eden iki kadının sohbetini dinler gibi....
Hazırlayın çayınızı, kahvenizi buyrun Maria Puder ve Burçin Orhon sohbetine.
Aşk; biriyle yaşamak değildi aslında. Yaşamaya başlamaktı. Nefes aldığını hissetmek, yaşadığı yüzlerce günü bir güne feda edebilmekti. Sadece onun varlığıyla var olabilmekti. O bütün duyguların karışımı, sayrılı sancı. İstemekti Maria Puder'e göre. Bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek. Aşk bu istemekti. Mukavemet edilemez bir istek! O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey.
Şimdi bu analizde aşkı anlatmam gerekiyor. Sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu, insanların nerelerine dokunduğunu söylemem gerekiyor. Bilmem ki adına aşk dediklerinin tarifi olur mu olursa adı aşk olur mu? Bilmem ki insanlar ilk nereleri ile neleri ve bir insan da nereleri severler.
Ben kendimden yola çıkarak anlatmak isterim. __Benim
AŞKIN SEZGİSEL ÇARPANLARI
SABRİYE NİŞANCI
245 SAYFA
Siz hiç aldatıldınız mı?
Aldatılmanın acısının nasıl bir his olduğunu biliyor musunuz?
İhanetin nasıl yaktığını bütün bedeninizde, bütün benliğinizde hissettiniz mi?
Sevdiğiniz adamın sevgisini çalan kadını öldürmek istediniz mi?
İhaneti bile bile, öylece durup beklediniz mi?
Kelimeleriniz
"Serenad für Nadia"
"Adil olanın peşinden gidilmesi doğrudur, en güçlünün peşinden gidilmesi ise kaçınılmazdır. Gücü olmayan adalet acizdir; adaleti olmayan güç ise zalim."
Her şey 2001 yılının şubat ayında soğuk bir günde İstanbul Üniversitesi'nde halkla ilişkiler görevini yürüten Maya Duran'ın, ABD'den gelen Alman asıllı Profesör Maximilian Wagner'i karşılaşmasıyla başlar.
Wagnerin 60 yıllık dokunakli bir aşk hikayesi ile karşılaşıp Maya Duran'ın da dünya tarihine ve kendi ailesine ilişkin birtakım sırları da ögrenir..
Uzun yıllar süren bir aşkın arkasında yaşanan toplumsal ve tarihsel öğeleri de bulunduruyor. Prof. Max ve Maya'nın hayatlarının kesişmesi eşsiz satırlara neden oluyor. Tarifi olmayan yılların süregeldiği bir aşkı okurken bir yandan da gerçekten yaşanılan Nazi Almanyası, kristal gece, Mavi Alay, Struma olayı, hakkında bilgi ediniyorsunuz.
Aşk
Elif Şafak'ın okuduğum en iyi kitaplarından biridir. Aşkın başka bir tarifi ve müthiş iki zaman arasında geçişler olmuş . 40 yaşında amerikalı bir ev hanımın yeni işe girip görevi olan okuduğu yeni bir yazarın ilk kitabının hikayesinde kendini bulması ve devam eden güzel bir kitap olmuş.
"Ne ki, kaçış yalnızca bir uzaklaşma değil, bir varıştır aynı zamanda."
İç içe geçmiş iki trajedi. Normların dışına çıkan türden bir aşk ve tarihin görebileceği en korkunç türden bir suç. Kendisinden yaşça büyük bir kadınla aşk yaşayan bir oğlan çocuğu, aynı zamanda en sevdiği noktadan, en büyük zaafından, büyük bir hesaplaşmayı yaşamak
“Büyü Bozumu”
@tubaayseozgur ‘ün ilk romanı Büyü Bozumu. Ayrıca yazarın kalemi ile tanışma kitabım oldu. 95 sayfalık kısa bir kitap ama büyülü kurgusu,masalsı dili ile sizi başka bir dünyanın içine çekiyor. Ve hemen okuyup bitiveriyorsunuz.
Çocukken okuduğumuz masal kitaplarının benzerini bu yaşlarda okumak nostaljik anlar yaşattı.
Kitap başlarken ana karakter Yaz'ın dünyasına gidiyoruz. Daha sonra gelen bölümlerde Yaz’ın büyük büyük ninelerinin hikayelerini okuyoruz. Nesilden nesle beş kadını (Ayşe, Hediye, Gün, Esma, Yaz) etkileyen büyünün gizemini çözmeye çalışıyoruz.
Yaz’ın annesi onu doğurduğu gün ölüyor. Yaz’ı ninesi büyütüyor. Babası var ama o arada gelip gidiyor. Bu gelip gitmelerin sonuncusunda ise Yaz’ın ninesiyle tartışıp bir daha kızını görmeye gelmiyor.
Yaz, sabahları erkenden uyanıp büyük büyük ninesinin tarifi olan aşk çayı ve aşk kurabiyesini yapar. Bu yaşadıkları kasabada sabahların vazgeçilmez geleneğidir. Bütün kasaba sabahları bu çay ve kurabiyenin kokusuyla doludur adeta.
Yaz yirmi bir yaşına yaklaşırken ninesi onu karşısına alıp ilk kez geçmişi anlatmaya başlar. Yaz’ın tüm gerçekleri bilmesini ister. Ailenin kadınlarını etkileyen laneti ve sevgiyi nefrete döndüren olayları öğrenip bu kaderi değiştirmek için yardımcı olabilecek kahin Sarı Kadın’a gitmesi gerektiğini söyler…
Yaz’ı bu garip ve zorlu yolculukta neler bekliyordur?
Yaz’ın doğduğu gün olanlar ne anlama geliyordur?
Yaz, büyük büyük ninesi olan Ayşe’nin hayallerinin kötü sonuçlarını değiştirilebilecek midir?
Ankara Mahpusu
Bu kitabı ikinci kez okuyorum, ama sanki ilk kez okuyormuşum gibi soluksuz okudum.
Suat Derviş Türk edebiyatında toplumcu gerçekçi bir kadın yazar olarak yer almaktadır. Ankara Mahpusu ise 1957 yılında Fransa'da yayımlanmış ilk Türk roman. Türkiye'de ilk kez 1968 yılında yayımlanmış ve 18 dile çevrilen bir roman olma özelliğini
Rahman ve Rahim olan Allah’ın (c.c.) adıyla. O’nun (c.c.) adıyla başlayan hiçbir şey ile O’nun (c.c.) hakkında söz edilemez. O (c.c.) birdir.
“De ki: O Allah Birdir.” (İhlâs/1)
O (c.c.) bana, sana, herkese; her kim olursa olsun ona şah damarımdan daha yakındır.
“Biz ona şah damarından daha yakınız.” (Kaf/16)
Ayetler, hadisler, islam alimlerinden örneklerle islam nasıl yaşanır sorusunun cevabını yalın bir dille aktarmış yazar bizlere ayrıca faydalı bilgilerlede okuru bilgilendiriyor. Ben severek okudum herkese tavsiye ederim.
Ve sizi Elizabeth Zott ile tanıştırmak istiyorum.
1960'lı yıllarda, zamanın kadın tanımının dışında sıradışı bir kadın...
Biliminsanı, kimyager Elizabeth Zott...
Hastings Araştırma Enstitüsü'nde, tamamı erkeklerden oluşan bir ekip ile çalışan, üstelik kadının yerinin evi olduğunu, ev işlerinin ve çocuk doğurmanın onları büyütmenin
Hoşçakal Maya, Hoşçakal Max, Hoşçakal Nadia
Serenad, sıradanlığın ötesine geçen, derinlikli bir düşünce yolculuğuna çıkaran, okuyucunun ruhunu sarsan bir başyapıt.
Serenad, geçmişle bugünü ustaca bir kurguyla birleştiren, okuyucuyu içine çeken, sizi şaşırtıp yeni ufuklar keşfettiren, bir çırpıda okurken derinden etkileyen bir serüven.
Sayfalar arasında yolculuk yaparken, duygusal bir dansa adım atan okuyucuyu tüyler ürpertici bir deneyim bekliyor. Bu eser, günümüz Türkiye'sinin modern çağının karmaşasında kaybolmuş bir anne olan Maya Duran'ın etkileyici hikayesini özgün bir şekilde aktarıyor aslında. Maya, kendi kendine ayakta durmaya çalışan, sadece kariyerine değil, hayatının her alanına hükmetmeye çalışan bir kadın. Ancak beklenmedik bir buluşma, yaşlı bir bilge olan profesör Maxmillian Wagner ile yolu kesiştiğinde, hayatının akışı umulmadık bir şekilde değişiyor. İki farklı dünyanın insanının arasında ortaya çıkan bu buluşma, geçmişin gizemli koridorlarına yolculuğa davet ediyor okurları. Maya'nın hayatının kontrolünü çoktan yitirdiği gerçeği, her sayfada daha da belirginleşiyor. Çocuğuyla yaşadığı çekişmeler, yalnızlığı, kendi içindeki karmaşa ve geçmişiyle yüzleşme süreci, okuyucunun kalbine dokunan bir serüven halini alıyor zamanla. Aslında Maya, içinde bulunduğu karmaşık dünyada dengeyi sağlamaya çalışırken, profesörün geçmişinin tozlu sayfalarında dolaşırken, aynı zamanda kendi iç yolculuğuna çıkıyor. Ve insan tarifi olmayan yılların süregeldiği bir aşkı okurken, "Bu ne harikulade bir aşk", demekten kendini alamıyor.
Hayatınızda hep güzel kitaplar olması dileğiyle...