Aslı ile Kerem aşkında, Kerem Aslı'ya ulaşmak için bir çok bedel ödemiş ve Aslı'ya ulaşmış ama Kerem, Aslı 'ya ulaşana kadar Aslı'ya olan hasret Kerim'i binlece defa becermiş!...
Böyle durumlarda; kadınlar hep erkeği beceriyor!...
Özdemir Asaf'in dedigi gibi...
"Ne zaman imkansızı seversen, işte o zaman gerçek seversin."
Sevginin belki de gerçek anlamı imkansızlıktır.
Bu anlamı bile bile yola çıkmalı insan.Çünkü birine kavuşmak umuduyla yalnızca sevilmez. Ona dair bütün
imkansızlığı da beraberinde göze alıp öyle sevebilmeli
insan.Hem sevginin yarasi olmuş olmasaydı, manası hiç bu kadar derin olur muydu?Leyla'lar, Asli'lar, Kerem'ler, Menun'lar ve daha örnek sayabileceğim onlarca insan olmuş olmasa, aşkın bu denli büyük ve uğrunda bir çok şeyi göze alabilecek kadar cesur olduğunu belki de hiç bir zaman idrak edemeyecektik.Zira sevgi, cesur olmayı gerektirir. Dahası çaba...Ama bazen de ne kadar çabalarsan çabala olmuyor. Sonra mı?İmkansızlığı sevmeyi öğreniyorsun.Kalbinde derin bir yara ile yaşamayı...
Eskiden iyi meslekti doktorluk,
Şimdinin modası mühendislik.
Sana bir şey söyleyeyim mi?
İyi meslek yoktur.
Mesleğini iyi yapan insanlar var,
Kerem ile Aslı'nın aşkı birinci.
Leyla ile Mecnunun ki ondan sonra,
Sana bir şey söyleyeyim mi?
Büyük aşk yoktur!
Aşklarını büyütebilen insanlar var mı?
İstediğini yap,
Çok geç kalmadan,
Daha güç olmadan,
İstediğini yap,
Her şey bitmeden...
İnsan ne kadar çok yaşarsa yaşasın, sonunda bu yalan dünyadan ayrılıp gidecekti. Yaşanılan bu yalan ve ölümlü dünyada bir iz bırakamamak, unutulmak ne acı bir şeydi.
Bugün e düşen kitap:
EFELYA
// Mehmet Binboğa
Mühür Yayınları, İstanbul, Eylül 2020
**
" bir ilkokul bahçesidir gözlerin
çocuklar teneffüste..."
Şiirleri ve mizahi öyküleriyle tanıdığımız Mehmet Binboğa' nın ilk romanı Efelya, adından da anlaşılacağı üzere, modern zamanların gizemli ve düşsel bir aşk öyküsünü konu alıyor. Bir nevi çağdaş Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı' sını buluyorsunuz satırlar arasında.
Gittikçe yalnızlaşan günümüz insanının, imkansız bir aşka sığınmasını destansı bir dille anlatmış Mehmet Binboğa. Yalın ve şiirsel dili, okuru sıkmayacak kadar uzun cümleler ve zaman zaman şiirlerle, zaman zaman ince bir mizahla bezediği sayfaları romanı daha da okunası kılıyor.
Eskişehir ve İtalya betimlemeleriyle bir şehri ve bir ülkeyi okuruna ilk kez ya da yeniden gezdirerek, hem zamana hem de mekana rehberlik ediyor Mehmet Binboğa. Belli ki yayımlanmak üzere olan bu dizinin ikinci kitabı; "Şiirkentin Nar Çiçeği" ni de aynı ilgi ve heyecanla okuyacağım.
Kitaptan notlar:
"... Bana bak Ferhat, kafamı kızdırma; kalkar giderim! Yahu ben o kahvaltıları on yıldır hazırlamaktan bıktığım için sana aşık oldum; belki bu hayatta başka bir yaşam, başka bir ruh var sandım. Ne bileyim başka bir iklim mümkündür diye şiirlerinin peşinden sana kadar geldim. Bizim geleceğimiz yok anla artık ve "an" ı yaşa! Yok öyle kahvaltı sofraları, eşli dostlu misafirler, sanat edebiyat sohbetleri.. Unut sen bunları, öyle hayaller de kurma lütfen.. "
Bir görüşte âşık olunan,gönüllere sızı bırakan, ateşlerle insanı yakan,hayaller ile gezdiren, insanı adeta canından bezdiren aşk, her zaman hangi kulun başına geldiyse onun belası olmuştur. Kimini öldürmüş, Kimini bedbaht eylemiştir...
Hanım hanımcık ol, böyle denecek Leylâ'ya. Ve o da öyle olacak. Çöle düşen Mecnun, Leylâ değil. Leylâ ağlamak için bile bahane bulmak zorunda. Ben öyle miyim ya?
Şirin'in bahtına düşen, uğrunda dağlar delinen olmak olacak, dağları delen değil. Suyu bulmak Ferhâd'ın bahtı.
Aslı, en fazla bir âh, felekleri tutuştursa da. Açılıp kapanan düğme Aslı boyundan ayağa. Yanıp küle dönmek Kerem'in hakkı olacak.
Ben Aslı gibi miyim ya?
Aşıkların çoğu ya sevgilisi yolunda iyice pişmiş ve sevdiğinin mezarı üzerinde ölmüş* ya kendisini öldürmüş** ya da yanmıştır.***
*Leyla ile Mecnun
**Ferhat ile Şirin
***Kerem ile Aslı
Bizim halk hikâyemiz Kerem ile Aslı'da da Kerem'in, sonunda onu yakıp kül edecek sevdası, bu yöntemle anlatılır; Kerem duyar ki Aslı'nın babası diş çekiyormuş. Aslı'nın yüzünü bir an da olsa görebilmek için Kerem gidip otuz iki sağlam dişini çektirir. Hepsi bu kadar. Bu korkunç eylemin önüne arkasına hangi betimlemeyi koyabilirsiniz: O kadar âşıktı ki kalbi baştan aşağı aşka kesmişti ya da Aslısını görebilmek için gözünü kırpmadan ölüme giderdi, sabaha kadar düşünde Aslı'yı görüyor, gün boyu da Aslı Aslı diye sayıklıyordu vs. Bunların hepsi, o trajik sahnenin yanında laf salatası olarak kalır.
Eğer aşkı yazıya dökecektiyseniz; Leyla ile Mecnun'u değil,Kerem ile Aslı'yı değil,Ferhat ile Şirin'i değil,Mem ile Zin'i değil; Muhammed(s.a.v) ile Hatice'yi yazmalıydınız.