Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İskenderun tartışmasının açılması, Atatürk'ün cumhurbaşkanı olarak son eylemiydi. 1938 Kasım ayında elli yedi yaşında öldü. Üstün yetenekleriyle her türlü tehdide karşı koyabilecek, çok seyrek rastlanan liderlerden biriydi. Osmanlı askeri seçkinler üyesi olarak ününü 1. Dünya Savaş'ıyla, sonra da İstiklal Savaşı'nda kazanmıştı ve gösterişli zafer planlarını reddederek bir ulus yaratma görevini üstlenmişti. Cumhurbaşkanı olarak elde ettiği büyük gücü, hukuka saygı ve yönetime halkın katılımı için temel atarak kullanmıştı. Reformları bazıları halk için çok ani olmuştu ve bireylerin hayatlarını Osmanlılardan daha çok düzenlemek isteyen bir devlet yaratmasının, kırgınlıklara ve zaman zaman da direnmelere yol açmış olduğu doğrudur. Türkleri İslami geçmişlerinden koparmaya çalışan ve İslam dünyasının geri kalanıyla bağlarını kesen yaygın laik önlemler, özellikle kırsal alanda olmak üzere, halkın bir kısmını yabancılaştırmıştı. Ve Türkiye'yi Avrupa örneğine göre yeniden kurma hedefi bazı çevrelere itici gelmişti; Atatürk seçici bir reformcu değil, kendini adamış bir Batılılaşma yanlısıydı. Atatürk'ün cumhuriyetinin otoriter unsurları Batı'da kuşku yaratmışsa da, onun kurduğu demokratik kurumlar hâlâ yaşamaktadır. Belki de en önemli mirası, iktidarın 1938'de Kemalizm ilkelerini ilerletmeye kararlı olan İsmet İnönü'ye olaysız geçişidir.
Sayfa 207 - Agora KitaplığıKitabı okudu
SENUSİ HAREKETİ
Seyyid Ahmed Eş-Şerif, öğrenimini bizzat amcasının gözetiminde gördü. Yeni liderin karşısındaki en önemli sorun, Avrupa Emperyalizmine karşı verilmesi gereken ölüm-kalım mücadelesi idi. Kanının son damlasına kadar mücadele eden Senusiler sonunda Fransızların askeri ve teknik güçlerinin fazla oluşuna yenik düştüler. 1909'da yenilgi
Sayfa 149 - Bir YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
Atatürk -M.Âkif
Atatürk'ün reform anlayışı ile Akif'in reform anlayışı arasında derin ve doldurulmaz bir uçurum vardı. Milli Kurtuluş hareketine önderlik eden Devlet adamı ile İstiklâl Marşını yazan şair, anti-emperyalist savaşta elele yürüdükleri halde, Atatürk reformları gerçekleşme alanına girmeğe başlayınca ister istemez çatışmak zorunda kaldılar. Zira, çatışan bu iki şahsiyet iki ayrı toplum anlayışını temsil ediyordu. Akif, esas itibariyle, panislamizmin, yani Hilâfete bağlı, siyaseten birleşmiş bir İslâm dünyasının savunucusu idi. Onun nazarında, Kur'an İslâmın Anayasasıdır; ve bu temel Yasa, prensiplerinde, aslâ değiştirilmemelidir. Teokratik Devlet tezine bağlanan Akif'e göre: 1924 Anayasasının 2. nci maddesindeki «Devletin dini dîn-i islâmdir» hükmü kaldırılmamalı; Büyük Millet Meclisinin şer'i hükümleriŞ uygulıyacağını belirten hükümleri silinmemeli; Devlet lâiktir, hükmü konmamalıydı.s.96-97
Şahsi yayın
"Harf Devrimi"
Üçüncü Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk işi, Anayasadan, "Türk Devleti'nin dini, İslam dinidir," sözünü silerek dini reformları bütünlemek olmuştu. Böylece Türkiye, hukuk ve anayasa açısından Batılı devletler gibi laik bir devlet oldu. Herkesi vicdan özgürlüğü tanındı.
Sayfa 511 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
Atatürk'ün akılcı ve şeriata sırt çeviren reformları hariç, o tarihten bu yana değişen bir şey yoktur. Bugün dahi aydın saydığımız kişilerin ortak savundukları tema şudur; "İslamiyet kadın haklarına saygılıdır ve bu hakları çağımızın dahi erişemediği mükemmeliyet içerisinde yerleştirmiş bir dindir.
Beççe-i Saka olayı ve Türkistanlılar Kendisini Afgan Kralı ilan eden Amanullah Han, İtalya Hükümeti’nin daveti üzerine, 1927 yılı Aralık ayından itibaren, büyük bir Avrupa turuna çıktı. Sovyetler Birliği de dâhil olmak üzere, birçok Avrupa ülkesini dolaştı . Özellikle Türkiye ziyareti sırasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı reformlardan
Reklam
Dün Beççe-i Saka bugün Taliban. Hiç mi değişmez?
Kendisini Afgan Kralı ilan eden Amanullah Han, İtalya Hükümeti’nin daveti üzerine, 1927 yılı Aralık ayından itibaren, büyük bir Avrupa turuna çıktı. Sovyetler Birliği de dâhil olmak üzere, birçok Avrupa ülkesini dolaştı . Özellikle Türkiye ziyareti sırasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı reformlardan çok etkilenmişti. Daha sonra
"Kemal Atatürk örtünmeye karşı mücadele etti; Ortadoğu ve Avrupa ülkelerinin ortasında, ulus-devlet binasının önemli bir yapı taşı olarak gördüğü feminist reformları destekledi," diye yazıyor, kadın konusunda önde gelen bir Türk uzman olan Deniz Kandiyoti. Sömürgeciliğe son vermek için bir yol olarak görü­len demokratikleşme ile feminizm arasındaki bu ilişki, daha sonra Fas'tan Pakistan'a kadar bütün İslam dünyasında yankı bularak kadın eğitimi ve reformuna karşı büyük çapta bir ilgi oluşturdu. Fas'ta kızlar için ilk okullar, ki bunlara ben de de­ vam ettim, 1940'larda acıldı; bu okullar da benzer bir ulusal ha­reketin sonucuydu. Atatürk'ün reformları ve askeri başarıları, Avrupalıların Türk topraklarında ilerleyişini durdurmakta da başarılı oldu; bu da onu birçokları için bir kahraman yapacak­tı. Bu yüzden, Matisse'in 1920'lerde resmettiği o uysal Türk ka­dınları, Türk olmaktan çok Fransız'dır; çünkü bu kadınlar an­cak onun düşlerinde varolmuştur.
İslamcı terimi ile yıkıcı dini grupları, İslam'ın temsilcisi ve sözcüsü olarak kabul etmekten kaçınmalı; dini duyguları güçlü olan halk kitleleri bunların yanına itilmemelidir.
Sayfa 255Kitabı okudu
Din kuralları, toplumlar, kültürler ve çağlar üstü değişmez sınırlı sayıdaki kurallardır. Sınırlı kuralların, sınırsız ve değişken ihtiyaçları karşılaması imkansızdır. Gerçek dinler insanın ahlakını güzelleştirmeyi amaç edinir. Toplumsal ve hukuki yapıyı düzenlemek ise, doğruluğu ilke edinen, akıl ve bilime dayanan insana bırakılmıştır. İslam düşüncesi, siyasi, hukuki ve ekonomik bir düzen değil, bir inanç ve ahlak sistemidir.
Sayfa 254Kitabı okudu
Reklam
"Bugün ilmin, fennin, bütün kapsamıyla uygarlığın ışığında ve gözler önünde şu ya da bu şeyhin yol göstermesiyle maddi ve manevi mutluluk arayacak kadar ilkel insanların Türkiye uygar topluluğunda varlığını asla kabul etmiyorum. İyi biliniz ki; Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, şeyhe bağlı olan kimseler, mensuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır. Uygarlığın emrettiğini ve istediğini yapmak insan olmak için yeterlidir." Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 241Kitabı okudu
Allah'ın bildirdiği Arapça Kuran'ı, anlamadan tekrar Allah'a okumanın ne ölmüşlere ne de hayattakilere hiç bir yararı yoktur.
Sayfa 240Kitabı okudu
Şeriat ve tarikat yobazlığı nedir?
Neyzen Tevfik: " Yobazın mantıka ermez berelenmiş kafası!" Abdülbaki Gölpınarlı: "Ya çıkarlarına göre laf eder, iş görür yobaz; ya da devrini anlamayacak, muhitini farketmeyecek kadar kendini sabit fikirlere kaptırmıştır, aklını yitirmiş bir hastadır yobaz."
Sayfa 238Kitabı okudu
"Vicdan ile Allah arasında bir vasıta olarak kabul edilen dinler, siyaset ve dolayısıyla ihtiras vasıtası olarak kullanıldıkça, gizli emellerine ulaşacağına şüphe yoktur. Hükümetimiz, vicdan ile Allah arasında, siyasetin ve siyaset teşkilatının aracılık hakkı olmayacağına inanmaktadır." Vatana İhanet Kanunu,1925 Gerekçe Metni
Sayfa 192Kitabı okudu
"Kendi hukukunu kendi doğurmayan, yasasını gökten inmiş sayan bir devlet, devlet değildir ve bağımsızlığını sürdüremez. Dünya değişmeyen bir varlığı taşıyamaz." Ziya Gökalp
Sayfa 177Kitabı okudu
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.