Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Atatürk'ün reformları,
Atatürk'ün reformları, Batı'da anlaşıldığı gibi din ile devletin basitçe birbirinden ayrılması değildir. Bu reformlar daha ziyade İslâm üzerinde devlet kontrolünü artırmak üzere getirilmiştir. Devletin din konularında hiçbir yetkiye sahip olmadığı lâik ül-kelerdekinin aksine, Atatürk lâikliği, devletin İslâm kurumlarına doğrudan müdahale edebilmesini sağlayan bir seri yönetim mekanizması oluşturmuştur, İslâm'ın din adamları olan imâmlar, hatipler ve müftüler, finans ve kontrolünü devletin üstlendiği Diyanet İşleri Kurumu’na bağlanmıştır.
Atatürk'ün reformları ve onun bir cumhuriyet kurmuş olması, 1950'lerin taşralı siyasetçileri için fikirlerini dillendirebildikleri bir platform sunmuştur. Atatürk'ün iktidarda olduğu ve ölümünü izleyen yıllarda demokratik süreç ilkesel olarak meşrulaştırdığı için bu platformun Ortadoğu'da bir eşi yoktu. 1950'lerde güçlenen bu taşralı siyasetçiler, kültürel birikimlerinde Müslüman değerlerinin yanında farkında olmadan bu kemalist mirası da taşımışlardır.
Sayfa 163Kitabı okudu
Reklam
Atatürk'ün din konusundaki tutumunu, kabataslak üç dönemde inceleyebiliriz: 1- 19 mayıs 1919'da, Samsun'a çıktığı günden tutarak, Amasya, Erzurum, Sivas çalışmalarında... Sonra Millî Mücadele yılları bo- yunca, Cumhuriyetin ilânına kadar Gazi Paşa'yı milletin, TBMM'nin his ve eğilimlerine uyarak koyu müslüman ayrıca sal- tanat ve hilâfete bağlı olarak görmekteyiz. 2- 1924-1935 yıllarında, bütün alanlarda olduğu gibi İslâm'da, akla gelebilecek her türlü devrimleri (reformları) deneyen bir M.Kemâl'le karşılaşmaktayız. 3- 1930'lardan sonra Íslâm'da reform yapmak niyetleri çoğalıyor ve Atatürk, sözlü emirler vererek veya okuduklarından el yazması notlar çıkararak bazan din lehinde, bazan aleyhinde kendine göre yorumlar yapıyor.
Esaslarını dinden alan kanunlar tatbik edilmekte oldukları toplumları, içinde doğdukları eski devirlere bağlarlar ve ilerlemeye mani belli başlı tesir ve nedenler arasında bulunurlar.
Sayfa 239Kitabı okudu
Fakat, efendiler, kılıçla fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeğe ve sonunda yerlerini terketmeye mahkumdurlar.
Atatürk'ün akılcı ve şeriata sırt çeviren reformları hariç, o tarihten bu yana değişen bir şey yoktur. Bugün dahi aydın saydığımız kişilerin ortak savundukları tema şudur; "İslamiyet kadın haklarına saygılıdır ve bu hakları çağımızın dahi erişemediği mükemmeliyet içerisinde yerleştirmiş bir dindir.
Reklam
"Harf Devrimi"
Üçüncü Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk işi, Anayasadan, "Türk Devleti'nin dini, İslam dinidir," sözünü silerek dini reformları bütünlemek olmuştu. Böylece Türkiye, hukuk ve anayasa açısından Batılı devletler gibi laik bir devlet oldu. Herkesi vicdan özgürlüğü tanındı.
Sayfa 511 - Altın Kitaplar YayıneviKitabı okudu
İskenderun tartışmasının açılması, Atatürk'ün cumhurbaşkanı olarak son eylemiydi. 1938 Kasım ayında elli yedi yaşında öldü. Üstün yetenekleriyle her türlü tehdide karşı koyabilecek, çok seyrek rastlanan liderlerden biriydi. Osmanlı askeri seçkinler üyesi olarak ününü 1. Dünya Savaş'ıyla, sonra da İstiklal Savaşı'nda kazanmıştı ve gösterişli zafer planlarını reddederek bir ulus yaratma görevini üstlenmişti. Cumhurbaşkanı olarak elde ettiği büyük gücü, hukuka saygı ve yönetime halkın katılımı için temel atarak kullanmıştı. Reformları bazıları halk için çok ani olmuştu ve bireylerin hayatlarını Osmanlılardan daha çok düzenlemek isteyen bir devlet yaratmasının, kırgınlıklara ve zaman zaman da direnmelere yol açmış olduğu doğrudur. Türkleri İslami geçmişlerinden koparmaya çalışan ve İslam dünyasının geri kalanıyla bağlarını kesen yaygın laik önlemler, özellikle kırsal alanda olmak üzere, halkın bir kısmını yabancılaştırmıştı. Ve Türkiye'yi Avrupa örneğine göre yeniden kurma hedefi bazı çevrelere itici gelmişti; Atatürk seçici bir reformcu değil, kendini adamış bir Batılılaşma yanlısıydı. Atatürk'ün cumhuriyetinin otoriter unsurları Batı'da kuşku yaratmışsa da, onun kurduğu demokratik kurumlar hâlâ yaşamaktadır. Belki de en önemli mirası, iktidarın 1938'de Kemalizm ilkelerini ilerletmeye kararlı olan İsmet İnönü'ye olaysız geçişidir.
Sayfa 207 - Agora KitaplığıKitabı okudu
Beççe-i Saka olayı ve Türkistanlılar Kendisini Afgan Kralı ilan eden Amanullah Han, İtalya Hükümeti’nin daveti üzerine, 1927 yılı Aralık ayından itibaren, büyük bir Avrupa turuna çıktı. Sovyetler Birliği de dâhil olmak üzere, birçok Avrupa ülkesini dolaştı . Özellikle Türkiye ziyareti sırasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı reformlardan
Dün Beççe-i Saka bugün Taliban. Hiç mi değişmez?
Kendisini Afgan Kralı ilan eden Amanullah Han, İtalya Hükümeti’nin daveti üzerine, 1927 yılı Aralık ayından itibaren, büyük bir Avrupa turuna çıktı. Sovyetler Birliği de dâhil olmak üzere, birçok Avrupa ülkesini dolaştı . Özellikle Türkiye ziyareti sırasında, Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı reformlardan çok etkilenmişti. Daha sonra
Reklam
Allah'ın bildirdiği Arapça Kuran'ı, anlamadan tekrar Allah'a okumanın ne ölmüşlere ne de hayattakilere hiç bir yararı yoktur.
Sayfa 240Kitabı okudu
Atatürk -M.Âkif
Atatürk'ün reform anlayışı ile Akif'in reform anlayışı arasında derin ve doldurulmaz bir uçurum vardı. Milli Kurtuluş hareketine önderlik eden Devlet adamı ile İstiklâl Marşını yazan şair, anti-emperyalist savaşta elele yürüdükleri halde, Atatürk reformları gerçekleşme alanına girmeğe başlayınca ister istemez çatışmak zorunda kaldılar. Zira, çatışan bu iki şahsiyet iki ayrı toplum anlayışını temsil ediyordu. Akif, esas itibariyle, panislamizmin, yani Hilâfete bağlı, siyaseten birleşmiş bir İslâm dünyasının savunucusu idi. Onun nazarında, Kur'an İslâmın Anayasasıdır; ve bu temel Yasa, prensiplerinde, aslâ değiştirilmemelidir. Teokratik Devlet tezine bağlanan Akif'e göre: 1924 Anayasasının 2. nci maddesindeki «Devletin dini dîn-i islâmdir» hükmü kaldırılmamalı; Büyük Millet Meclisinin şer'i hükümleriŞ uygulıyacağını belirten hükümleri silinmemeli; Devlet lâiktir, hükmü konmamalıydı.s.96-97
Şahsi yayın
SENUSİ HAREKETİ
Seyyid Ahmed Eş-Şerif, öğrenimini bizzat amcasının gözetiminde gördü. Yeni liderin karşısındaki en önemli sorun, Avrupa Emperyalizmine karşı verilmesi gereken ölüm-kalım mücadelesi idi. Kanının son damlasına kadar mücadele eden Senusiler sonunda Fransızların askeri ve teknik güçlerinin fazla oluşuna yenik düştüler. 1909'da yenilgi
Sayfa 149 - Bir YayıncılıkKitabı okudu
İslamcı terimi ile yıkıcı dini grupları, İslam'ın temsilcisi ve sözcüsü olarak kabul etmekten kaçınmalı; dini duyguları güçlü olan halk kitleleri bunların yanına itilmemelidir.
Sayfa 255Kitabı okudu
Din kuralları, toplumlar, kültürler ve çağlar üstü değişmez sınırlı sayıdaki kurallardır. Sınırlı kuralların, sınırsız ve değişken ihtiyaçları karşılaması imkansızdır. Gerçek dinler insanın ahlakını güzelleştirmeyi amaç edinir. Toplumsal ve hukuki yapıyı düzenlemek ise, doğruluğu ilke edinen, akıl ve bilime dayanan insana bırakılmıştır. İslam düşüncesi, siyasi, hukuki ve ekonomik bir düzen değil, bir inanç ve ahlak sistemidir.
Sayfa 254Kitabı okudu
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.