Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Uzun bir zamandan beri kimlikleri hakkında çok şeyler söylen­miş ve artık bugün, Asya Hunları (Hiugn-nu)'nın devamı oldukları kesinleşmiş olan Avrupa Hunları, 350 yıllarında Hazar Denizi-Aral Gölü arasındaki Alanlar'ın ülkesini zabt ettiler. 359'da Hunlar'ın bir kolu, Derbent ve Daryal geçitlerinden İran üzerine bir sefer yaparak Küçük Asya'nın zenginliklerini tanıdılar. Daha sonra 374 yılında İdil Nehri kıyılarında görünerek, batıya doğru akınlara baş­ladılar
Sayfa 7 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okuyor
Avrupa'da "Geber" diye şöhret kazanmış olan Câbir bin Hayyan, birçok ilim dalında eserler vermiş olup, Kimya, felsefe, astronomi, matematik, tıp ve müzik ilimlerinde kitaplar yazmıştır, Yazdığı eserler o kadar çoktur ki, bunların hepsinin kendisine ait olduğu hakkında haklı olarak şüpheye düşenler vardır. Gerçi Kimyanın mucidi değildir amma, geliştiren ve bütün ömrünü bu ilme hasredenlerin en meşhurudur.
Reklam
ABD'nin dünya çapındaki en yüksek yaşam standartlarına sahip ülkelerden biri olduğu tartışma götürmezken, o sözüm ona üstünlüğü artık daha zayıf görünüyor, çünkü artık yaşam standartlarından anladığımız, milli gelir ortalamasından daha öte bir şey. ABD'deki yüksek eşitsizlik, ortalama milli gelirin diğer ülkelere göre vatandaşlarının yaşam standartlarını daha az yansıttığını gösteriyor. Bu durum ABD'nin diğer ülkelere kıyasla çok kötü bir performans sergilediği sağlık ve suç gibi göstergelerde de kendini belli ediyor. ABD vatandaşlarının satın alma gücünün daha yüksek olması büyük oranda özellikle hizmet sektörlerindeki pek çok diğer vatandaşın çektiği yoksulluk ve güvensizlik sayesinde elde ediliyor. Ayrıca, Amerikalılar benzer ortalama milli gelire sahip diğer milletlerden daha çok çalışıyorlar. Çalışılan saat başına hesaplandığında, ABD geliri satın alma gücü bakımından bile pek çok Avrupa ülkesinin gerisinde kalıyor. Tüm bunların daha yüksek yaşam standartlarına sahip olmak yönünde yorumlanıp yorumlanamayacağı tartışılır.
Sayfa 149Kitabı okudu
Bu küreselleşmiş dünyada sermayenin milliyetinin anlamsız olduğu iddia ediliyor. Şirketler faaliyetlerine belli bir ülkede başlamış olabilir veya genel merkezleri bir ülkede olabilir ama ulusal sınırlarının ötesine geçtiler. Artık, verimlilik nerede en fazlaysa faaliyetlerini oraya kaydırıyorlar. Örneğin, İsviçreli gıda devi Nestlé. Genel merkezi İsviçre'nin Vevey şehrinde ama üretimin yüzde 5'ten azı İsviçre'de gerçekleştiriliyor. Nestlé'nin anavatanının İsviçre yerine "Avrupa" olduğunu düşünsek bile, merkezi kazancının sadece yaklaşık yüzde 30'unu teşkil ediyor. Çok uluslu şirketlerin asıl ülkeleri dışında gerçekleştirdikleri etkinlikler sadece üretim gibi düşük dereceli faaliyetlerle de sınırlı değil. Günümüzde, AR- GE gibi üst düzey faaliyetler bile başka bir ülkede, özellikle Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerde yürütülüyor. Üst düzey yöneticiler bile Ghosn gibi özel ulusal havuzlar yerine uluslararası yetenek havuzlarından seçiliyor.
Sayfa 110Kitabı okudu
Damat İbrahim Pa­şa'nın sadrazamlığı sırasında, 1721'de Fransa'ya elçilikle gönderilen açık fikirli Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi'ye, Avrupa icadları hakkında bilgi toplama talimatı verilmişti. Onun oğlu Said Çelebi Paris'te matbaa ile ilgilenmiş, daha sonra bir matbaa kurmak için girişimde bulunmuş, Sultan'ın iznini sağlamış, ( 1727) mat­ baa işlerinden anlayan bir Macar'ı, İbrahim Müteferrika'yı bularak ilk matbaayı kurmuştur.
Sayfa 202 - PdfKitabı okudu
Osmanlılar'ın matbaa karşısında tutumları özellikle ilginçtir. III. Murat'ın 1590'lardaki bir fermanıyla, Arap harfleriyle italya'da basılmış, dini olmayan kitapların satışı serbest bırakılmıştı. Osmanlılar matbaanın yararlarını biliyorlardı; Peçuylu (Peçevi) (ö. 1650) Macar kaynaklarına göre matbaanın geniş bir tarifini yapar ve ilmin yayılması için faydasından söz eder. Elçi Busbecq, 1555 gibi erken bir tarihte Osmanlıların dini kitaplar basmayı günah saydıklarını yazar. İstan­bul'da göçmen Yahudilerin kendi kitaplarını bastıkları bir matbaa ise, 1494'ten önce kurulmuştu. Osmanlı-Türk Matbaası ancak 18. yüzyılda bir devlet girişimi sonucu kurulmuştur. 1683- 1699 bozgun yıllarında Osmanlılar Batı medeniyeti­ nin üstünlüğünü kabul etmiş ve laik uyanma çağı başlamıştır. Damat İbrahim Pa­şa'nın sadrazamlığı sırasında, 1721'de Fransa'ya elçilikle gönderilen açık fikirli Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi'ye, Avrupa icadları hakkında bilgi toplama talimatı verilmişti. Onun oğlu Said Çelebi Paris'te matbaa ile ilgilenmiş, daha sonra bir matbaa kurmak için girişimde bulunmuş, Sultan'ın iznini sağlamış, (1727) mat­baa işlerinden anlayan bir Macar'ı, İbrahim Müteferrika'yı bularak ilk matbaayı kurmuştur. Verilen izinde, yalnız din dışındaki eserleri basması kabul edilmişti. Matbaanın bastığı ilk eser Vankulu lûgatıdır (1729)
Sayfa 202 - PdfKitabı okudu
Reklam
İstanbul imparatorluğun en büyük pazan ise de, Edime ve Bursa gerileme­miş, gerçekte gelişerek Balkanlar ve Anadolu'nun en büyük kent ve ticaret merkezleri olmuştur. Konstantin Jirecek, Osmanlı topraklarında ulaşım hakkında, "Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından beri hiçbir Avrupa devleti yol sistemine bu denli özen göstermemiştir" diye yazar.
Sayfa 173 - PdfKitabı okudu
Sonraları resmi bir söylence gibi kabul gören iddiaya göre, Kahire'deki Abbasi soyundan gelen son halife, hilafeti 1. Selim'e devretmiş; Memlük sultanlığını fetheden bu Osmanlı sultanı ile Osmanlıların meşru hilafet dönemi başlamıştır. Bu öykünün de sonradan uydurulduğuna şüphe yok. 16. yüzylın Mısırlı tarihçilerinde de, Osmanlı
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
ATSIZ'DA TÜRK-TÜRKÇÜLÜK-MİLLİYETÇİLİK: 1943 yılındaki En Sinsi Tehlike broşüründe "Siyasî, içtimaî mezhebim Türkçülüktür." (Atsız 1992: 68) diyen Atsız'ın Türkçülüğüne geçmeden önce onun genel olarak "milliyetçilik” hakkındaki düşüncesini aktarmak doğru olacaktır. Ona göre milliyetçilik sosyal bir kanundur: "Tarihin
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.