çünkü güzellik bir boşluğu doldurmaya çalışır, şefkat, sevgi denilen basit bir şeyi. çocuk yüreğinin yumuşaklığını. işte bunu kimse bulamaz, ne yıldızların güzelliğinde ne ay ışığının yansımasında. güzellik beni yavaş yavaş yatıştırır, sevgiden yoksun kalmanın yüreğime verdiği hüznü bastırır.
Her ay, 250 liralık kitap listesi çıkarırdım. Harçlığımın çoğu kitaba gidiyordu zaten. Bazılarını babama aldırırım diye düşünür, bazıları için annemden para koparmayı tasarlar bir kısmını gelecek aya bırakır, kimini almasam da olur deyip sonuçta 25 liraya dek inerdim. Babam derdi ki, bu çocuk hep ya ifrat ya tefrit. Ya 250 lira yazma, ya 25 liraya inme.
Sayfa 163 - YKYKitabı okudu
Reklam
İlk sözüm Rosa Cabarcas'a oldu: "Evini satın alıyorum, dükkân ve meyve bahçesiyle birlikte hepsini." O da bana dedi ki: "Gel bir yaşlılık bahsine tutuşalım: Kim hayatta kalırsa ötekinin her şeyi noter huzurunda imzalanarak onun olsun." "Olmaz," dedim, "çünkü ben ölürsem, her şey ona kalmalı." "Fark etmez," dedi Rosa Cabarcas, "ben kızın bakımını üstlenirim, sonra da her şeyi ona bırakırım, hem seninkini, hem benimkini, bu dünyada başka kimsem yok. O arada senin odanı her türlü konforla yeniden düzenleriz, klima koyarız, kitaplarını ve müziğini de."        "Sence o da kabul eder mi?"        "Ay benim zavallı akıllım, yaşlı olmana bir diyeceğim yok da, salak olma," dedi Rosa Cabarcas, gülmekten katılarak. "Ayol bu zavallı çocuk senin aşkından deli divane."
Ben dünya misafirliğine gittim. Ben sıkıntı ovasına, Ben irfan bağına, Ben bilim ışığının balkonuna gittim. Dinin basamaklarını çıktım. Şüphe sokağının sonuna kadar, Gönül doygunluğunun serin havasına, Islak sevda akşamına kadar. Ben birini görmeye gittim, Aşkın öbür ucuna Gittim, gittim kadına kadar, Lezzet ışığına kadar, Tutkunun sessizliğine, Yalnızlığın kanat sesine kadar. Yer üstünde neler gördüm: Bir çocuk gördüm ay kokluyordu. Kapısız bir kafes gördüm, İçinde, aydınlık kanat çırpıyordu. Bir merdiven gördüm, Üzerinde aşk melekler âlemine çıkıyordu. Bir kadın gördüm, havanda ışık dövüyordu. Öğle, onların sofrasında ekmekti, Sebzeydi, şebnem tepsisiydi, Sıcak sevda kâsesiydi.
BALA HATUN Çakır'ın, gizlice sütanasının evine getirdiği genç kadın, bir tehlikeyi önlemek için böyle saklanıyordu. Amasya Beği Şad geldi Paşa'nın küçük yeğeni olan Bala Hatun, Yıldırım Bayazıd'ın oğullarından İsa Beğ'in haremiydi. Sel gibi kahraman kanının aktığı, Türk'ün Türk'ü kırdığı o korkunç Ankara Savaşından sonra Yıldırım Bayazıd
"Bir düşünün baylar, bir düşünün Bütün mezarlar tükenmiş, ne demek? Bir çocuk gömecek yer bile kalmamış, Sokaklardaymış bütün ölüler!.. Öf be!.. Ölüler sokaklarda!.. Artık bana kalırsa, ne güneş doğar ne ay, ne de yeni çocuklar, korkudan..."
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.