Yoğun ve bilinçli bir içsel hayatı olan hiç kimse, zihinsel acı ve ıstıraptan azade olmayı umut edemez. Şeylerin son­suza dek iyi gitmesi arzusunun yerine gelmeyişinden duyu­lan keder ve çaresizlik, hayatımız boyunca bizi bırakmayan kalıcı duygulardır. Fakat bu duygular bize dışarıdan daya­tılmaz; esas kaynağı şu ya da bu kötü kişilerin kötücül ey­lemleri değildir. Bu tür duyguları koşullanduran şey, varlı­ğımızın ta kendisidir; daha doğrusu, varoluşumuzda bize eşlik eden bin türlü müşfik ve hayrat ipliğin bir arada do­kunmuş halini yansıtırlar.
Reklam
Gece bir elbiseydi, onu az sayıda kul giyerdi. Allah için gayb ne ise ehli gece için de gece oydu. Gayba aşina olmayan gayb alemlerini nasıl bilmezse; gafletin adı uykudan azade olmuş alnı huşu ile yere koyup yâr ile hemdem olmayan da ehl-i gecenin halini bilemezdi. Allah gizlediklerinin adına gayb derdi. Has kullarını da gece ile gündüzün ehline kayıp eylerdi. Ehl-i geceye evliya, gündüz ehline ise ehl-i dünya dendi.
Sayfa 12
Azade olana ne mutlu
Göster bana köle olmayanı. Biri şehvetin kölesidir, öteki aç gözlülüğün, beriki siyasal ihtirasın; herkes de umudun, korkunun kölesi!
Felsefi mânâda lâiklik: İman ile aklın sahalarının ayrılmasını, imanın, aklın sahasına asla müdahale ettirilmemesi gerektiğini savunan görüş. Çeşitli materyalist anlayışlar da imanın sahasına müdahale etmeleri veya iman sahası diye bir saha kabul etmemeleri bakımından lâik anlayışı benimsemişlerdir. Ahlâkta lâik anlayış: Ahlâkî faaliyetlerin ve ahlâkî hayatın dini tesirlerden tamamen âzade kılınmasını, aklın prensiplerine ve ilmî gelişmelere bağlanmasını, metafizik temelden kurtulmasını savunur. Toplumu Tanrı olarak kabul ettiği ve insan toplumlarını bir eşya gibi gördüğü için kapalı bir materyalizmi benimsemiş olan Durkheim, ahlâkın ve dolayısıyla eğitimin, okulların lâikleştirilmesini yâni her türlü dini tesirlerden kurtarılmasını savunur: ona göre ahlâkın Lâikleşmesi aynı zamanda rasyonelleşmesidir. Esasında bu mânâda lâikçilik, dine karşı geliştirilen bir akımdır. Ama temelde, dinden bağımsız yaşamak değil. kilise teşkilatına mensup olmamak (ruhban olmamak). dünyevi bir hayat sürmek, kilisenin öğretilerinden bağımsız düşünebilmek demektir... Siyasi ve hukuki yönden Lâiklik: Otoritenin ve hukukun kaynağı olarak ilâhi bir kaynak ve otorite tanımamak, devlet otoritesini ve hukuk prensiplerini dini unsurlardan ve tesirlerden uzak tutmaktır. Bütün genel hayat alanlarının dinden âzade kılınmasını isteyen lâik görüşler de vardır. Niyazi Berkes, bizim toplumu dini etkilerden kurtarmak İçin Batılılaştığımız ve láikliği kabul ettiğimiz kanaatındadır.
- Hz. Aişe’nin (ra) Lakapları - Lakap bir kimseye asıl adından ayrı olarak sonradan takılan ikinci bir isim; kişinin severek aldığı, onu toplum içinde yücelten ad anlamında lakap güzel görülmüş. Ancak inananların birbirlerine çirkin lakaplara çağırılmaları Kur’an-ı Kerim’de yasaklanmıştır. (el-Hucurat,49/11) •Ümmü’l-Mü’minin; Müminlerin Annesi
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.