Yine Dostoyevski ve yine muhteşem bir eser...
Kitabın diğer incelemelerine göz atarken çoğu kişinin konuyu yeşilçam filmlerine ve günümüzün kısa vadeli aşk anlayışına benzettiğini gördüm.
Herkesin fikirlerine fazlasıyla saygı duyuyorum, ama bu kitapta anlatılmak istenilen olayların, verilen mesajların, sıradanlaşmış benzetmelerden daha anlamlı
Herkese Merhaba,
Bu platformda aktif olarak başladığımdan itibaren bu ilk 10 puanımdır. Acotor serisinden sonra beni böyle etkileyecek kitap olacağını sanmıyordum ama oldu. Yıldızlı 10 puan olsa onuda verirdim. Kitabı ilk yurtdışındaki bookstagram görmüştüm. Öve öve bitiremiyorlardı,bilirsiniz çok popüler kitaplar benim tarafımdan beğenilmez.
İnsan her zaman annesini sever mi?
Babasızlık nasıl bir duygudur? Ya da annesizlik?
Sevdiğiniz halde başkaları için sevmiyormuş gibi davranmak zorunda kaldınız mı hiç?
Geçmiş her zaman geçmişte kalır mı?
Fakirlik utanılacak bir şey midir?
Aşk var mıdır?
Adalet nedir?
Namuslu olmak ne demek?
Yaşadığı yeri değişince insan da değişir mi?
Her
Öncelikle Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun okuduğum ilk kitabı olduğunu belirteyim.
Karakterimiz İstanbul'da büyümüştür. Birinci Dünya Savaşı esnasında gazi olmuş ve sonrasında arkadaşının iknası üzerine O'nun köyüne yerleşme kararı almıştır.
Ama okur yazar olması, şehirde büyümüş olması köyde yabancılık çekmesine neden olur.
Hayatımız boyunca kaç tane insanla gerçek bağ kurma şansımız olur? Bunlardan kaç tanesi ile romantik bir ilişki olabilir? Peki ya insanın hayatı boyunca tahmini kaç tane ciddi ilişkisi olur? Evlilik, sanki altıpatlar tabancaya mermiyi koymuş, çevirmiş ve bakalım vurup da hayatımı mahvedecek mi diye Rus ruleti oynamak gibi midir? Yoksa iki beyin
Çeşitli çalışmalar 1970'lerin sonundan bu yana gençlerde bencillik ve narsisizm düzeylerinde artış olduğunu ve 2000'den sonra iyice yükselişe geçtiğini gösteriyor. Bu yükselme kısmen teknoloji ve internet kaynaklı olabilir. İnsanlar sosyal etkileşime daha az zaman ayırırken çevrimiçi sosyalleşmeye daha fazla zaman harcıyorlar, böylece empati ve sosyal yetenekleri geliştirmek gittikçe zorlaşıyor. Diğer yetenekler gibi empati de ilginin niteliğinden gelir. Eğer sürekli olarak akıllı telefonunuza bakarak dikkatinizi dağıtıyorsanız, başkalarının duygu ve perspektifleri ni anlamada ayaklarınız yere sağlam basamaz. Durmadan kendi içinize çekilirsiniz, sosyal etkileşimin yüzeyinde dolaşırsınız ama gerçekten ilgi duyamazsınız. Kalabalıkların arasında bile temelde yalnız olursunuz.
︎ 𒊹︎︎︎İnsanların işlevi özgüvensizliklerinizle bağ kurmak değil, onları dinginleştirmektir.︎𒊹︎︎︎
Sayfa 68 - Altın Kitaplar Yayınevi 1. BasımKitabı okudu
Bugün yine 2017'de yaklaşık iki ay kaldığım yer olan Gebze'deyim. 2017'de Gebze Pelitliköy'de Asya Çikolata firmasında tercüman ve proje yönetmeni olarak çalıştığım zaman Gebze Center'in tam karşısında Turkuaz Otel'de kalıyordum. Bugün tekrar Turkuaz Otel karşıma çıkınca içeri girip anılarımı tazelemek istedim. Biraz tuhaf değil mi? Sebepsizce
Biz insanların içinde biri daha yüksek, diğeri daha düşük iki karşıt benlik olduğunu söyleyebiliriz. Düşük benlik daha güçlü olma eğilimindedir. Onun dürtüleri bizi duygusal tepkilere ve savunma davranışlarına doğru çeker, başkalarına tepeden bakmamıza ve onlardan daha üstünmüş gibi hissetmemize sebep olur. Anlık keyiflere ve eğlencelere kapılmamıza, her zaman en kolay yolu seçmemize yol açar. Bizi grubun içinde kendimizi yi tirmeye, başkalarının fikirlerini benimsemeye teşvik eder.
Kendimizi ortaya çıkarınca yüksek benliğin dürtülerini his sederiz; başkalarıyla daha derin bağlar kurmak, aklımızı işimize vermek, tepki göstermek yerine düşünmek, yaşamda kendi yolu muzu izlemek ve bizi özgün kılan taraflarımızı keşfetmek isteriz.
Düşük benlik, doğamızın daha hayvansı ve tepkisel yönüdür; kolayca ona doğru kayarız. Yüksek benlik ise doğamızın gerçek insansı yönüdür; bizi daha düşünceli ve bilinçli yapar. Yüksek benliğin dürtüleri daha zayıf olduğundan, onunla bağ kurmak için çaba ve içgörü gerekir.
Sayfa 23 - Altın Kitaplar Yayınevi 1. BasımKitabı okudu