Seçim yapmak öyle zor ki! Bir iki kişi olsa kolaydı ama bunlar dört kişi. Kolaysa seç birini. Nikanor İvanoviç biraz zayıf ama hiç fena değil; İvan Kuzmiç de fena değil. Doğruyu söylemek gerekirse İvan Pavloviç de şişman olmasına karşın endamı hoş bir adam. Ne yapacağım ben şimdi? Baltazar Baltazaroviç de saygın bir adam. Karar vermek öyle zor ki, anlatamam! Nikanor İvanoviç’in dudaklarını alıp, İvan Kuzmiç’in burnunun altına koyabilsem, sonra biraz Baltazar Baltazaroviç’in o çalımından alıp, üstüne de İvan Pavloviç’in endamından ekleyebilsem karar vermek kolay olurdu. Oysa şimdi düşün dur! Başım ağrımaya başladı bile. Her şeyi şansa bırakıp kura çekmek daha iyi olacak sanırım. Bu işi Tanrı’nın iradesine bırakmalı; kim çıkarsa kocam o olsun. Hepsinin adlarını kâğıtlara yazıp katlarım, sonra da kim çıkarsa çıksın.
Üçlemenin ilk kitabını bitirdim. Küçük yaşta annesiz kalan Cevdet'in yaşam mücadelesini kaleme almış #orhankemal . Aslında hem annesiz hem de babasız kalan demek daha doğru. Annesi göçüp gidiyor ama babası yeni bir evlilik yapınca çocuğunu pek de kafaya takmıyor. Üvey anne sag olsun. Yanlış yapılan evliliklerin de ne gibi sonuçlar doğuracağını da okuyorsunuz aslında bu kitapta.
Yine her zamanki akıcı üslubu ile klasik bir Orhan Kemal tarzı. Her kitap farklı yolculuklar sunuyor okura. Bakalim serinin devamında neler olacak merak içindeyim.
SuçluOrhan Kemal · Everest Yayınları · 2014328 okunma
Herkes ödevini yerine getirecek: Halk yasalara boyun eğecek, başkanlar doğru ve ölçülü olacaklar, askerler ölümü hiçe sayacaklar, ne kendini gösterme olacak, ne de lüks. Bütün bunlar pek iyi, ama işin ötesine bakalım.
Geldik boş insanlar diyarına,
Vasıfsız kalabalıklara.
Birilerini çevirsem hepsi arıza,
Birine selâm versem küfürden eş değer.
Yine ömrümü boşa geçirmeye uyandım bu sabah,
Yine içi ölmüş insanlar topluluğu.
Duraklarda müptezel sarhoşlar,
Ve piyasaya yavaş yavaş çıkıyor gereksiz insanlar.
Bambaşka şehirlerin insanlarıyla konuşunca,
Benle aynı
Elena Lambordini; içinde kabaran öfkesini dizginleyen bir buzlar kraliçesi...
İçi öfke ve kırılmışlık ile kaynayan kendinden başka kimseye güveni olmayan bir kadın.
O idealleri olan işine sıkı sıkıya bağlı bir avukat. Babasının çocukluğunda yaşattıkları mafyadan ve mafyanın temsil ettiği her şeyden nefret etmesine sebep olmuş. Ama kız kardeşi
"E, genç arkadaş! Sen hangi işin peşindesin? Hukukçu mu? Enfes... Şimdilik böyle gönül eğlendiriyorsun... Yarın öbür gün müddeiumumi muavini(Savcı yardımcısı) olunca İran ile, Turan ile uğraşmaya vaktin kalmaz... Köyden köye cürmümeşhuda(suçüstü) gidersin... Yarım yamalak okuduğun evraka dayanak ceza talep eder ve hayatının manasını idrak etmek için eşi dostu toplayıp bekâr odanda akşamları iki kadeh atarsın... Göreceksin, birkaç sene içinde emellerin ne kadar daralıverecek... Bu ateşli halinden eser kalmayacak... Baremde bir derece yükselmene mâni olacak kahramanlıklardan şiddetle kaçınacaksın... Her âmirin karşısında bir tek düşüncen olacak: Ne pahasına olursa olsun, kendini beğendirmek! Onun için isyankâr ruhunu şimdiden boşalt... Tam fırsattır... Talebeyken istediğin profesörü cahil, istediğin hocayı aptal bulabilirsin... İstediğin gibi tenkitler yaparsın... Hiçbir zararı olmaz, bilakis arkadaşların arasında merteben yükselir... Sana açıkça cevap veremeyeceğini bildiğin kimselere küfürlerle hücum et, hain ve alçak diye yaz!.. Gençlik ateşlidir. Hareket ve heyecan ister. İstikbalini tehlikeye koymamak şartıyla coş bakalım!.."
Sayfa 190 - Ömer, Nihat'ın hodbin arkadaşları ile konuşuyor.Kitabı okudu
Herkese Merhaba
Bugün sizlere #bağ kitabı yorumu ile geldim
⁑1985-2005 yılları arasında geçişler yaparak, karakterlerin hikayelerini ayrı ayrı okuyup sonunda bir noktada buluşmasını okuyoruz.
⁑Kemal yakışıklı ve başarılı iş insanı. Koca bir ağanın tek evladı. Eee haliyle o kadar mal, mülk, tarlalar ona kalacaktır. Ama iş bilmez, sahtekâr amcası Ahmet durur mu! İçinden çıkılamayacak yirmi yıla mâl olacak bir iftirayı atıverir Kemal'in üstüne. Sonuçları ise hiç iyi olmaz, en yakın iki dostunu kaybeder, babası da evlatlıktan reddeder, sonunda o da yaşadığı Çınar kasabasını terk edip kendi hayatını kurar. 20 yıl sonra hiç beklemediği anda bir telefon alır ve Çınar kasabasına geri dönmesi istenir. Bakalım Kemal'in cevabı ne olacak?
⁑Mila zengin, şımarık ve parti kızı. Anne ve babası o daha küçükken ayrılınca, babaannesi büyütmüş ama o da vefat edince yurtdışına atmış kendini. Daha sonra Türkiye'ye dönüp biriyle nişanlanıyor. Ama kader bu ya Mila'nın da işler istediği gibi gitmiyor ve babaannesinin çiftliğinde alıyor soluğu. Derken bir şeylerle ilgilenmek, çiftliğini geliştirmek istiyor şarapçılık için, bağcılık öğrenmesi gerekiyor ve yol onu Çınar kasabasına götürüyor.
⁑Kemal ve Mila'nın yolları nasıl kesişiyor?
⁑Ahmet'in attığı iftira neydi ve cezasını çekti mi?
⁑Yeşilçam tadında aşk temalı kitap severler için güzel bir öneri. Konusu güzel, anlatımı akıcı.
Kitap ile ilgili düşüncelerinizi yorum bırakabilirsiniz
Okumayı ihmal etmeyin
eve dönünce, hep beraber pide yiyip ayran içeceğiz. Ferhat, konuşulanları işitmeye, az da olsa takip etmeye başlayacak. biri pidenin güzel olduğunu söyleyecek. diğeri tuz isteyecek. balkona yuva yapan güvercinlerden söz edecekler. sonra birden, sıralı ölüm, diyecek birileri. biz o kadar yaşayabilecek miyiz bakalım, diye soracaklar. kalp krizi yine en iyisi, çekmeden çektirmeden gitti ne güzel, diyecekler. kendi yakınlarının ölümlerini anlatacaklar. ölüm, konuşulabilen, sözcüklere dökülebilen bir şey olacak. ölümün üzeri beton kapaklar ve topraktan sonra bir de konuşmalarla ve ezberlerle kapatılacak. oysa Ferhat babasıyla ilgili hiçbir şeyin üstü kapatılmasın isteyecek, açık kalsın. zihninin kuş sürüleri havalansın, öfkeye ve acıya doğru alabildiğine uçsun.