Başkalarının bizim imanımızı teşhis edebilmelerine yarayacak belirtiler arıyor değilim. (…) Bizim kendimizde, benliğimizde, içimizde, kalbimizde nasıl bir varlık kazanıyor imanımız, bunu arıyorum..
…
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır, bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
1564 yılında Fransa Kralı IX. Charles, takvimi değiştirerek yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. O zamanki iletişim şartlarında bazı insanların bundan haberi olmadı, bazıları ise bu kararı protesto etmek amacıyla eski adetlerine devam ettiler.
l Nisan'da partiler düzenlediler, birbirlerine hediyeler verdiler.
Diğerleri ise bunları Nisan aptalları olarak nitelendirip bu güne 'Bütün Aptalların Günü' adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak bir partiye davet ettiler, gerçek olması mümkün olmayan haberler ürettiler.
Yıllar sonra takvimin ayları yerine oturup, Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar l Nisan gününü kendi kültürlerinin bir parçası olarak görmeye başladılar. Adeti gittikçe süsleyerek, zenginleştirerek ve yaygınlaştırarak devam ettirdiler. Bu adetin İngiltere'ye ulaşması yaklaşık iki yüzyıl sürdü, oradan da Amerika'ya ve bütün dünyaya yayıldı.
l Nisan şakalarının sembolünün 'Nisan Balığı' olmasının nedeni ise Mart ayının sonlarına doğru, Güneş'in Balık Burcu'nu terk ediyor olmasıdır.
Tek istedigi bundan daha fazla muhatap olmamaktı ki, adam konuştu:
" Ne Kadar Yeşil?
Okyanusun Dibinde Yaşayıp Sadece Çok Karanlık Olduğunda Parlayan Küçük Yırtıcı Bir Balık Gibi...Yeşil ve Parlak..."
Sevgili Dost,
Kimi balık tutmak,kimi okumak için,kimi televizyon seyretmek,kimi maça girmek için,kimi okula yetişmek,kimi işe girmek için,kimi randevusuna yetişmek,kimi namazı kaçırmamak için uykularını ellerinin tersiyle ittiler.