-Sevgili Defne, eğer ben öldükten sonra günlüklerimi okumak istersen, artık böyle sana seslenir gibi yazıyor olmama şaşıracaksın tahmin ediyorum. Doğru mu bildim? Şaşırma… Farkında olmadan, nefes alan ve yaşadığım her anı aklına kazıyan, bir günlüğe dönüştün sen benim için. Eskiden günlük tutma sebebim, konuşacak kimsemin olmamasıydı. Hatırlanacak elle tutulur pek anım olmadığından  günlük tutmak da anlamsızdı benim için. Hem, öldükten sonra her şeyi hatırlayacağımı söyleyip duruyorsun. Orada günlüğü ihtiyacım olmaz değil mi? O yüzden artık kalan her günümü senin için kaydedeceğim. Ardımda bıraktım tek kalıcı hatıraya… Tek arkadaşıma…
-Sevgili Defne, bugün ağrılarım arttığı için sürekli uyudum. Uykumda bile, senin beni koruduğunu bilerek… Rüyalar gündelik hayatlarını İzdüşümüdür değil mi? Benim rutin hayatım senden önce öylesine boştu ki, rüya bile görmezdim. Ama artık rüyalarımda seninle koşuyoruz, eğleniyoruz, hatta kalabalıkların arasında rahatça yürüyoruz… Biz uyurken ruhumuzun gezintiye çıktığı da söylenir. Artık kalabalıktan korkmuyor muyum acaba? Yani en azından rüyalarda… Bence öyle. Bedenim giderek güçsüzleşirken ruhum sayende giderek özgürleşıyor. O kadar minnettarım ki sana…
-Sevgili Defne, seni ağlarken gördüm bu sabah. Neden ağladığını sormaya çekindim. Sebebi nedir bilmiyorum ama, canım çok acıdı. Keşke senin bana yaptığın gibi ben de seni neşelendirebilsem. Keşke hep o özlemini duyduğun ve Yaratacağına emin olduğum kendine ait dünyaya seni sırtımda taşıyabilsem. O kadar isterdim ki… Sen hep gül Defne. Gülümsemen yeni dünyan olsun.