Cemil Meriç Türk düşünce hayatının en önemli fikir işçilerinden birisidir. Umrandan Uygarlığa kitabı Cemil Meriç'in makalelerinden oluşmaktadır. Cemil Meriç'in Batı'nın zihnimize yerleştirdiği tüm kavramlarla problemli olduğunu okuduğumuz çoğu kitabında hissediyoruz. Meriç Batı' nın zihnimizi felçe uğratan kavramlarını
Yazar Aydın Başar, Ehl-i Sünnet hassasiyetine dikkat ederek Müslümanlar için 300 kitaplık bir liste oluşturdu. Kur’an’da hata bulan ve usulsüz dini yorumlar yapan itikadı bozuk eserleri listeye karıştırmayan Başar, uzun araştırmalar sonucunda doğudan batıya birçok farklı kişinin eselerini listeledi.
Çok sayıda isimden fikir aldı.
Listeyi
Bu Ülke’ye inceleme yazmak o kadar zor ki. İnsan ne söylese az kalıyor... Ama yine de ilk Cemil Meriç serüvenim olan bu kitaba bir şeyler yazmak istiyorum. Umarım cümlelerim, ona yakışır şeyler olur.
Cemil Meriç bir zihniyet, bir yol, bir bakış açısı aslında. Kitapta deha bir beynin milyonlarca nöronunun içini görme fırsatını buldum. Bir
Müslüman Kitaplığı Tavsiye Listesi
(300 kitap, Aydın Başar )
A. İMAN VE İSLAM
1. Ömer Nasuhi Bilmen, İslam İlmihali
2. Mehmet Zihni Efendi, Nimet-i İslam
3. Ahmet Hamdi Akseki, İslam Dini
4. Muhammed Hamidullah, İslam’a Giriş
5. Necip Fazıl Kısakürek, İman ve İslam Atlası
6. Ümit Şimşek, İslam İnanç İlmihali
7. Ali Kemâl Belviranlı, İslâm
Eserde Türk toplumunun bilincindeki "Atatürkçü düşünce" veya "Kemalizm" kavramlarının, Mustafa Kemal Atatürk'ün düşünceleriyle ve yapmak istedikleriyle ne kadar bağdaştığını Attila İlhan'dan okuyoruz. Bizler Atatürkçülüğün bir ideoloji haline getirilerek yanlış anlaşılması ve aktarılmasının acısını çekiyoruz.
Atatürk'ün 'bağımsızlık', 'her türlü kapitülasyona hayır', 'eğitimin milli olması, onun için de her dalda Türkçe yapılması', 'Türk kalarak çağdaşlaşma' (kesinlikle 'Batılılaşma' yani Batı taklitçiliği değil), 'muasır medeniyetin de önüne geçme', 'Türk tarihine, Türk harsına önem', 'Türk dünyası ile ilgilenme' temel ilkeleri sahte Atatürkçülerce rafa kaldırılıp 'Atatürkçülük' şu yalana indirgendi:
'Atatürkçülük' eşittir 'laiklik', eşittir 'Müslüman düşmanlığı'.
Sonunda halk aydınlara ve devlete husumetle bakar oldu.
Olmadı mı?
KİTAPSEVER GÜZEL İNSANLAR MERHABA!!!
Niyazi Berkes,Türkiye'de Çağdaşlama Kitabı yıllardır kitaplığımda "beni oku" diyen kitaplarımdan biriydi. Corona sayesinde sonunda okuma fırsatını buldum.
Kitap 1700 yıllarından bugüne bitmeyen bir yolculuğu bize anlatıyor.
Çağdaşlaşma, batılılaşma aşkımız,; 300 yıldır devam ediyor bu aşk ne evlilik ile bitiyor, ne de sevenler ayrılmayı beceriyor. Bitmeyecek bir aşk hikayemiz bu bizim belki .....
Ne Batılı olabiliyor ne de doğulu olmayı beceriyoruz. Araf'ta kalmaya devam edeceğiz gibi görünüyor...
Batılılaşma, Muasır medeniyetler seviyesine ulaşma,
Çağdaşlaşma, laikleşme, sekülerleşme, Dehrileşme, Gavurlaşma, dekadanlaşma,....... ( bu kadar farklı kelimeler bile kafamızın ne kadar karışık olduğunu gösteriyor :) )
Lale devri ile başlayan uzun bir aşk hikayesine benzetirim.Bu yolculuğu ...
III. Selim ile Nizam-ı Cedit, II. Mahmut ile ciddileşmeye başyan bu aşk Tanzimat ile hızlanmaya başlar II. Abdülhamit ile aşk-nefret ilişkisine döner.
Bu Çağdaşlaşma aşkımız Cumhuriyet ile bambaşka bir boyut kazanır.
Niyazi Berkes kitabı Cumhuriyetin 50. yılına özel yazmış. O yıllarda bu kadar güzel tespitler, ilgili döneme ait istisnai bilgiler kitabı bu alanda başucu kitabı haline getirmiştir.
Ayasofya'nın tekrar camiye çevrildiği, Cumhuriyet kazanımlarının tartışmaya açıldığı, Halifelik tekrar geri gelsin seslerinin yükseldiği bu günlerde bu kitabı şiddetle tavsiye ederim.
(Konu ile ilgili akademik olarak ilgilenenlere daha çok hitap eder dil ağır gelir normal okuyucuya)
Bilindiği gibi XX. yüzyılın ilk yarısına kadar Avrupa tarihyazıcılığı, dünya tarihini Batı’nın, yani kapitalist dünya sisteminin «merkez»inin tarihine indirgiyor; uygarlığın bütün başarılarını Avrupalı beyazlara mal ediyor; o sistemin «periferi»sindeki bölge, ülke ve halkları ise ya tarihsizleştirerek mutlak bir durağanlık içindeymişler gibi resmediyor, ya da pek pek yalnızca Batı ile temasa geldikleri andan başlayıp basit bir zaman fasılasıyla gene «Batılılaşma, çağdaşlaşma, toplumsal değişme» yönünde seyreden, başka deyişle Batı’nın evrimini biraz geriden tekrarlayan bir «tarih»leri olduğunu kabulleniyordu.