Mutfakta harıl harıl yanan ocakların çevresinde itişip kakışan bir kalabalık vardı. Herkesin gözü malının üzerindeydi; aşçılar günlük yemeği hazırlamaya başlamışlardı, çünkü bugün yemek daha erken yenecekti. Hiç kimse ağzına tek bir lokma koymuyordu, bazılarının canı çekiyordu aslında, ama başkalarının karşısında nezaketlerini kaybetmek
60 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Dikkat spoiler içerir! 1998 Nobel Edebiyat Ödülü alan José Saramago'ya başlamak için uygun bir kitap olduğunu düşünüyorum. Cümlelerle ustalıkla oynayan José Saramago, gerçek ile gerçeküstü olayları harmanlayarak önümüze serer. Akıcı bir dil ve basit bir üslupla yazılmış olsa da, yazar cümlelerin arasına küçük mesajlar sıkıştırmaktan geri
Bilinmeyen Adanın Öyküsü
Bilinmeyen Adanın ÖyküsüJosé Saramago · Kırmızıkedi Yayınevi · 200923,4bin okunma
Reklam
KİTABINI SEC BAYRAM HEDİYESİ
Siz de kitap hediyesi almak isterseniz linke tıklayın. Boyle hediyeleri kaçırmamak gerekir. Keyifli okumalar. docs.google.com/forms/d/e/1FAIp...
OSMANLI'DA ARİFE GÜNÜ NASIL GEÇERDİ ?
📌Her Müslüman toplumda olduğu gibi Osmanlı toplumunda da tatlı bir bayram telaşı olurdu. 📌Evler, bahçeler kapsamlı bir şekilde temizlenir; bayramlaşmaya gelecek kişilere ikramlıklar hazırlanırdı. 📌Kapalıçarşı'dan veya Beyazıt'tan bayram hediyeleri alınır, alışveriş yapılırdı. Bayram harçlıkları ise keselere konurdu. 📌Halk dışında sarayda da arife gününe özel hazırlıklar yapılırdı. Topkapı Sarayı'nda 'Arife Divanı' icra edilirdi. 📌Padişahın bayram tebriklerini ve hediyelerini kabul ettiği tören, ikindi namazının ardından Fâtiha suresinin okunmasıyla başlardı. 📌Arife Divanı'ndan sonra Sarayburnu'ndan ve Tophane'den toplar atılarak bayram ilan edilirdi.
Fâtih ve Akşemseddin
Hacı Bayram Velî’nin müridi ve halifesi olan Akşemseddin (ö. 863/1459), aynı zamanda âlim ve tabîb idi. İstanbul’un fethinden önce iki defa o zamanki başkent (pâyitaht) Edirne’ye giden Akşemseddin, ilk gidişinde II. Murâd’ın kazaskeri Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi, ikinci gidişinde de Fâtih Sultan Mehmed’in kızlarından birini tedavi ederek iyileştirmişti. Fâtih’in kızı da Akşemseddin’e Beypazarı’ndaki pirinç tarlalarını hediye etmişti. Fâtih, 1453 yılında İstanbul’u fethetmek üzere Edirne’den yola çıktığında yanında hocası Akşemseddin de vardı. Akşemseddin, İstanbul kuşatmasının en sıkıntılı zamanlarında padişaha ve orduya moral desteği sağladı. Fâtih’e sabretmesini, zaferin yakın olduğunu söyledi. Fetihten sonra Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında hutbeyi Akşemseddin okudu. Fâtih’in emri ile sahâbeden Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin mezarını da Akşemseddin buldu. Fetih’ten sonra padişah, Akşemseddin’e mürid olmak ve kendini tümüyle tasavvuf ve maneviyâta vermek istediyse de, Akşemseddin bunu kabul etmedi ve: “Tasavvuf yolunda halvete çekilmekte öyle bir lezzet vardır ki, onu tadarsanız saltanat gözünüzden silinir, padişahlığı bırakmaya kalkarsınız. Siz tümüyle tasavvufa yönelirseniz halkın ve mü’minlerin işleri bozulur, adâletle hükmetmek padişahlar için velilik ve keramettir”, dedi. Fâtih ısrar edince Akşemseddin, İstanbul’dan ayrıldı, Göynük’e gidip yerleşti, Fâtih’in kendisine gönderdiği hediyeleri de geri çevirdi.
İşte gel bak, bu muhteşem şimendiferler, tayyareler, techizatlar, depolar, sergiler, icraatlar gösteriyorlar ki, perde arkasında pek muhteşem bir saltanat vardır,hükmediyor.(Haşiye) {(Haşiye): Meselâ: Nasıl şu zamanda manevra meydanında harb usûlünde, "Silâh al, süngü tak." emriyle koca bir ordu baştan başa dikenli bir meşegâha
Reklam
28 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.