Abdi İpekçi'nin katil zanlısı olarak bilinen Mehmet Ali Ağca'yı ve eylemlerini anlatan bir kitap. Önsözde beklenti yüksek tutulmuş ama verilen bilgiler karmaşık ve söylendiği gibi her şeye ışık tutan bilgiler değil. Yani kitaptan İpekçi cinayetini ya da Papa suikastinin perde arkasını öğrenmeyi beklemeyin.
Ağca ifadelerinde belli bir siyasi görüşe mensup olmadığını iddia ederken Öztürk ülkücü camiayla ilişkisini belgeliyor. Bu örnekte olduğu gibi kitapta sürekli bir ikilem var. O dönemlerde yaşamamış olayları bilmeyen kuşaklar için eksik kalmış biraz. İlk kez bu kitapla yayınlanan belge ve bilgiler de olaylatın aslını öğrenmeye yetmiyor maalesef. Dönemde adı geçen bir çok kişinin ölmüş olması da sırların üzerini iyice örtüyor. Sonuç olarak faaili meçhuller hala meçhul.
Taşeron MesihSaygı Öztürk · Doğan Kitap · 201033 okunma
Üniversiteye ilk girdiğim seneydi. Öğrenciler arasında kulaktan kulağa bir fısıltı yayılıyordu. Derse İlber Ortaylı gelecek, derse İlber Ortaylı gelecek... İyi ama kimdi bu İlber Ortaylı? Bu yaşıma kadar ismini neden hiç duymamıştım. Utandım. Kimseye söyleyemedim; ama İlber Ortaylı'nın dersine girerken İlber Ortaylı'yı tanımıyordum. Ah şimdi olsa
Biraz hayal kırıklığına uğradım sanırım. Çok farklı seyler bekledim ama cemile nin hikayesi öylece bitti. Güzel kitap ama beklenti fazla olmamalı kesinlikle
Zülfü Livaneli'nin serenad,mutluluk ve huzursuzluk eserlerini okuyup çok beğenmiş ve aslında bir biyografi olduğunu bilmeyerek büyük beklenti içerisinde bu kitaba başlamıştım. Kitabı okumaya başladığımda Elia Kazan ismini sinema kültürüm çok iyi olmadığından dolayı daha önce hiç duymadım. Kitabı okudukça bir yandan elia kazan'ı araştırmaya başladım...
Detaylara gelecek olursak;
Kitap Elia ile yolları kesişen Zülfü Livaneli'nin hatıralarından sinema ve edebiyat sohbetlerinden oluşuyor. Yazarın diğer kitaplarına nazaran pek beğenmemiş olsam da (Beklenti altı kaldığını tekrar etmeden geçemeyeceğim) Livaneli'nin satırlarından biyografi tarzına ilgi duyan okurların beğenebileceği bir eser.
Elia ile YolculukZülfü Livaneli · Karakarga Yayınları · 202010,8bin okunma
Onun gözleriyle insanınkiler arasında benzerlikten çok, bir tür eşitlik görülüyordu adeta. Acı, ıstırap ve beklenti dolu iki siyah göz. Bunlar sadece aylak bir köpeğin suratında görülebilir.
Asta'nın sağ yanağı günün her saatinde farklı görünürdü. Bu yanaktaki düşünceler, yazın kaçak güneş ışınlarıyla, yer değiştiren gölgeleriyle sürekli değişen gökyüzü gibi, ürküntü ile beklenti arasında gidip gelirdi. Böyle bir yanak kendi başına, dış dünyada ve iç dünyada olanlara karşı aşırı hassas ve korumasız bir canlı gibidir. Sinir uçları çıplaktır sanki, tüm bedeni bir ruha, kötülüğe katlanamayan ama muhtemelen kötülükten başka bir şeyle karşılaşmayan bir ruha dönüşmüştür; böyle bir ruh mutlulukla değil, beklentiyle teselli bulur. Sol yanağındaki kötülük onu korumasaydı, bu kızın başına kim bilir neler gelirdi.