Ben pervane değil, ateşim. Kıskanıyorum kelimeleri. Birer kelebek gibi sana uçuyorlar. Kelimeler senin kokunla sarhoş. Saçlarını okşayan rüzgârı kıskanıyorum. Tenine sarılan entarini kıskanıyorum. Saçlarında dolaşan tarağı kıskanıyorum. Anlıyor musun? Aynanı kıskanıyorum. Yatağını kıskanıyorum. Yılları kıskanıyorum. Kimsin sen? Kadın veya serap. Tanrıyı kıskanıyorum: seni beraber yarattık. O başladı, ben tamamladım. Sevmek yaratmak demektir. Pigmalyon'un biçim verdiği heykel canlanacak mı? Kimsin sen? Azabım veya saadetim. Yahut hem azabım hem de saadetim. Pigmalyon'un yaptığı heykel canlanmış. Damarlarında kanımın dolaşmasını istiyorum, kanımın ve aşkımın. O zaman granit de olsan canlanırsın, balçık da olsan. Canlanmazsan kırarım seni! Yeniden biçim vermek için belki. Ama dış biçiminde kusur yok...
Kuşku beslermiş aşkı, laf! ;))
Bu aşkın kitaplardakine benzer yönü yok. Benimsin, kendim kadar benim, kokladığım hava kadar benim. Yine de delice seviyorum seni, biliyorum ki gel dediğim an yanımdasın, biliyorum ki öl dediğim an ölürsün, benim için yaşadığını biliyorum, bensiz yaşayamayacağını biliyorum. Herhangi bir adalem kadar benimsin, ama yine de seviyorum seni. Kuşku beslermiş aşkı, laf, yalnız biliyorum ki uzun bir ayrılık küllendirir. Ve sükut ayrılığı koyulaştırır, katılaştırır, katilleştirir. Ateşim var ve öksürüyorum, seni çok sakin buldum mektubunda. Avunmağa başlamışsın, buna tahammülüm yok. Ben tam bir monogam’ım, daha doğrusu sen beni öyle yaptın. Öylesine doluyum ki seninle, başka bir hayale, başka bir teselliye, başka bir eğlenceye, başka bir ıstıraba tahammülüm yok. Perestişlerle.
Reklam
“-Kavuşursan bana, yanarsın.” “+Kavuşmazsam da yanarım, benim ateşim kül eder beni. Lâkin ben senin ateşinde yanmaya geldim..”
Allah’a Kulluk...
Yüce Allah, tertemiz olan Davud Peygamber'e dedi ki: Kullanma söyle, de ki, ey bir avuç topraktan ibaret kullanm. Cehennemim, cennetim olmasaydı bana kulluk etmeniz yerinde olmaz mıydı dersiniz? Nûrum ya oda ateşim olmasaydı, be­nimle hiç işiniz olmaz mıydı ki? Benim öyle büyük bir hakkım var ki ba­na ne birşey umarak tapmadı, ne de korkarak! Fakat ummak ve korkmak olmasaydı nerden benimle işiniz olacaktı? Halbuki madem ki ben Rabbinizin bana daima canla, gönülle kulluk etmeniz lâzım! Kuluma söyle; başkasından el çeksin de bana hakkıyla ibadette bulunsun!
Sayfa 267 - Kırkambar YayınlarıKitabı okudu
İnsanın, gerçekten var olduğunu ve ruhumuzun gerçek bir kendilik oldu- ğunu hissettiği zaman içinden geçenleri tarif etmesi çok zor – o kadar zor ki, bunu insanlara ait hangi sözcüklerle yapabilirim, bilemiyorum. Hissettiğim gibi ateşim mi yükseldi, yoksa bir hayat uyuru olmaktan gelen ateşin etkisi birdenbire üzerimden mi kalktı, bilemiyorum. Evet, yineliyorum, kendini birden, tanımadığı, nasıl geldiğini bilmediği bir şehirde bulan bir yolcu gibiyim; ve belleğini yitiren, uzun süre bir başkası olarak yaşayan insanları düşünüyorum. Ben de çok uzun süreden beri –doğduğumdan, bilinçlendiğim- den beri– bir başkasıydım ve bugün bir köprünün tam ortasında, ırmağa eğilmiş olarak uyanıyorum, şimdiye kadar olmuş olduğum her şeyden daha sağlam biçimde var olduğumu biliyorum. Ne var ki şehir bana yabancı, sokakları tanımıyorum, çektiğim acının ilacı yok. Dolayısıyla, ırmağa eğilmiş, gerçeğin beni terk etmesini, beni yeniden bir hiçlik ve bir yalan olarak, akıllı ve doğal olarak bırakmasını bekliyorum.
Ben bir ateşim
Her köyde yanan bir ateş vardır:öğretmen Ve yine her köyde bu ateşi söndüren biri vardır: din adamı.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.