Sen yoktun o zamanlar,
çocukluğumda en çok yağmuru severdim ben…
Ne zaman bir dert gelse bana,
yağmur yağar,
dinler,
dokunur,
ve topraktan kalkan
o kokuyu koklardım…
Ateşim sönerdi..
Sonra büyüdüm..
Gözlerini gördüm,
yandım,
yağmur yağdı,
ve ilk kez sönmedim…
Ben yağmurdan daha fazla bi seni sevebildim…
“İki sigaram kaldı bu gece için, Maviş Anne,
iki muhabbet kuşum.
iki kendim varmış, Maviş Anne,
biri benmişim, biri Mutsuz.
Ben ölürsem Maviş Anne,
Mutsuza kim bakacak?
Dünyaya bile bir dünya anne lazım.
Biri sen ol, Maviş Anne, biri ben.
Dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
birlikte gidelim, Maviş Anne.
Bana da kendi serüvenimden bir yer
'Yaklaşık 10 sene evvel'
-Anneanne, bu basma çiçekli perdelerini hiç atma olur mu? Bana sakla.
"Ne yapacacaksın kızım bu perdeleri, çok eskidiler baksana.. Deden tee düğün zamanı almıştı bunları bana. İlk kendisi asmıştı bu pencerelere. Gelin kızlık perdelerimdi yani, o gidince değiştiremedim kaldılar öylece. Modası geçmiş diyorlar, doğru
Merhaba 1k. Artık günaydın diyemiyorum. Çünkü gün bir süre benim için aymayacak. 2 yıldır buradayım. Bu süreçte bir çok insan tanıdım. İyi kötü dakikalsrımız oldu. Bazen kahkahalar attık, bazen ağladık. Bir seslenişimle yanımda olanlar oldu, çığlık atsam bile duyarsız kalanlar oldu. Dostluklar, küslükler. Hatta manevi evlatlar edindim ben burada.
Şimdi ben yedi düvelden aşıp gelmiş suyum. Ağaçların, çiçeklerin hatta dağın bile ķöklerini, dayadığı toprağım. Milyonlarca kuşun kanat çırptığı, bulutların hüküm sürdüğü gökyüzüyüm. Demircinin kılıcını her vurduğunda çıkardığı kıvılcımım, suya karşı delicesine yanan ateşim. Şimdi dünya bölünse, ayrılsa ağaç topraktan, dağılsa bulutlar gökyüzünden ne çıkar? Aklım virâne gezer bölünen, parçalanan dünyada. Aklım ki bir kayıp tarih, aklım ki yaşmağı yerlere atılmış Ana!