“İnsan; coğrafyasıyla, kültürüyle, ve en önemlisi de kendisiyle ne zaman kabul görecek.”
Mezopotamya topraklarında doğup büyümüş olan 7 arkadaş, ülkenin batısında öğretmen olabilmek için eğitim almak üzere bir araya gelirler ve birbirlerinin yareni olurlar. 4 yılın sonunda, ayrılık vakti geldiğinde, birbirlerine bir sırlarını bırakmak isterler çünkü sırlar, insanlar arasında güveni arttırır ve ilişkileri derinleştirir. Mustafa önderliğinde yedi arkadaşlar, kalplerini açmak için en çok yaralayan hikayeleri kaleme alırlar. Her insanın saklı bir hikayesi vardır. Okuyucu da Mustafa’nın toparladığı bu hikayelerle Mezopotamya’nın yaşam zorluklarına şahit oluyor.
Ben, o topraklara uzak yerlerde doğup büyüdüm; belki iki gencin sevdasının kan davasına dönüşmesini, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini veya babaların çocuklarına uyguladığı zulme şahit olmadım. Ama bu acıları yüreğinizde hissetmeniz için yaşamanıza gerek yok, insan olmak yeterli. Anadolu insanının birleştirici gücüne inanıyorum. Bu kitaptaki hikayeleri okurken de hissettiğim temel duygu, toplumun her kesiminde bu birleştirici gücün eğitimle yoğrulmasıdır. Kitaptaki her karakterin öğretmen olup memleketlerine dönerek oradaki çocuklar için bir ışık olması, bu umudu daha da yeşertiyor.
“Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır, toplumun en büyük düşmanı cehalet, cehaletin düşmanı öğretmendir. Öğretmen geçmişin öğreticisi, geleceğin kurucusudur…”